Son yıllarda, yükseköğretim kurumları yurt geneline yaygınlaştırıldı ve çok şükür üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı.
Buna bir de sayıları bir hayli artan vakıf üniversitelerini eklersek, üniversiteler arasındaki kıran kırana rekabetin ciddi boyutlara ulaştığını anlamış oluruz.
Eskiden, içinde bizim üniversitenin de bulunduğu 5 büyükler, bir nevi "mecburi tercih istikameti" idi.
Artık öyle değil.
Öğrencilerin önünde daha çok seçenek var.
Önünde çok seçenek, elinde tüm istatistiki bilgileri kendine anında ulaştıran akıllı telefonlar bulunan "ağ toplumu" gençliğinden korkacaksın!
Bugün mecburiyetten seni tercih eden, yarın bir bakmışsın kayıp gitmiş başka yerlere.
Hangi üniversitenin fiziki imkânları daha iyi?
Labaruvarlar ne âlemde?
Yurt dışı fırsatları, gelişmiş üniversitelerle öğrenci mübadelesi, öğretim üyelerinin yayın sayıları falan artık tercihlerde rol oynuyor.
Gençler, 'aman bir üniversite bitireyim de neresi olursa olsun' demiyorlar.
Bakın, o yüzden her yıl birlerce kontenjan boş kalıyor.
Anlı şanlı üniversitelerin, havalı bölümlerine talep olmadığına şahit oluyoruz.
Açıklanan verilere baktım, örgün programlarda üniversitemizin doluluk oranı yüzde 98 olarak gerçekleşmiş.
Aday öğrencilerin 12 binden fazlası, üniversitemizi ilk sırada tercih etmiş.
Üniversitemizi, hangi başarı sıralamasındaki öğrencilerin tercih ettiği de önemli, bunu bilmiyorum.
Doluluk oranını muhafaza ve başarılı öğrencilerin fakültelerimizi tercihini sağlamaya yönelik çalışmaları önemli buluyorum.
Unutmayalım, gelecek yıllar için, eğer ilave tedbirler almazsak doluluk ve nitelikli öğrenciyi çekme konusunda sıkıntılar yaşayabiliriz.
Herkesin bilgisi dâhilinde olan bu hususları hatırlattıktan sonra bir önemli meseleye daha dikkatinizi çekeyim.
Atatürk Üniversitemiz, son yıllarda bilimsel makale sayısı bakımından belli bir artış gerçekleştirdi.
Prestiji yüksek hakemli dergilerde yayımlanan makale sayısında yüz güldürücü artışlar kaydedildi. Bunu önemsiyorum; ama yeterli bulduğumu söyleyemiyorum.
Yeni yönetimin hedefi, hakemli dergilerde yayımlanan makale sayısını ilk dört yıllık dilimde % 20 artırmak olmalı
Bilgi nakletmenin yanı sıra, araştırma ve bilgi üretimi faaliyetlerinin de ciddiyetle yürütülmesi gerekiyor.
Bilimsel yayın ve atıf raporlarına göre, ulusal ve uluslararası yayın üretim performansları bakımından ne noktadayız, bunu bilemiyorum.
Akademisyenlerimiz bilimsel kitap neşri konusunda ne noktadalar, alınan patent sayısında ulusal ve küresel düzeyde ne durumdayız? Bunu da bilmiyorum.
Yeni Rektörümüzün, özellikle bu konularda mesai sarf etmesinin yararına işaret ediyorum.
Atatürk Üniversitesinde, kendilerine imkân tanınması halinde dünya çapında sivrilecek akademisyenlerimiz mevcut.
Kendisini iyi yetiştirmiş, dil bilen araştırmacılarımızın sayısı hiç de az değil.
Bu genç beyinleri, kifayetsiz rakiplerinin ve bilimden kopmuş film ehli prostatlıların kıskançlık kıskacından kurtararak?
İleri araştırma projelerini maddi ve manevi olarak yeterince destekleyerek?
Araştırmalara ayrılan üniversite ve üniversite dışı kaynakları artırıp, bunları adil bir şekilde dağıtarak?
Yurt dışına çıkmalarına kapı aralayarak?
Küçük küçük adımlar atarak?
Kısa sürede büyük sonuçlar alınacağından şüphe duymuyorum.
Bu duygu ve temennilerle; yeni Rektörümüz Prof. Dr. Ömer Çomaklı'ya bu mühim ve şerefli görevinde başarılar diliyorum.
Şerefli adını taşıdığı Ömer gibi adil olsun idarede, yönettiği üniversite de ilmin kapısı, irfanın merkezi olsun inşallah!