Gözü gibi koruyup kolladığı ilçesi için destansı bir mücadele veriyor...
Şovenist filan değilim, lakin tıpkı ülkem gibi memleketim Erzurum'un da her yeri ayrı bir güzeldir, her yeri ayrı bir değerdedir.
Misal; Tortum'un, Uzundere'nin, İspir'in, Oltu'nun bağı bahçesi varsa, Hasankale'nin, Hınıs'ın, Tekman'ın Karayazı'nın da seyrine doyum olmayan yaylaları, ovaları akarsuları var.
Hani güzel bir mesel vardır: Haklı olmak bir marifet ise, haklı kalmayı başarmak yüz marifettir.
Allah vergisi tabii güzelliklere sahip olmak, insan emeğinin bir ürünü olmadığı için o güzellik üzerinden mağrurlanmak, o güzelliği sanki kendi eseriymiş gibi sunmak en hafif tabiri ile cehalettir.
Peki, marifet olan nedir?
Marifet olan, Allah vergisi o güzelliği koruyup kollamak, onu sonraki nesillerin de görmesini sağlamaktır.
İşte o vakit, o güzelliğe bakarak "benim eserim" diye övünebilirsiniz.
Hiç kuşku yok ki Uzundere, Allah vergisi güzelliği ile ünü dört bir yana yayılmış bir ilçedir.
Gölü ayrı güzel; bağları, bahçeleri, bostanları, dağları ayrı güzel...
Boşuna sık sık ya "en huzurlu belde" ya da "bozulmamış en güzel belde" unvanını alıp durmuyor.
Halis Özsoy, Uzundere'nin bu Allah vergisi güzelliğini günümüz insanı doya doya tatsın, gelecek nesiller de kendi paylarına düşeni alsın diye olağanüstü çapa harcayan bir belediye başkanıdır.
O, hayatını Uzundere'ye vakfetmiş, Uzunderelilerin "Halis Hocası"dır.
Birileri rant uğruna istedi ki Uzundere'yi suya muhtaç kuru bir beldeye, bağını bostanını da çöle döndürsün!
Ne yazık ki Ankara buna "cevaz" verdi, "...hadi git" dedi. "Birçok yerde yaptığın gibi Uzundere'de de doğa katliamı yap!"
Nasıl olsa bu ülkenin cennet köşeleri, ne kadar katledilse de yine de bir türlü tüketilemiyor!
Herkes şaşırıp kaldı, herkes peri perişan oldu: Ankara nasıl olur da böyle bir güzelliğin göz göre göre heba olup gitmesine izin verir!
Halis Hoca, bu oldubittiye rıza göstermedi, boyun eğmedi. Hoş eline taş ya da sopa alıp birilerinin kafasını gözünü yarmadı. Oturdu aklıselim plan program yaptı ve hukuk çerçevesinde başını vurmadık duvar, çalmadık kapı bırakmadı.
Yeri geldi Ankara'dan azar işitti, yeri de geldi kendi partilileri bile ona kaşlarını çatıp baş salladı!
Ama o yılmadı, yılgınlığa mahkûm olmadı...
Yedi düvelle mücadele eden Türkiye gibi Reis Bey de her cephede çarpıştı, mücadele etti ve sonunda kazandı...
Uzundere şimdilik katledilmekten kurtuldu...
Bu, ülkemizde yargının bağımsız olduğunu gösterdiği kadar, bir belediye başkanının da azmetmesi ve samimi bir biçimde mücadele etmesi sonucu, nice yanlışları değiştirebildiğinin de ispatıdır.
Halis Özsoy işte bunu başardı.
Pasif iyi olmak yerine, aktif iyi olmayı seçti...
Tercihlerimiz aynı zamanda hayat tarzımızdır.
Halis Hoca; doğrudan, haktan ve adaletten sapmadan ve de yarınlara olan borcundan ötürü, bugünki tercihini fedakârlık ve mücadeleden yana yaptı.
Kazandı. Üstelik kazanan yalnızca O da değildi...
Kazanan; insanlık onuru, mazlum doğa ve asırlar ötesi...
Uzundere'nin birçok belediye başkanı oldu, bundan böyle de onlarcası olacak...
Lakin Uzundere, hep "Halis Hoca"sını tarihinin en şanlı sayfasına en iri puntolarla, "Halkın Reisi" diye yazacak...
Sen çok yaşa e mi, Halis Hoca...