Takvim yaprakları birer birer düşüp bitiyor. Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovalıyor. Hızla akıp giden zamanın peşinden yetişemiyoruz.
Değişmeyen bu gerçek karşısında insanın yapacağı en doğru şey, bir muhasebe yaparak, aklını başına toplamak, der¬lenip toparlanmak ve akıp giden zamanı kendi lehine çevirebilmektir.
Şöyle bir düşünelim: Ömür denilen şey zamandan ibarettir ve bu zaman birgün mutlaka nihayet bulacaktır. Doğumumuz ölümümüzün habercisidir. Çünkü insan dünyaya gelmekle birlikte, ölümle de karşılaşması kaçınılmaz oluyor.Doğduğumuz andan itibaren artık ölüm süreci başlamıştır. Alınan her nefes, ölüme doğru atılan bir adımdır.
Ömür ve ecel, hayat ve ölüm, birbirine çok yakın kavramlardır. Zaten Yüce Allah, "O Allah, ölümü ve hayatı yaratandır” (Mülk, 2) buyurmuştur.
Hz. Ebu Bekir’e "Ölümü nasıl bilirsin?" diye sorulduğundaşöylecevap verir: "Nefesi aldığım zaman veremeyecekmiş, verdiğim zaman alamayacakmış kadar kendime yakın bilirim ölümü"
Zamanın akışını hisseden, yılların geçişini fark eden insan, ölümü kendine yakın bilir. Ölümü kendine yakın bilen kimse de zamanına, hayatına ve ömrüne hâkim olur.
MerhumErdemBeyazıt’ındeyişiyle;
Biryolbuldumöteyegeçerekgözlerinden,
İşteyenibirdünyapeygambersözlerinden.
Ölümbize ne uzak, bize ne yakınölüm,
Ölümsüzlüğütattık, bize ne yapsınölüm!
Evet, 2013 yılının son günlerini yaşıyoruz. Koskoca bir yıl geride kaldı. İnsanın kendi kendini denetlemesi sayılabilecek bir muhasebe yapalım. Kadim kitaplarımızda şöyle bir vasiyet yer alır:
Akıllı insan, her gün sabah namazının ardından, bir müddet gön¬lünü her şeyden arındırıp kendi nefsine şöyle demeli:Her nefes, nefis bir cevherdir, ondan hazineler hâsıl olur.
Ömürden gayri metâımız yoktur. Her bir nefes ömürden gider, onun bedeli yoktur. Zira nefesler Hak Teâlanın indinde sayılıdır, artmaz.
Ömür nihayet bulunca ticaret imkânı kalmaz.Âhiret ebedidir; orada hiç kâr ve kisb (kazanç) imkânı yoktur.
Ey nefsim! Hak Teâla sana ömür verdi, bir zaman mühlet verdi. Sakın sermayeyi zâyi etme! Yarın mühlet bulamazsın. Hasretten başka bir şey geçmez eline.Fırsat şimdidir, vakit dardır.
Farzet ki ölmüşsün, sonra bir gün mühlet istemişsin ve o günü sana vermişler. Bundan nasıl istifade edersen, şimdiki gününden de öyle istifade et! Ey nefis! Bu 24 saatleri senin önüne koymuşlar; sakın birinden bile gafil olma! Sonra onun hasretine takat getiremezsin... Aylar ve yıllar birbirini kovalıyor. Zaman eskimiyor, fakat biz eskiyoruz, azalıyoruz, yıpranıyoruz, aşınıyoruz. Kopan takvim yapraklarıyla beraber günlerimiz çöpe atılıyor. Yılbaşı sebebiyle ömür sermayemizden koskoca bir senenin; (365 gün, 52 hafta, 12 ay) geride kaldığını ve bir daha dönmeyeceğini lütfen bir düşünelim. 2013 yılı nasıl geçti? Sorusuna herkesin vereceği cevap farklı farklıdır. Çünkü herkes kendi hayatını yaşıyor, kendi hikâyesini yazıyor, kendi zaviyesinden olaylara bakıyor. Geride kalan koskoca bir yılın dökümüne baktığımızda; iyi, kötü, acı, tatlı veya kolay, zor değil de ‘uzun bir yıl’ olarak; bu 365 güne neler sığdığına bakmalıyız. Yılbaşının gelmesi önemli değil. Asıl önemli olan,iyi bir insan ve iyi bir Müslüman olabilmek için, hayatımızda yeni bir sayfanın açıldığının, önümüzde kocaman bir yıl olduğunun bilincinde olmaktır. Bütün bu izahların neticesinde şunu söyleyebiliriz: Yılbaşı, hayatın yıllık muhasebesini yapmak için bir vesile olarak değerlendirilmeli, İslam’ın yasak kıldığı şeylerden uzak durarak öbür yıla adım atmalı, kendimiz, ailemiz ve bütün Müslümanlar için Allah’tan bağışlanma ve esenlik dileklerimizle yeni yıla girmeliyiz. Ömrümüzden bir yılın daha eksildiğinin farkına vararak ibadet ve tâatlarımızı tekrar gözden geçirmeli, ahirete yönelik hazırlıklarımızın seviye ve kalitesini yeniden muhasebe etmeliyiz.
Bu günkü yazımızı Aşık Paşa’nın bir Gazeliyle bitiriyorum:
Nâzenîn bu ömrümüz bir göz yumup açmış gibi,
Geldi geçdi duymadık bir kuş konup uçmuş gibi.
Nice geçdi bilmedik bu rüzgâr önden sona,
Öyle tut şimdi, bize bir yel esip geçmiş gibi.
Niceler geldi bu mülke gitti ve göçdü geri,
Şöyle kim bir kârban bir dem konup göçmüş gibi.
İşbu dünyaya gelenler bir dem eğlenmediler,
Hânümânındökdügitdi yağıdan kaçmış gibi.
Sinlere var kim bilesin bu halâikneydüğün,
Sanasın kim, bir ekindir Azrâil biçmiş gibi.
Bahtlıdır şol kişi kim dünyada adı kala,
Ölmedi diridürürâb-ı hayat içmiş gibi.
Bu ömür sermayesin olmaz yere harceyledin,
Şöyle kim bir key deli nakdin suya saçmış gibi.
Ey Âşık sen ömrünü Hak aşkına sarf eylegil,
Tâ eresin hazrete bir göz yumup açmış gibi.