Şehir meseleleriyle hemhal hemşerilerimizle ne zaman bir sohbete koyulsak, sözün ucu mutlaka yerel ürünlerimizin pazarlanmasına, markalaşmasına, çeşitlenmesine gelir dayanır. Yine öyle oldu, bize de bilmem kaçıncı kez bu konuyu tekrar köşemize taşımak düştü.
Çoğu dostumuzla aynı düşünceleri paylaşıyoruz. İç ve dış piyasalara açılma çabalarının sadece yerel mutfak ürünleriyle sınırlı kalmayıp, bilişim, teknoloji ve imalat sektörlerini de kapsayacak kapasiteye ulaşması en büyük dileğimiz.
Daima altını çiziyoruz; tekstil, dericilik, hayvansal ürünler yan sanayii gibi birçok sektörün yatırım yapmasına çok elverişli bir ortam mevcut şehrimizde.
Öncelikle kent dışındaki hemşeri sermayenin bu alanlarda Erzurum’a yatırım yapmasının önemi malum, şehrin arzu edilen gelişmişlik düzeyine ulaşması için dışsal kaynağa ihtiyaç bulunduğu bir gerçek.
Aziziye İlçemizdeki 1. Organize Sanayi Bölgesi'nde iş insanları Acun Ilıcalı ve Fatih Melek ortaklığıyla kurulan terlik fabrikasının hizmete açıldığını işitince yürekten alkışladım kendilerini. Fabrikanın önünde fotoğraf çektiren hemşehrilerin gözlerinden okunan mutlulukları, mutluluğum oldu. İşsize iş, aşsıza aş imkânı sağlayan iş insanları ne kadar takdir edilse azdır.
Umuyorum bu farikanın ürettiği terlikler tedarik zinciri ile tüm marketlere ulaşır, biz de yerel bir markayla ayaklarımızı buluşturmanın keyfini yaşarız.
İşte böyle yeni fabrika müjdeleri bekliyoruz, hem de her iş kolunda. İleri teknoloji, bilişim, gıda ürünlerini üreten, ürettiklerini markalaştıran boy boy, çeşit çeşit fabrikalar. Ve onların önünde fotoğraf çektiren mutlu emekçiler.
Böyle bir hayalin gerçek olması hiç de zor değil. Herkes elini taşın altına koyacak, kentin yaratıcı girişimci evlatlarını destekleyecek. Yerel yöneticiler yatırım için bu şehri tercih edenlerin gönüllü rehberi olacak.
Sigorta, stopaj ve benzeri teşvik unsurları uygulanırken, ucuz işgücü mevcutken bu alanda yeterli canlılığın sağlanamayışı üzerinde düşünmeliyiz bence.
Yerel kalkınmada yerel bürokrasinin önemini vurgulayan ve şehrin ekonomik seferberliğinin başarısını yerel yöneticilerin maharetine bağlayan biri olarak bu konudaki iyimserliğimi sürdürüyorum.
Yerel yöneticilerin ve sivil toplum örgütlerinin olağanüstü çabalarını yürekten destekliyorum.
Bir kentin ekonomisini sadece hizmet sektörü ile ayakta tutmanın imkansız olduğunu söylemeye gerek var mı?
Şehri eğitim, sağlık ve turizm merkezi haline getirmeyi amaçlayan temel ekonomik stratejilerin bir ayağını da mutlaka "üretime" yönelik çabalar teşkil etmelidir.
Yerel işletmeleri kendi aralarındaki, ulusal ve küresel ölçekteki rekabette üstün kılacak olan temel unsur "kalitede sürekliliktir." Kıyasıya ekabet ortamında şirketlerin yaşayabilmelerinin buna bağlı olduğunu unutmayalım.
Kalite ve kalitede sürekliliği sağlamanın bir adım ötesi "kaliteyi pazarlama stratejisi"dir.
Binbir güçlükle kurulup üretime başlayan bölgesel ölçekteki işletmelerin her fırsatta dile getirdikleri haklı bir şikayetleri var: "Bu kadar zorlukla tüketiciye sunduğumuz ürünler tercih edilmiyor, büyük markalar tüketiliyor."
Erzurum'da imal edilen çelitli ürünler depo ve raflarda beklerken, belki onlardan daha kalitesiz benzerlerinin kapış kapış satılması elbette bizi de üzüyor, kızdırıyor, hırslandırıyor.
Ancak bu alanda belirleyici olan duygular değil, ekonomik kurallardır. Ekonominin kendi prensip ve kaideleri, hemşerilik, dostluk, vatandaşlık gibi moral unsurlara her zaman galip geliyor.
Tüketici tercihleri arasında marka ve kalite bu gibi unsurları geride bırakıyor. Hiç kimse "biraz daha kalitesiz ama, madem hemşehri ürünü, öyleyse onu tercih edeyim" gibi bir mantıkla hareket etmez.
Öyleyse, şehir üreticisinin önce teşkilatlanması, çağdaş işletmeler haline dönüşmesi, sonra da markalaşması icap ediyor.
Ne kadar vurgulasak azdır, şehir ekonomisini daha canlı hale getirme hedefine süratle ulaşmak istiyorsak 'fırsatçılara fırsat vermeden'; ciddi, dürüst, halis niyetli işletmelerimizi güçlendirmek için seferber olmalıyız.
Yerel ürünlerimizin iç ve dış pazarda tutunabilmesi için kendi markalarımızı yaratmak ve markalaşmayı teşvik etmek çok meşakkatli bir iştir evet, ama tek çıkar yol da budur!
Ben de hangi yeni ürünler diye okudum. Boşuna okumuşum. Bırakın terliği, deriyi,elbiseyi. Zannettim ki KDV'si yüksek teknolojik eserler, Samsung gibi appele gibi eserler üretilmiş. Bu çağ teknoloji, dijital çağ devri. Terlik devri değil. O terliklerden bir kamyon verseniz, ancak bir iPad, bir iPhone alırsınız. Gelin gavuru, marsta,ayda hayat ararken siz halen daha terlikle, deriyle uğraşıyorsunuz. Bu ne kadar cüce bir zihniyettir. Eğer yaziyorsaniz, teknoloji, nanoteknoloji, prototip üretmeyi teşvik edin. Eğer bunlar üretilirlerse sizi alkışlarız. Yoksa bu yazılar yaraya derman olmaz. Büyük düşünenler ve üretenler hep kazanıyor biz de milyar dolarları verip onları zengin ediyor, bütçeyi boşaltıyoruz. Döviz getiren sanayii kurun ve işletin. Yoksa bizim oğlan bina okur, döner döner yine okurdan öteye gidemezsiniz. Selamlar.