Yolların kesilip karakolların basıldığı, köy ve mezraların ateşe verildiği, bebeklerin kurşunlandıkları, masum insanların katledildikleri, özetle terörün ülkeyi kasıp kavurduğu günlerdi.
2 Temmuz 1993 günü Sivas’taki Madımak Oteli içerisindeki insanlarla birlikte yakılmış, 37 kişinin öldüğü bu olaydan üç gün sonra Başbağlar Köyü basılarak 33 masum vatandaş şehit edilmiş, kısa bir süre sonra da Yavi’ye baskın düzenleyen asker kıyafeti giymiş teröristler 35 insanımızı şehit edip, onlarca hemşehrimizi yaralamışlardı.
Bu vahim olay duyulur duyulmaz Erzurum’da müthiş bir infial yaşanmış, terörün giremediği şehrimizde bu haince katliam hepimizi şok etmişti.
Olayın sabahı, yani 26 Ekim 1993 günü Yavi’ye gittiğimizde manzara tüyler ürperticiydi.
Katliamın yaşandığı kahvehaneden gelen kan ve barut kokuları, evlerden yükselen ağıtlar ve hıçkırıklarla birleşip, Yavi’nin üzerini örten bir kara bulut gibi her yeri kaplamıştı.
Sivas’tan ve Başbağlar’dan sonra Türkiye Yavi’ye ağlıyordu.
Şehitler asli vatanlarına uğurlanırken, yaralılarda hastanelerde tedavi altına alınmış, Yavi halkı gözyaşlarını yüreklerine akıtmış, eşyanın tabiatı gereği ateş düştüğü yeri yakmıştı.
Yetkililerin; “Kanları yerde kalmayacak, katiller en kısa zamanda yakalanıp hak ettikleri cezayı bulacaklardır.” gibi teselli sözlerinin ardından yıllar gelip geçti.
Olayın arkasındaki sır perdesi aralanmadı, olayla ilgili karanlık noktalar sır gibi kaldı.
Sivas olayları gündemden hiç düşmezken Başbağlar ve Yavi katliamları sanki de unutulup gitti.
Bugün 25 Ekim 2013 Yavi katliamının üzerinden tam 20 yıl geçmiş.
Kadim dostlarım Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu ve Abdurrahman Zeynal Hoca ile birlikte Yavi’de yapılacak olan şehitleri anma toplantısı için yoldayız.
Hava bir gün öncesinin sertliğine inat bir hayli güneşli ve sıcak…
Bir saatlik yolculuktan sonra Yavi’ye geliyoruz.
İlk olarak katliamın yapıldığı kahvehaneye gidiyoruz, tarihe tanıklık edecek olan bu yerin market haline getirilmesi bizi ziyadesiyle üzüyor.
İş yeri sahibi katliamın olduğu gün şans eseri olaydan kurtulanlardan biri, kendisiyle sohbet ediyoruz, o günün dehşetini bir kez de ondan dinliyoruz.
Tavandaki ve yerdeki kurşun izleri hâlâ duruyor.
Yeni yapılmış caminin yanında, Yavi Belediyesi tarafından 18.06.2012 yılında yaptırılmış Şehitler Anıtı’na gidiyoruz.
Mermer bir kaide üzerine şehitlerin isminin yazıldığı pirinç bir levha bulunuyor.
Anıtın her iki tarafındaki bayrak direği “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.” mesajını veriyor.
Anıtın arkasında çiniden yapılmış bir fon var ve üzerinde Çanakkale Şiiri’nden mısralar bulunuyor.
Anıt ile caminin arasında kapalı bir mekânın belediye tarafından şehitlerin anısına düzenleneceğini öğreniyoruz.
Yapılacak tören için son hazırlıklar yapılıyor, etrafta telaşlı bir koşturmaca var.
Bizim geldiğimizi gören Belediye Başkanı Sn. Abdulhalik Yılmaz ve Yavililerin sıcak karşılamaları ile birlikte başkanın makam odasına geçiyoruz.
Yavaş yavaş misafirler geliyor, gözümüz Erzurum’dan gelecek gönül insanlarını arıyor, ama nafile.
Çat Belediye Başkanlığı için aday adayı olan siyasilerle, bu yörenin İl Genel Meclisi ve Belediye Meclis Üyeleriyle oda neredeyse doluyor.
Siyaset ağırlıklı konuşmalarda Çat’ın Eski Belediye Başkanı Seyfettin Sarı, siyasetteki tecrübesini ortama hissettiriyor.
Biraz sonra Erzurum Milletvekili Cengiz Yavilioğlu geliyor ve toplu halde şehitler için okunacak olan mevlidi dinlemek ve Cuma namazını kılmak için camiye yöneliyoruz.
Kapının önünde Vali Yardımcısı Sn. Abdurrahman İçyer, Çat Kaymakamı Sn. Doğan Dinç, Çat’ın Eski Müftüsü Sn. Mehmet Şirin Ayiş, Eski Baro Başkanı Sadullah Kara ve Çat bürokrasisi ile karşılaşıp selamlaştıktan sonra camiye giriyoruz.
Okunan Kur-an’ı Kerim ve mevlitten sonra Çat Müftüsü güzel bir dua yaptırıyor, şühedanın ruhlarına dualarımızı gönderdikten sonra Cuma namazını kılıp tören yerine geçiyoruz.
İstiklâl Marşı ve Saygı Duruşu’ndan sonra ilk konuşmayı milletvekili Sn. Cengiz Yavilioğlu yapıyor.
Yavilioğlu; “Alevi ve Kürt köyleri arasında kalan Yavi’nin hedef seçilmesinin tesadüf olmadığını, bu olayda hâlâ karanlık noktaların bulunduğunu, konuyla ilgili endişelerini Sn. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e anlatıp dosya sunduğunu ifade ettikten sonra, bölgede kardeşçe yaşamak için kültür zenginliklerimizin sunmuş olduğu öğretilerden ve İslâm’ın birleştirici gücünden ilham almak gerektiğini” söyleyerek kürsüden iniyor.
Vali muavini Sn. Abdurrahman İçyer’in günün önemine ait konuşmasından sonra, plaket takdiminin ardından tören bitiyor.
Belediye Düğün Salonu’nda yediğimiz yemekte güzel bir sohbet başlıyor ve bu sohbet esnasında katliamın yapıldığı kahvehanenin yerinin müze haline getirilmesi görüşümüzü tekrar dile getirip, başkanın odasında ikram edilen çaylarımızı yudumladıktan sonra, aracımıza binip Erzurum’a dönüyoruz.