Tabii ki yargı, kimsenin tekelindeki bir "araç" değildir.
Kim ki "hak" arama ihtiyacı duyar ya da haksızlığa uğradığına inanırsa elbette başvuracağı yer adliyedir, hukuktur.
Fakat aynı zamanda yargı; kişi ya da zümrelerin, başkalarına karşı kullanabileceği bir "gözdağı tokadı" da hiç değildir.
Başka bir ifadeyle yargı, kimsenin oyuncağı olamaz…
Bazen birileri ölçüyü de zaviyeyi de öyle bir kaçırıyor ki, yargıyı; dilediği zaman kızdığı birini "terbiye" ettireceği "uşak" zannediyor.
Adam, (söz gelimi) vaktiyle üzerindeki "kamu görevlisi" sıfatına rağmen o kadar çizgi dışına çıkmış ve başkalarının hak ve hukukuna tecavüz etmiş ki, günün birinde yetkileri elinden alınıp bir kenara paspas gibi konulunca başlıyor bağırmaya, nara atmaya... Zannediyor ki, hala çizgi dışına çıkarak bir dönem yaptığı gibi sahte ve uyduruk delillerle birilerinin ocağını söndürebilirim. Aklınca yargıya talimat vermeye kalkması da bu küstahlığın neticesidir.
Okyanus zannederek yüzdüğü dereyi gözünde öylesine büyütmüş ki, yargıyı da hâlâ muhayyilesindeki o okyanusun kıyısı zannediyor.
"Tut şunu! Benim yerime sen ceza ver"
Ya da:
"Dava açın, sonunda bir şey çıkmasa da çıkmasın. Nasılsa adliyeye götürüp getiririm o bile yeter" şeklinde düşünmesi bu sebepten...
Kısmen de amaçlarına ulaşıyorlar!
Öyle ya nasılsa adliye, "ben müştekiyim, mağdur oldum" diyen birine, "bana ne mağdur oldunsa oldun" demiyor.
Mamafih doğrusu da budur...
Lakin adamların muradı başka...
Hak hukuk peşinde değiller ki...
Hesap şu:
Bu evrensel hakkı istismar ederek, öncelikle adres saptırmaya çalışıyorlar. Sonra kabak gibi ortaya çıkan gerçeği karartmak istiyorlar. Bunu da yargı üstünden yapmaya çalışıyorlar.
Çok yakın geçmişe kadar bu ülkede nice masum insanlar "yargı silahı" kullanılarak ya senelerce süren hapis hayatına mahküm edildi ya da korkutulup sindirildi.
İstiyorlar ki işte o çarpık düzen sürüp gitsin.
Kendileri gibi düşünmeyen ve kendileri gibi inanmayan herkesi "hiza"ya getirmek istediler, ama evdeki hesap çarşıya uymadı.
Pimini çektikleri o bomba ellerinde patladı.
Buna rağmen uslanmadılar, yılmadılar.
Hâlâ yargı eliyle dağlara korku salmaya çalışıyorlar.
Oysa unuttukları bir gerçek var:
Ne Türkiye artık o derin uykuda, ne de yargı kimsenin ama kimsenin babasının çiftliği değil.
Hele yargı; gerçekleri ortaya çıkaran ve bu uğurda gözünü budaktan sakınmayan kimseler için asla ve asla bir "öcü" hiç değil.
Eğer güneşi balçıkla sıvamak olası ise, gerçeğin peşinden giden insanları da davalarla yıldırıp pes ettirmek mümkündür.
Yargı, bir toplumun en kıymetli ortak paydası olmaktan çıkıp kişi ve zümrelerin elinde pay haline gelirse eğer, işte o zaman bu ülkede hayat herkese zindan olur.
Bırakalım yargı kirlenmesin...
Çünkü beyazın üzerinde leke gizlenemiyor.