Geçen hafta üç gün boyunca Vandaydık.
İçişleri Bakanlığı İç Güvenlik Stratejileri Daire Başkanlığı ile Anadolu Ajansının
Çalıştayına davet edilmiştik.
Dopdolu ve kendi adıma ziyadesiyle istifade ettiğim üç gün geçirdik.
Daha önce bir türlü görme fırsatı bulamadığım Vanı ilk kez bu seyahat sayesinde gördüm, Bitlisin ve Vanın ilçelerini gezdik.
Vanı ayrıca yazacağım, öyle bir yazıda geçiştirilecek bir yer değil.
Yolculuğumda elbette yalnız değildim.
Erzurumdan kıymetli meslektaşım, mesai arkadaşım deneyimli gazeteci, namı diğer
görev adamı Pusula gazetesinden İrfan Tarakçıoğlu, yine değerli meslektaşım
aynı zamanda Atatürk Üniversitesi Basın Danışmanı ve İletişim Fakültesi hocalarından sevgili Dr. Cüneyt Korkut, Erzurum basınının gerçek dostu, ağabeysi ve de valiliğin olmazsa olmazı Ziyaettin Uçanın yanısıra, Anadolu Ajansı Erzurum Bölge Müdürlüğünde görevli cevval bir gazeteci, aynı zamanda beyefendi bir kişi olan Muhammed Mutaf, Erzurum basınının ele avuca sığmayan bir değeri olan Abdullah Darı ve genç meslektaşımız Oltunun Sesinden acar bir muhabir
kardeşimiz Hacer İnci de vardı.
Başka?
Elbetteki yol arkadaşlarım bu kadar değildi.
Kendilerini bu yolculukta tanıdığım her biri ayrı ayrı değerde olan Erzurum Teknik Üniversitesinden Kurumsal İletişim ve Tanıtım Direktörü Yavuz Selim Aydın, (buraya bir parantez açma ihtiyacı duydum. Zira bizi Erzurumdan Vana götüren araç, Erzurum Teknik Üniversitesine aitti. Bu vesileyle Erzurum Teknik Üniversitesinin değerli rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmaka teşekkür ediyoruz) Jandarmadan Orhan Kaçar, Emniyetten Hakan Arslan vardı. Üçü de vazife aşığı, donanımlı kişilerdi.
İçişleri Bakanlığı İç Güvenlik Stratejileri Daire Başkanlığı ile Anadolu Ajansı bir süreden beri ortaklaşa programlar yaparak, özellikle Anadolu da yerel basının içerisinde bulunduğu sorunları sahadaki kişilerden dinliyor ve ülkemizin ulusal güvenlik politikalarını muhabir, yazar ve medya yöneticisi kimselerle paylaşıyor.
İçişleri Bakanlığı İç Güvenlik Stratejileri Daire Başkanı Dr. Can Ozan Tuncerin (Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu, hakiki bir Erzurum dostu, güzel bir insan. Aynı zamanda benim de köylüm olan Hayati (Aksu) hocanın öğrencisi zaten
hocasına da bol bol selam ve hürmetlerini gönderdi) yönetiminde uzman bir ekip tarafından hazırlanan bu programda, yerel medya ile yerel yöneticiler arasındaki mesleki meseleler ele alınıp, taraflar birbirlerinden ne istiyor sorusuna cevap aranıyor.
İlki Diyarbakırda yapılan çalıştayın ikincisi Vanda gerçekleşti. Sırada Erzurum
da var.
İki gün süren çalıştayda, gerek bakanlık görevlileri, gerek oturumu yöneten Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinden Prof.Dr. Zeki Hoca ve gerekse Anadolu Ajansı yöneticileri, konulara herhangi bir sansür getirmeden açık açık tartışılmasını
sağladılar.
Basın mensupları eteklerindeki taşları döktü, sahada karşılaştıkları sorunları dile getirip, kamu yöneticilerinden olan şikayetlerini aktardılar.
Çalıştayın en renkli simalarından biri de hiç kuşku yok ki, bakan müşaviri
Siirtli Fevzi Sevgiliydi.
Tam bir Erzurum dostu, dobra ve yiğit bir Siirtli
Başta Muammer Cindilli olmak üzere, Erzurumdan o kadar tanıdığı ve dostu var ki sormayın gitsin
Kimse kimseye buyurmadan, kimse kimseye tepeden bakmadan iki gün boyunca yerel medyanın karşı karşıya bulunduğu sorunları en anlaşılır biçimde konuştuk, tartıştık.
Van Valisi Mehmet Emin Bilmezin de sonuç bölümüne katıldığı çalıştayda, yerel medya mensuplarının en çok dert yandığı konuların başında, bir olay sonrasında
kamu görevlilerinden bilgi alamamak oldu. Kamu görevlileri ise, aynı konudan dert yakınarak kimin gazeteci kimin gazeteci olmadığını artık ayırmakta zorlandıklarını, zira kimi internet siteleri yüzünden etrafta müthiş bir medya kirliliğinin olduğunu
dile getirdiler.
Doğu ve Güneydoğuda gazetecilik mesleğinin zor şartlar altında icra edildiği, sağır sultanın dahi bildiği bir gerçek
İçişleri Bakanlığı da istiyor ki, işte bu çok zor şartlar en asgariye insin.
Niyet halis, gayret samimi
Gazeteciler de aynı tavır içerisinde, onların da tüm derdi davası hızlı, doğru ve güvenilir bir habercilik yapmak
Malum, sosyal medya yüzünden günümüzde neyin doğru neyin yalan olduğunu ya da hangi bilginin algı operasyonu olup olmadığını ayırmak artık çok güç.
Baksanıza PKK-FETÖ ve benzeri örgütler, Suriyede TSKnın yürüttüğü
Barış Pınarı Harekâtını nasıl provoke etmeye çalışıyor, yalan yanlış malzemeyi sanki harekât sırasında bunlar oluyormuş gibi dünyaya yayıyorlar.
Bu sebeptendir ki gerçek gazeteciler, kamu eliyle doğru ve hızlı biçimde bilgilendirilirse sosyal medyanın yıkıcı etkisi azalmış olur.
Çalıştaya katılan Diyarbakırlı, Siirtli, Karslı, Ağrılı, Iğdırlı ve Vanlı meslektaşlarımız çok mu çok dertliydiler.
Onları dinleyince Erzurumda gazetecilik yapan bizlerin çok şanslı olduğunu
düşündüm.
Çünkü, bizde devlet eliyle hiçbir gazeteci ne baskı altına alınıyor, ne de işimizi yaparken kimse bizi engelliyor.
Ezcümle, iki gün süren Van Çalıştayında yerel medya mensupları açtı ağzını, yumdu gözünü!
Lakin devlet de hiç mi hiç haksız değildi ama
Neyse ki konuşa konuşa birçok sorun çözülüyor ve taraflar ön yargı olmaksızın birbirini daha iyi anlıyor.
Vana gelen gazeteciler, belki Van Gölü Canavarını görüp haber yapamadılar, ama
olsun Vanlı meslektaşlarıyla tanışıp kaynaştılar, doya doya mesleki alış verişte bulundular.
Galiba çalıştayların en yararlı yanlarından biri de bu