Ağaçların köklerinden beslenmesi gibi toplumlarda kendilerini var eden kültür değerlerinden beslenir ve hayat bulurlar.
Toplumlar, tarihin derinliklerinden gelen ve kendi kimliklerini oluşturan değerlerini muhafaza ederekve gelecek nesillere aktararak ayakta kalırlar ve varlıklarını sürdürebilirler.
Tarih sayfaları , değerlerini hafife alan, yıpratılmasına seyirci kalan ve kaynağından saptıran toplumların, emperyalist güçlerin hakimiyetine girdiklerini veya tarih sahnesinden silindiklerin gösteren örneklerle doludur.
Hasım ülkeler üzerinde egemenlik kurmak, zafer kazanmak ve onu yok etmek isteyen devletler, hedefteki ülkenin şöhretlerini sarsmak, değerlerini gülünç hale getirmek, farklılıkları kaşımak, kavramların içerisini boşaltmak, dilini bozmak gibi metotlar uygulanmaktadır.
Ülkemiz de bu kültürel yozlaşmanın hissedilir şekilde örneklerini görmekte ve bunun yol açtığı sıkıntıları yaşamaktayız.
Dine olan ilginin artmasıyla birlikte, kaynaktan beslenmeyen bir dindarlık anlayışı bu tehlikenin sinyallerini vermektedir.
Sıradan bir iş yerinin açılmasında bile sefere giden bir orduyu uğurlar gibi dualar edilmesini ve açılış kurdelesinin kurban keser gibi tekbirler eşliğinde kesilmesini, konfetiler eşliğinde seremonilerin devam edilmesini İslâmi bir hassasiyetin ifadesi olarak yorumlamak son derece zordur.
Zira. Ticarette İslâmi hassasiyet, " Ölçü ve tartıda hile yapanlara yazıklar olsun, onlar insanlardan bir şey aldıklarında tam ölçüp tartarlar, kendinden başkalarına vermek için ölçtüklerinde ise eksik tartarlar. Onlar büyük gün için diretileceklerini hiç düşünmezler? " ilahi mesajını iyi okumak ve "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" yüce buyruğunu yerine getirmekle ilgilidir.
Dine olan ilginin ve hayat standartlarının artmasıyla birlikte Hac ve Umre ibadetlerinde ciddi bir ilginin olduğu şüphesizdir.
Pahalı lüks turların , yedi yıldızlı otellerinde bu ibadeti yerine getirme şansını yakalayanların, Kâbe manzaralı odalarda öz çekim(selfie) yapıp ,sosyal medyada yayınlamaları ,bu ibadeti sosyal hayatta bir referans olarak kullanma düşünceleri yine değerlerin hafife alınmasıyla ilgili bir anlayıştır.
Bazı ticari firmaların müşterilerine promosyon olarak" Umre Turu" sunmaları da bu anlayışın bir başka yönüdür.
Milli heyecanı zirveye taşıyan mehter takımlarının neredeyse her yerde gösteri yapması, bu geleneğin azameti ve ciddiyeti ile örtüşmemektedir.
Erzurum'un kültür zenginlikleri içerisinde dadaşların oynadıkları Bar'ın özel bir yeri ve anlamı vardır.
Geçmişte, belli gün ve ortamlarda Bar tutan dadaşlar, Bar'ın ruhuna uygun davranışlar sergileme de oldukça titiz davranırlardı.
Son yıllarda, ceplerine üç beş kuruş para konulan gençlerin her ortamda bar tutmaları ,giydikleri folklorik kıyafetlerde ki eksiklikler, lakayt tutumları bu geleneğin her geçen gün maksadının dışına taşındığını ve ciddiyetinin azaltıldığını göstermektedir.
Üç kıtada 600 yıllık büyük bir imparatorluk kuran Osmanlı Hanedanına saygısızlık etmek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Mustafa Kemal'e nefret duyguları beslemek, Milli Mücadeleyi hafife almak, yine emperyalist güçlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir.
Peygamberin yaşam felsefesini hayat tarzı haline getirmek yerine "salâvat seferberliği" ve "salâvatı şerif kampanyası" adı altında sosyal medya aracılığı ile insanların yönlendirilmesi veya "Şu duadan bu kadar oku ve paylaş" şeklindeki uygulamalar yine değerlerin aşındırılması endişesini taşımaktadır.
Akıllı telefonlar marifetiyle atılan "Cuma mesajlarının" artık maksadının dışına çıktığını, bir mensubiyeti ifade etme çabasına dönüştüğünü , mesajların yaygınlaşmasıyla birlikte samimi duyguların risk altına girdiğini söyleyebiliriz.
Her geçen gün buna benzer uygulamalar süratle hayatımıza girmekte ve toplum tarafından karşılık bulmaktadır." Geleneksel sabah namazı buluşmaları" adı altında yapılan etkinlikler, ibadetin geleneksel halinde takdim edilmesi şeklinde yorumlanabilir ki buda farz ibadeti olan namazın ruhu ile örtüşmez.
"Yeryüzü size mescit kılındı" emrine rağmen, yer bulamamış gibi tren raylarının arasında namaz kılan ve trenin beklemesine yol açan vatandaşın, bikini ile namaz kıldığını zanneden bayanın, yolcu dolu otobüsünü durdurup kalabalığın içinde namaz kılan halk otobüsü şoförünün davranışı ile milyonların önünde dini tartışma yapan iki akademisyenden birinin diğerine deve sidiği içirmek istemesi, yarı çıplak bayanların ünlü bir hocanın nezaretinde yapmış oldukları dini içerikli programlar, düğünlerde oryantallere taş çıkartır gibi onlarca erkeğin önünde "Ankara'nın Bağları'nı" oynayan türbanlılar, yaptıkları zikirleri şova çevirip bu görüntüleri canlı yayınlarda sergileyenler, değerlerin yıpratılmasına ait gördüğümüz manzaralardan birkaç örnektir.
Rüşvetin bahşiş olarak takdim edilmesi, devleti hortumlayanlara işini bilen uyanık gözüyle bakılması, şekilci ve gösterişçi tavırlar ile vicdan, onur, erdem, dürüstlük, hoş görü gibi kavramların arka plana atılması, milli değerlerin dinsel argümanlarla göz ardı edilmesi, millî benliğimizin ifadesi olan dilimizin yabancı kelimelerle kirletilmesi, iş yerlerine yabancı isim koyma özentisi ,şehitlik, gazilik, bayrak, vatan, gibi değerlerin siyasi malzeme olarak kullanılması ,din üzerinden siyasetin yapılması, ticarete dinin alet edilmesi son derece tehlikeli ve vahim bir durumdur.
Bu yozlaşmanın artarak devam etmesi bizi millet yapan hayat damarlarımızın kuruması manasına gelir ki bunun neticesi hiçte hayırlı olmaz.