Hayat bazen insanın önüne öyle bir tercih koyar ki, misal; vücudunu kurtarmak istiyorsan kolunu feda edeceksin!
Zalimce bir durum değil mi?
Zalimce, ama neylersiniz ki gerçek bu...
Eskiler buna, "ölümü gösterip sıtmaya razı etmek" derlerdi.
Şu kısa ömrümüz içinde kim bilir kaç defa sıtmaya razı olmuşluğumuz vardır.
"Olsun" demişizdir. "Yeter ki bizim yüzümüzden başkaları zarar görmesin."
Ahmet Karadayı, dün tam da bunu söyledi.
"Canı cehenneme paranın pulun, yeter ki fakir fukara ziyan olmasın, evsiz barksız kalmasın. Ne bedel ödenecekse o bedeli ben ödemeye hazırım" dedi.
Batı literatüründe buna "bile bile lades" diyorlar!
Ahmet Metin Karadayı da dün bile bile "lades" dedi.
Hikaye öyle uzun ve öyle çetrefilli ki, şairin dediği gibi ötesini ne siz sorun ne ben anlatayım.
Sadece şu kadarını bilin yeter: Newcity projesinden, Hasani Basriden ve Ak Kent 4den ev alan her kim var ise, korkmasın kimse mağdur olmayacak, evsiz kalmayacak. Ahmet Karadayı, her şeyinden vazgeçerek bu insanların yuvalarını teslim etmek için bile bile sıtmaya razı oldu.
İşin garip tarafı bu işte Mehmet Sekmen de suçlu değil...
O da kucağında bulduğu bu "bomba"yı kimseye zarar vermeden etkisiz hale getirmek için çırpınıp durdu. Bulunabilecek çözüm ancak bu oldu:
Ahmet Karadayı fedakârlık edecek, kâr etmeyi düşünmeden kendisinden ev bekleyen bin kırk aileyi mutlu edecek.
Olsun...
Ahmet Metin Karadayı da kabul etti: "Başımın üstüne" dedi. "Yeter ki benim yüzümden kimse mağdur olmasın."
Böyle mi olması gerekirdi diye soracak olursanız, hayır böyle olmayabilirdi ama neylersiniz ki kaza gelince tedbir bozuluyor.
Neyse...
Diyeceğim o ki dostlar, Newcityden ev alan kimse artık mağdur ve perişan olmayacak.
Ahmet Metin Karadayı, belediyenin kendisine tahsis ettiği alanda hak sahiplerinin dairelerini teslim edebilecek.
Yani Ahmet Metin Karadayı, vücudu kurtarma adına kolunu feda etti.
Bu işin bütün cemazül evvelini bilen biri olarak söylüyorum:
Ahmet Metin Karadayı, dün kabul ettiği bu şartlarla, aslında sadece kolunu vermekle kalmadı, "buyurun canım da fedadır" dedi.
Şayet bu şehirde "ben de varım" diyen bir kaç oda başkanı olabilseydi, inanınız ki bu sorun asla bu noktaya gelmezdi.
Ama onlar sütre arkasında kalmayı tercih ettiler.
Felaket anında ortalarda olmadılar; bayram zamanında en baş köşeye oturdular.
Ahmet Metin Karadayı dün baktı ki, ipin ucu başkalarının eline geçmiş O da, "insanlık rezil olacağına para gitsin" dedi ve bu çözüme "evet" dedi.
Sonuç olarak:
Newcity projesinden (Hasani Basri ve Ak Kent 4 de dahil) ev alan ve öncesinden hak sahibi olan kimse mağdur olmayacak. Herkes evine en geç 2015 yılının Aralık ayında kavuşacak.
Dün o basın toplantısında ben de vardım. Dün ben orada bir aslanın bir fareye nasıl boğdurulduğunu gördüm.
Sustum, yüreğim kanadı, içim acıdı.
Konuşmadım, konuşamadım; ama öyle bir çığlık attım ki, sinesinde vicdan namına zerre miktar taşıyan herkes irkildi.
Ahmete baktım bir ara... O, Türk filmlerindeki "veremli kız" misali, sevgilisinden hastalığını saklıyordu.
Yüzünde hicran yüklü bir tebessüm vardı.
"Kimse mağdur olmayacak" derken, Ömer Seyfettinin "Diyet"indeki gibi kolunu veren adamın tevekkülü içindeydi.
Bugüne dair diyordu ki:
Yeter ki bu gece kimse yatağına acı çekerek girmesin...
Girmesin tabii ki, çünkü o insanlar masum...
"Sen yanmazsan, ben yanmazsam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?" diye soruyordu ya Nazım...
Hakikaten de öyleymiş.
Ahmet Metin Karadayı yanacak ki Newcityde apartmanların ampulleri yansın...
Olsun...
Haydi Ahmet; kol gitmiş, başın ne önemi var ki...
Bu şehirde, bu gece yapraklar başka türlü düşüyor yere...
Belli... Bu gece, gebedir; hem de yiğitliğin doğduğu sehere...
Değil mi ki istesen de istemesen de ipin ucu puştun eline geçmiş bir oyun...
Dayan Ahmet, dayan...
Şair diyor ya, "İki el bir baş içindir, el de sende baş da sendedir" diye...
Biz ne şeyler gördük bilemezsiniz; kan kırmızıydı seccademiz ve de zulme gebeydi gecelerimiz...
Tevekküldü öteki adımız...
Lakin illa da bir cevap lazımsa; buyurun:
Biz öyle geceler gördük ki,ay kıskandı bizi...!
Yıldızlar sararmıştı, lal olmuştu bütün bir deniz...
Güç bela yol almıştı kırık dökük gemimiz...
Gemiler batmaz; yeter ki kahpe dalgalar olmasın...