Etimoloji sözlüğüne göre yargı sözcüğünün kökü; uçurum, dik bayır, açık, bölünmüş, yarılmış anlamlarını içeren 'yar' sözcüğüdür. Sormaktan sorgu, burmaktan burgu türediği gibi 'yar'dan da yargı türemiştir. Yargı: çekişme, kavga, yarık anlamlarını içerir. Yargıç, Yargıtay, yargılamak bu kökten gelir. Sözlük anlamıyla yargı: Kavrama, karşılaştırma, değerlendirme gibi yollara başvurularak, kişi, durum ya da nesnelerin eleştirici bir biçimde değerlendirilmesidir. Yargı sözcüğünün Arapça sözlükteki karşılığı hükm'dür. Hükm; buyruk, güçlendirme, sağlamlaştırma, ortadan ayırıp daha güçlü hale getirme, yasaklama, sözünü yürütme, egemenlik altına alma, bir buyrukla yükümlü kılma anlamlarını içermektedir.
Yargı sözcüğünün önüne "ön" sözcüğü getirilince "önyargı" sözcüğü elde edilir. "Ön" sözcüğü, bir şeyin esas alınan yüzü, cephesi, karşısı anlamdadır.
Önyargı: Herhangi bir kimse veya konu hakkında önceden verilmiş, olumlu ya da olumsuz hüküm. Önyargıya peşin hüküm, peşin yargı da denilmektedir.
Felsefe sözlüğünde önyargı: Bir kişi, bir görüş ya da bir şey hakkında, belirli bir takım koşullara, olay, durum ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş ya da oluşturulmuş olumlu ya da olumsuz fikirdir.
İnsan niçin önyargı sahibi olur?
Önyargıda insan aklını, emeğini, araştırmasını işe koymaktan daha çok duygularını işin içerisine katar. Bir fikre, bir düşünceye, bir teze körü körüne duygusal bağlanır. Bu bağlanma aldığı eğitim, kültür, çevre ve yetiştiği ailenin tutumuyla doğrudan ilgilidir.
Önyargıda araştırma sonucu elde edilmiş, doğrulanmış gerçek bilgi ve hakikatin kendisi değil, zannı, sanısı işin içerisinde daha çok yer alır.
Günlük hayatta en çok yanıldığımız ve yanılttığımız insandır. Başkaları hakkında önyargılı olduğumuz kadar, başkaları da bizim hakkımızda önyargılıdır. En zayıf yanımız da bu tutumumuz olsa gerek.
Zihin tembelliği, şüphe etmeme, insanı hatalarıyla kabul etmeme alışkanlığı insanlar hakkında yanılmamıza ve hata üstüne hata yapmaya sevk etmektedir. Bu durum "Cehenneme giden yolun taşları iyi niyet taşlarıyla örülmüştür," sözüyle de ifade edilmektedir.
Sorumluk sahibi olan hepimiz, özellikle de ülkenin yönetiminde bulunanlar tepeden tırnağa kadar önyargılı olmaktan kurtulmalıyız.
Bunun en emin yolu; akla güvenmek, fikri selim sahibi olmak, analitik düşünmek, vicdan ve temyiz gücünü kullanmak, duygularımıza hak ettiği kadar güvenmektir.
Devletin üst kademelerinde bulunan yöneticilerin iyi bir eğimden geçmeleri de bu sebeple gereklidir. Makedonyalı Büyük İskender'in hocasının Aristoteles, İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet'in hocalarının Akşemseddin, Molla Hüsrev ve Molla Gürani gibi bilginler olduğu hatırlanmalıdır.
İnsanın ve toplumların karakteri kolay kolay değişmiyor. Türk milletinin temel karakteri; güçlü olduğunda adaletli, merhametli, barışçı ve hoşgörülü, zayıf olduğunda onurlu ve tek yüzlüdür. Bu nedenle Türk milletinin muhatap olduğu toplulukların karakterleri iyi incelenmeli, tarihten ders çıkarılmalı, "İslam kardeşliği", "uygar toplumlar" gibi hoşa giden sözler edilirken tedbirli olmayı da elden bırakmamalıdır. Aksi takdirde önyargılı iyi niyet yönetiminin bedelini millet ağır ödeyecektir. Unutmamak gerekir ki, yakın tarihimiz bunun örnekleriyle doludur.
Osmanlı Devleti'nin yıkılmasında sözüm ona İslam kardeşlerimizin ve sözüm ona Avrupalı medenilerin işbirliği ortadadır. Bugün de ayrı adlarla devam etmektedir.
Önyargılı ve tedbirsiz davranarak devleti yönetmeye kalkışmamalıyız.