Sırf hemşeri saikiyle yazmıyorum, misal; Erzurumlu değil de Köstenceli de olsaydı aynı satırları kaleme alırdım. Çünkü Yavuz hocaya haksızlık edildiğini, TV ekranında bir linç'e tabi
tutulduğunu gördüm.
inanmasınız...
Gülüp geçip gidebilirsiniz de...
Lakin hoca, ezber bozan bir iddia atıyor ortaya... Diyor ki, "Nuh oğlu ile cep
olmadığına dair bilimsel tezler savunmak ve hocanın iddiasını ilmi gerçekler ışığında çürütmek...
Öyle yapılmadı.
Dört bir yandan saldırıya geçen acur çevreler hocayı linç ettiler. Üstelik televizyon ekranında hocanın daha ne demek istediğini bile öğrenememiştik. Çünkü sağ olsun Pelin Çift hanım hocayı neredeyse hiç konuşturtmadı!
Vay efendim nasıl olur da Nuh o devirde cep telefonuyla konuşur, nasıl olur da drone havalandırır!
Yılmaz Özdil'in dün yazdığı gibi akla ziyan her şeye inanan ahali, nedendir bilinmez Nuh'un cep telefonu kullanmasına itiraz ediyor:
-Olmaz öyle şey...
Hoca, bir türlü meramını anlatamadı ki; bakalım hakikaten cep telefonu mu kullandı, yoksa cep telefonu mecaz mıydı...
Az kaldılar ki hocayı stüdyoda bir kaşık suda boğsunlar. Oysa biz, o hanım sunucuyu aydın biri olmakla tanıyorduk, meğerse o da zaman içinde konjektöre ayak uydurarak tam da Cübbeli'nin istediği kıvama gelmiş: Gelenekçi, rivayetçi, Kuran hariç her türlü kitaba itibar eden insan...
İspirli hocamız kendini anlatamadan en ağır cezaya mahkûm oldu:
Tanık olarak çıktığı televizyonda, bir anda sanık oldu!
Kaç günden beri medya, Yavuz hocaya hücum edip duruyor; meğerse Nuh'un Gemisi'nin hakikatte ne olup olmadığını bilen ne kadar çok insanımız varmış!
Bazı aklı evveller demokrasiyi, en aykırı düşüncelerin dahi özgürce ifade edildiği bir rejimin adıdır diye tarif ediyor!
Tabii bu tarifi yaparken o aklı evveller elbette ki Türkiye'nin gerçeklerini göz önüne almamışlardır. Öyle ya, demokrasi evrensel bir yönetim şeklidir.
Adamlar nereden bilecekti ki televizyona çıkarılan bir ilim adamı, sırf sözlerinden ötürü yine o televizyon sunucusu tarafından linç edilir...
Pelin Hanım ne kadar övünseniz azdır, sizi ayakta alkışladılar tam da sizin gibi inananlar... Öyle ya, televizyonculuk hünerinizi kullanarak Yavuz Hocayı konuşturtmadınız!
"Deve idrarını için onda size şifa vardır" diyen adamı, saatlerce konuşturtan bir Türk medyası, sırf ezber bozan hatta saçma sapan gelen sözleri için bir ilim adamına sansür uyguluyorsa anlayın ki, orada deve idrarı içilmesi gerekiyordur!
Bizim mahallenin camisinin bir hocası vardı. Yaşıyor mu, öldü mü bilmiyorum. Adam, en ateşli vaazlarının birinde bize şunu anlatmıştı:
Hz. Muhammed, Miraç'a çıktı. Orada Allah ile görüştü, Allah O'na, ümmetinin elli vakit namaz kılmasını emretti. O da, bu emri alarak dünyaya hareket etti; lakin yolda Musa Peygamber ile karşılaştı. Musa, O'na nereden geldiğini sordu. O da Musa'ya, Allah ile görüştüğünü anlattı ve aldığı emri nakletti. Musa O'na, senin ümmetin elli vakit namaz kılamaz, çık bunu Allah'a söyle dedi. Muhammed de bu telkin üzerine tekrar göğe yükseldi ve durumu Allah'a arz etti. Allah da, madem öyle tamam o zaman kırk vakit olsun deyip Muhammed'i geri gönderdi."
Hikâye çok uzun...
Sonuçta Muhammed ile Allah arasında (bu hikâyeye göre) varılan müzakereler sonucunda elli vakit namaz beş vakte indi!
Biliyorum gülüyorsunuz, ama gülmeyin; bizim caminin ve birçok caminin hocası Miraç'ı aynen böyle anlatmıyor muydu?
Buna itiraz etmeyen bir ümmet, niye Yavuz Hoca'nın "Nuh oğlunu cep telefonundan aradı" tezine isyan ediyor ki...
Kaldı ki herkesin sorgulamadan inandığı ve kutsal metinlerde geçen Saba Melikesi Belkıs'ın tahtını göz açıp kapayıncaya yanına kadar getiren Hz. Süleyman'ın bu eylemine inananlar neden Nuh'un metafor olarak anlatılmaya çalışıldığı cep telefonu benzetmesine inanmakta inat ediyorlar.
Yavuz Hocayı bir türlü dinleyemedik ki bakalım adam bu cep telefonu tezini nasıl anlatacak, hangi verilere dayandıracak...
Hanımefendi o programın patronu ya o güçle hocayı esarete mahkûm etti.
İyi de hanımefendi, Yavuz Hocayı niye programına davet ettin!..
Adam bir kitap yazmış ve söyleyemediklerini de zaten o kitapta teferruatıyla anlatmış.
Birileri inanır ya da inanmaz, affedersin ama, hanım efendi, sen hüccet misin ki neyin eğri, neyin doğru olduğuna hükmettin?
Oscar Ödülleri'nin verildiği binanın kapısında bir yazı yazar: "Burada aynı düşüncede olan iki kişiden biri fazladır"
Mecbur muyumuz hanımefendi, sizinle aynı düşüncede olmaya...
Çok meraklıysanız eğer (zaten bunu yapıyorsunuz) çıkarın ekranlara tam da sizin istediğiniz şeyleri söyleyecek adamları, onlar anlatsın, siz alkışlayın!
Yavuz Hoca belki hakikatleri söylüyordu, belki de yanılıyordu, bunun ne oluğunu bize tarih gösterecek. Ama bendeniz Hoca'nın linç'e tabi tutulmasını fevkalade insanlık suçu sayıyorum.
Çünkü adam, kendini ifade edemeden katledildi!