Arkadaşlar Erzurum'dan konuşuyorlardı. Böyle sohbetler hoşuma gidiyor, ilgiyle dinliyorum.
Birisi şehrin son yıllarda gözle görülür bir değişim gösterdiğini, her alanda kayda değer ilerlemeler kaydettiğini dile getirdi. Bir başkası teşvik paketinin yatırımcılara yeni ufuklar açacağını ifade etti.
Fikrimi sordular, bir şeyler anlatmaya çalıştım. Onlara söylediklerimi sizden esirgeyecek değilim ya, özetle aktarayım.
Yerel yöneticileri gayretli gördüğümü söyleyebilirim. Var güçleriyle çalışıyorlar, taş üstüne taş koymaya uğraşıyorlar.
Milletvekillerinin gayretlerini yabana atmamak lazım. Medyadan takip etmeye çalışıyorum, yoğun bir koşuşturma içindeler. Uğraştıkları işlerde öngördükleri performansı yakalarlarsa hizmet ve eser zincirine onlar da takdirle yad edeceğimiz halkalar eklemiş olacaklar.
Bürokrasi sahibine göre ses verir. O nedenle özellikle yerel yatırımcı kamu kuruluşlarının daha atak, daha üretken olmalarında siyaset kurumuna görev düşüyor. Rehaveti gayrete dönüştürmek siyasetin maharetidir. Moda tabirle 'Metal yorgunluk' emareleri gösteren bürokrasiyi gerektiğinde silkeleyip kendine getirmek gibi vazifesi yok mudur, iktidar teşkilatlarının, milletvekillerinin.
Özellikle kalkınma çorbasına tuz, biber, baharat ekme gayreti beklediğimiz genç kuruluşlardan daha yüksek performans umuyor toplum. Kalkınma Ajansı, DAP, Teknokent gündelik işlerin dışında geleceğe yönelik yeni vizyon tayinine ehil kuruluşlar. Daha çok istifade gerekiyor buralardan.
Özellikle istihdam ve şehrin zenginleşme devrimine önderlik edecek yeni yaratıcı/dönüştürücü/girişimci Dadaş sınıfının önünü açıp, elinden tutacak vizyoner bir anlayışa ihtiyacı var şehrin.
Arasıra değindiğimiz üretime dayalı yeni yerel ekonomik paradigmanın tohumlarını çatlatacak olan iradenin ilk adımı, kuşkusuz ileri teknolojinin kullanıldığı atölye ve fabrikalar olacaktır.
Özellikle üretimin altını kırmızıyla çiziyoruz. Uluslararası standardı yakalayıp marka olmuş ürünlerimiz, büyük tüketim zincirlerinin raflarında görünmeye başladığında göğsümüz kabarmayı hak etmiş olacak. İhtişamlı AVM'lerin boy gösterdiği bir şehir düşünün, mağazalarında bir tek yerli ürün yok. İki dev üniversite, biri teknik, bahçesinde teknopark...Bir tek patentimiz yok. Di buyur burdan yak!
Ha unutmadan söyleyelim, şehrin dışsal kaynağa ihtiyacı var, çünkü kişi başına düşen mevduat/birikim oranı büyük yatırımlara kâfi değil. Hemşehri sermaye için bir türlü cazip hale getiremedik şehrimizi. Dadaş yatırımcıların şehir sevgisi bir türlü kese ağzı açacak düzeye erişmiyor, hamasetle sınırlı kalıyor. Yerel yöneticiler de bu hedefe nokta atışı yapamıyor.
Teşvik var, kaynak var. Hava ulaşımı mükemmel, duble yollarla tüm ticari merkezlere bağlıyız. Açıldı açılacak, dağları delip OVİT tunelini yapmış hükümet, arkanda liman. E, üretim şehri olmak için daha ne olsun, daha neyi bekliyorsun.
Biliyoruz bunu, tekrarlayalım; ürünsüz şehir, yarınsız şehir.