Geçtiğimiz hafta Youtube yaptığı açıklamayla kamuoyunca sosyal medya yasası olarak bilinen kanun hükümleri ile uyumlu olacak biçimde Türkiye’ye temsilci atayacağını açıkladı. Açıklamalara göre bu temsilci bir tüzel kişilik formunda olacak ve Youtube’un Türkiye’deki operasyonları kapsamında mali ve hukuki sorumluluğunun olmasına olanak tanıyacak. Şirket yaptığı açıklamada, Youtube’un ifade özgürlüğü, bilgiye erişim ve şeffaflık konusundaki ilkelerinden ödün vermeyeceğini bununla birlikte faaliyet gösterdikleri ülkenin yasalarına uymayı önemsediklerini belirtti. Geçtiğimiz aylarda uzun uzun sosyal medya yasasını tartışmış, Alman yasasına benzer gibi görüntüsünün arkasındaki eksiklikleri ve siyasal iklimin sosyal medya şirketlerinin yaklaşımını nasıl etkilediğini konuşmuştuk. Kerem Altıparmak, Yaman Akdeniz gibi sosyal medya yasasının karşısında duran akademisyenler, bu şirketlerle olan yakın bağlantıları nedeni ile Facebook, Youtube, Twitter gibi uluslararası sosyal medya devlerinin temsilci atamayı düşünmediklerini gerek sansürü kolaylaştıran bu yasanın gerek de Türkiye’deki ana akım medyanın büyük oranda hükümete yakın şirketlerce kontrol edilmesinin bu kararlarda etkili olduğunu savunmuşlardı. Youtube’un bu kararı ise yasanın yürürlüğe girmesinden beri sessizliğini koruyan sosyal medya şirketleri içerisinde bir ilk oldu. Facebook ve Twitter’dan bugüne kadar henüz bir açıklama yapılmış değil. Peki Youtube’un bu kararının arkasında yatan nedenler neler olabilir?
Evvela ekonomik sebeplerin incelenmesi gerekir. 1 Ekim 2020 sosyal medya şirketlerinin temsilci belirlemeleri için onlara verilen sürenin son günüydü. Bundan sonra yasaya uygun davranmadıkları için Türkiye’de bir milyondan fazla kullanıcısı olan sosyal medya şirketlerine Kasım 2020’de 10 milyon Türk lirası ceza, Aralık 2020’de 30 milyon Türk lirası ceza kesilmişti. Bu para cezalarının ekonominin devleri arasına giren bu şirketler için caydırıcı olabileceğini söylemek zor. Ancak Ocak 2021’de ilgili şirketler yasaya hala uyum sağlamazlarsa Türkiye’de kayıtlı bulunan şirketlerin bu sosyal medya platformlarında reklam vermesi yasaklanacak. Nisan 2021’de bant genişliği %50 oranında Mayıs 2021’de ise %90 oranında daraltılacak. Bir diğer ifadeyle, sosyal medya şirketleri temsilci atamamaya devam ederse Nisan 2021 itibarıyla bu sitelere makul bir erişimimiz olmayacak.
Malumunuz, Twitter’a kayıt olurken yahut Youtube’dan video izlerken bir ücret ödemiyoruz. Yani meşhur söz, bir ürün için para ödemiyorsanız ürün sizsinizdir yerini buluyor. Üyelikler edinirken ödemediğimiz bu paralar, bizim verilerimizin toplanarak daha sonra tüketim tercihlerimizin, siyasal görüşlerimizin, dini inançlarımızın işlenmiş bir biçimde karşımıza çıkarılmasına neden oluyor. Bu işlenmiş veri de elbette kâr amacı güden şirketlere, bu şirketlerden alınan reklam yolu ile onlara satılmış oluyor. Bir diğer ifadeyle, siz Twitter’da Ak Partili vekilleri takip ediyor, hükümet yanlısı yazılara tıklıyor, bunları paylaşıyor iseniz sizin karşınıza bu siyasi görüşünüzü pekiştirecek paylaşımlar çıkarılıyor, bunun karşılığında da siyasi partilerden reklam çalışmaları şeklinde paralar alınıyor. Birebir aynı durum, diğer siyasi partiler için de geçerli. Siz internetten kendinize kazak almak için çeşitli sitelere giriyorsanız, kazak satan mağazaların bu sosyal medya şirketlerine ödedikleri reklam paraları sayesinde bu kazak mağazası sizin ekranınıza düşüyor. Dolayısıyla reklam yasağı ağır bir yaptırım, henüz bant daraltma cezaları gelmeden sosyal medya şirketlerinin Türkiye’deki operasyonlarını felç edebilirdi. Youtube’un kararının arkasındaki başlıca nedenin bu olduğu kanısındayım.
İkinci olarak, Youtube ile bilim insanları yahut teknoloji firmalarında saygınlığı olan siyasiler aracılığı ile başarılı bir mini lobi faaliyeti yürütülmüş ve Türkiye’nin sansürcülük gibi bir amacı olmadığına dair bu şirket ikna edilmiş, şirket de Türkiye’ye güvenmiş olabilir. Şimdi ise merak konusu Twitter ve Facebook’un ne tür adımlar atacağı. Dileriz onlar Türkiye’ye güvenmekten Türkiye de uluslararası arenada pek parlak olmayan ifade özgürlüğü karnesinde iyileştirmeye gitmekten geri durmaz.