Bugün 15 Temmuz'un yıldönümü. O kanlı darbe girişiminin ve akabinde milletin şanlı zaferinin üzerinden iki yıl geçmiş.
Darbe teşebbüsünün olduğu gün Erzurum'daydım. Arkadaşlarla yemeğe davet edildiğimiz köyden yeni dönmüştük. Telefonumuz kapsama alanı dışındaydı. Televizyonların geçip durduğu köprü işgali haberlerini kaçırmışız. Eve çıkmak üzereydim ki, Ankara'dan bir dostum aradı. Telaş ve merak içinde dedi ki : "Burada anlaşılmaz işler oluyor, havada jetler sorti yapıyor, bomba sesleri geliyor, korkunç bir durum var. Nedir mesele, haberdar mısın?"
Aman Allahım! Başkentte kulakları sağır eden uçuşlar, bomba sesleri. Ne büyük bir felaket. Hemen darbe falan gelmiyor insanın aklına. Bir işgal mi söz konusu, harp falan mı çıktı? Telefona sarılıp sağı solu aramaya koyulduk. Kısa sürede işin rengi anlaşıldı, aşağı yukarı belli oldu ki, bu bir FETÖ-NATO-CONİ darbe teşebbüsü, işgal ve suikast girişimi. Donduk kaldık, öfkelendik, üzüldük, kahrolduk; şehit haberlerini almaya başlayınca da kendi evimizden ölü çıkmışçasına yanıp kavrulduk.
O geceki sosyal medya paylaşımımızın başlığı MİLLETİN ZAFER GECESİ" şeklindeydi. Daha hain girişimin ucu nereye varacak tam belli değilken biz öyle inanmıştık. Gerçi biz milletin zaferini ilan ettiğimiz saatlerdealçak asi çeteleri sokaklarda silah sıkıp dolaşıyor, milletin üzerine bomba yağdırıyorlardı. Hâlâ Atatürk Havalimanına inmemiş olan Sayın Cumhurbaşkanımızın canına kast etme çabası içindeydiler. Ama milletin derin iradesi şaha kalkmış, kendisine vurulmak istenen zinciri parçalamaya azmetmişti, bunun işaretleri gelmeye başlamıştı. İşte bize bu başlığı attıran, şu beyti yazdırıp paylaştıran o inancımızdı.
İMAN İLE İHLAS İLE
KENETLENEN MİLLETİ
EZEMEZ HAİNİN POSTALI,
TANKIN PALETİ
*
TRT ekranlarından o hain darbe bildirisini dinlediğimde içimden kopan öfke fırtınasını anlatamam. Millî irade celladı o kalleş, kahpe sesi 12 Marttaki radyo, 12 Eylüldeki ekran bildirilerinden tanıyorum.
O kara ses bu defa çelikten bir iradeye çarptı. Muhatapları sessiz sedasız terk edip gitmedi bu sefer milletin mührünü teslim edip çünkü. Canına kast edilen Sayın Cumhurbaşkanımız zor koşullarda bağlandığı televizyon kanalında milletine şöyle seslendi: "Bugünkü bu gelişme gerçekten Silahlı Kuvvetlerimizin içerisindeki bir azınlığın ne yazık ki kalkışma hareketidir ve bu malum yapıya ait, paralel yapılanmanın teşvik ettiği, üst akıl olarak onların kullandığı bir harekettir. Ülkemizin birliği, beraberliği, bütünlüğüne yönelik bu harekete karşı inanıyorum ki milletçe vereceğimiz güzel bir cevapla bunlar gerekli olan cezayı alacaklardır."
İşte bu an, tarihin ve talihin Türk Milletinin lehine döndüğü andır!
O kargaşa anlarında milletin yaralı ruhuna derman olan bir başka yiğit ses daha yankılandı memleketin göğünde. Dadaş Paşa, Zekai Aksakallının sesi. Görevimizin başındayız yüce milletimiz bizim arkamızda, bunu da başaracağız." Birinci ordu komutanının ve ordumuz içindeki diğer milli iradeye sadık her kademedeki komutanların yiğit tavırlarını unutabilir miyiz?
Nihayetinde bu eşsiz destan, milletin müşterek eseri. Emeği, katkısı olanlardan halk razıdır, Hak da razı olsun.
*
Türkiye o gece yeniden doğdu. Erzurum, yelelerine dokunulan Arslan azametiyle yeniden kükredi. İstiklal harbimiz dâhil, tarihe birbirinden büyük destanlar armağan eden dadaşlar o gece bütün milletle birlikte bir destan daha yazdılar, adına 15 Temmuz Destanı dediler.
Türkiye'nin tüm meydanları halkın karargâhı, milletin karartılmaya çalışılan bahtının sabahı oldu. Millet birlik dirlik tacını giyince sinsi düşman kaçacak delik aradı.
*
Allah bir daha öyle anlar yaşatmasın bu necip millete. Yedi düvelle göğüs göğse savaş kolayda
Suret-i haktan görünüp, din iman deyip kendi milletini aldatan
Milletin silahını millete çeken, milletin uçağı ile milletin başına bomba yağdıran alçak çetelerce içerden hançerlenmek zor geliyor insana. Şükür hepsi buldu belalarını, kaçacak delik aradı hepsi ve Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle inlerine girildi hepsinin.
*
Büyük milletin 15 Temmuz Destanını ağzı açık şekilde hayranlıkla takip eden dost düşman herkes bu işin sırrını merak ediyor. Bu halis muhlis millet iş başa düşünce nasıl kükreyen Arslan haline geliyor bir anda. Tankların altına yatıyor, namluların üzerine yürüyor, göğsünü roketlere siper ediyor.
Cevabı, bir gazimizin kısa cümlesinde gizli:
Şarapnel parçalarıyla başından yaralanan şanlı gazimiz, geçen gün izlediğim bir söyleşide şöyle dedi: "Vereceğimiz bir can vatana millete kurban olsun!"
15 Temmuz destanı bu ruhla yazıldı, bu ruh diri kaldıkça nice destanlar yazmaya muktedirdir bu millet: Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak...
Ölümle şehidin nesi eksilir? Onlar zaten diri değiller mi ki? Cennetteki yüce köşklerinden bakın size selam ediyorlar:
Şerefsiz yaşamayı ömür bilmedik
Vatan dedik, canı hiç düşünmedik
Ya Allah nidasıyla göçtük Cennete
Ölmekle çoğaldık biz, eksilmedik!