Günü döndük bugüne sabahın ikisinde. İki saat önce bugün olan gün, şimdi dün! Zavallı dün de kalan dün, şimdi kaldığın dünde üşüyor musun? Yoksa karanlıklarda mısın? Yalnızlık hissi mi hakim olan bedenine?
Yarın dediğimiz oldu "bugünümüz". Yeni bir gün. Gün başladı ama hava hala zifir karanlık! Dışarıda buz gibi bir hava. "Bugün" üşüyor olmalı ve karanlıkta yalnız, tek başına. Bir ağıt yakmış, peceremin pervaz aralığından uzatarak dilini kusuyor odama türküsünü?
Dün sabırsızlıkla kendisini bekleyenler için gelmişti "Bugün".. Herkes derin uykuda? Oysa heybesine neler doldurmamıştı ki "Bugün"?
Günler öncesi başlamıştı hazırlıklarına. Heyecanlıydı, yerinde duramıyordu. Kendisinden önce gidenlere gıpta ile bakarken, "ben daha çok umut, huzur, mutluluk, barış ve sağlık götüreceğim" diyerek hırs yapıyordu. O günü hayal ederek büyümüştü "Bugün", içinde akla hayale gelmez güzellikler büyüterek. Elbet yalnız kendisi değil, bütün günler bunun için yaratılmıştı. Sırası gelen dünyaya gidip, insanlara gün olma hayaliyle yaşarken, onlara hayırlar getirmiş olmanın gururunu yaşamak adına olmadık eğitimden geçiyorlardı. Aralarında tatlı bir rekabet dahi vardı. İnsan oğluna kim daha iyi bir gün olacak diye.
Şimdiye kadar gidenlerden hiçbiri ama hiçbiri geri gelmemişti. Demek aldıkları eğitimler orada işe yarıyor olmalıydı ki, her gideni el üstünde tutuyordu insanoğlu!
Öyle yanık öyle yanık ki, yanıyorum soğukluğunda ayazının! Dili feryatlara döndüğü kadar yakarıyor zavallı bana, zavallı bugün! Beni al içeri dercesine, uğraşıyor bir daracık aralıktan geçmeye? yapma! Dur, gelme demeye mecalim yok?
Yangınlarda yanlızlık ve kimsesizliğin buz kesen ateşiyle.. Yangınlarıma yangın mı olmaya geldin? Daha nem kaldı yanacak? N'olur dur, kal dışarıda. Dışarı senin içerin!
Sandım susacak! Hüzünlenip gidecek. Yanıldım. Birçok konuda olduğu gibi yanıldım! Yalnızlığıma sarıldım..Bekliyorum?
Gün gitmemek için direniyor. İğne deliği onlarca yerden doluyor odama; sızıyor inceden iliklerime? üşüyorum üşüyorum? sarıldım buz kesen karanlık gecenin ellerine? Neden geldin?
Ben gelmedim, siz çağırdınız?Hem çağırdınız hem yalnız bıraktınız?
Ama ben de yalnızım..
Ben size umut olacağım umuduyla gelmiştim oysa..
Umut! O ne demek?
Bu soru! Bunu gerçekten mi soruyorsun?
Benim gerçeğim, kimsesizim.. Yalnızım ve üşüyorum..
Senin yalanların bunlar? Oysa gerçekler senin yalanlarında gizli? Gelişimde ki umutlarımı paylaşabilseydin.. Ah görebilseydin.. Gerçeklerin şimdi ne kadar başka olurdu? Ne kendini ne de beni bırakmazdın böyle yalnız, çaresiz ve kimsesiz?
Gün ağarmaya başlamıştı. Bugün artık dün olurken can çekişiyordu. Tüm gücünü toplayarak bağırmaya çalıştı, yeni gelen güne: Gelme?
O kadar cılız çıktı ki kendisi bile duymadı? Gözleriyle konuşuyordu son anlarında; ölüyorum!
Gözlerimle cevap verdim.. Ben de dostum, ben de!