1979 İran Devrimi, en az 1917 Rus Devrimi ve 1949 Çin Devrimi kadar 20. yüzyılın gidişatını değiştiren ve yüz yılları etkilemeye de devam edeceğine inanılan 20. yüzyıldaki kırılma noktalarından bir tanesi.
İran Devrimi hangi karmaşık ilişkilerin ve birikimlerin sonucuydu veya bu devrimin sonucunda yalnızca İranda değil Orta Doğuda ve dünyada dengeler nasıl değişti soruları, ciltlere konu olmuş cevapları içermekte. Üstelik aynı tarihsel olgu hakkındaki bu yanıtların bir kısmı bir diğerinin söylediğini çürütür nitelikte. Fakat şu andan baktığımız noktada dış işlerdeki duruşuyla ve içeride yürüttüğü politikalarla bugünkü İranın yaratıcısının İran Devrimi olduğu görülebilir.
İşte geçtiğimiz hafta, İran için bir yandan hedef olduğu bir yandan dış politikalarının olumlu ve olumsuz sonuçlarını gördüğü bir dönem oldu. 27 İran Devrim Muhafızları mensubunun hayatını kaybettiği intihar saldırısı İrana göre Amerikanın tertip ettiği saldırıdan başka bir şey değildi. Buna karşılık saldırıyı Sünni Beluç halkının haklarını koruduğu iddiasıyla bölgede faaliyet gösteren CeyşulAdl isimli örgüt üstlenmiş durumda.
Belirtme fayda var ki, hiçbir terör örgütünün tek başına ayakta kalmadığını düşündüğümüzde saldırının bir örgüt tarafından üstlenilmesi saldırıdaki devletlerin payını yalnızca perdelemeye yarayacaktır. Bununla birlikte; yalnızca 27 kişinin hayatını kaybettiği saldırıda değil, ABDnin İran Nükleer Anlaşmasından çekileceğini duyurmasından bu yana,Trump yönetiminin güçsüz bir İran politikasını etkisini artırmış biçimde sürdürdüğü söylenebilir.
İranın lehine özellikle ekonomik sonuçlar doğuracak ve İranın nükleer silahlarınındaha şeffaf hale gelmesini sağlayacak anlaşmadan ABD, bu anlaşmadan onların bir yarar sağlamayacağı düşüncesi ile çekilmişti. Bu çekilmenin arkasındaki nedenlerden bir ise Trumpın Orta Doğu Amerikayı ilgilendirmez, önce Amerika seçim vaadinin sonuçları. ABDnin tavrına karşılık AB ülkeleri anlaşmaya taraf olmaya devam etmekte. Washingtonın dış politikalarının ayak izlerini büyük çoğunlukla takip eden AB ülkeleri için bu durum yapılan anlaşmaları yürütme çabasında olmanın ötesinde bir amaç taşımakta. AB, barışçıl, stabil ve müzakereye açık bir Orta Doğunun AB için öncelikli bir hedef olduğunu göstermekte. Yine de ABDnin anti-İran adımları devam ederse AB ülkelerinin yukarıda sözünü ettiğim politikalarının arkasında ne kadar durabilecekleri kuşkulu. Zira AB, Orta Doğuda güçten düştükçe saldırganlaşan bir İran istemese de İran ile dini, sosyal ve siyasi hiçbir ortak değerin paylaşılmaması uzun vadede ABnin İran yanında bir politika gütmesini imkânsız kılacaktır.
Zahidan kentinde meydana gelen saldırıya ve anlaşmadan çekilme adımına ek olarak İranı yıldırma politikasının bir diğer ayağı da Varşovada gerçekleşen toplantı oldu. Toplantının teması ise Orta Doğuda güvenlik ve İranın kontrol altında tutulması. ABD sponsorluğunda gerçekleşen toplantıyla ilgili dikkat çeken konulardan biri toplantıya üst düzey yetkililerce katılımın oldukça düşük olması. Bununla birlikte toplantıda İngiltere dışında hiçbir AB ülkesi temsilcisi bulunmadı. ABD dış işleri bakanı ve başkan yardımcısı, İsrail ise başbakan düzeyinde katılım gösterirken katılan diğer ülkelerin dış işleri yetkilisi düzeyinde olması özellikle ABD basını için toplantının beklediği etkiyi yaratmadığının göstergesi.
Yukarıda verilen örnekler İran dış işlerindeki en güncel gelişmeler olsa da bu örneklerin sayısını artırmak mümkün. Trumpın avukatının Polonyada komünist rejimi nasıl değiştirdiysek Tahrandaki rejimi de öyle değiştireceğiz açıklaması ise tüm bu örneklerin bir temele oturmasını sağlamakta. İnsan hakları, demokratik haklar ve özellikle özgürlükler açısından savunulacak bir tarafı olmayan ve tüm dünyanın hoşnutsuzluğuna neden olan İrandaki rejimden dünya genelinde mutlu olunmadığı görülebilir. Fakat bunun çözümünün ABD veya başka bir ülkenin dış etkisiyle gerçekleşecek bir rejim değişikliği olduğunun ileri sürülmesi basiretsiz ve saldırgan bir dış politika adımından başka bir şey değildir. Üstelik bu adımlar Orta Doğuya kayıtsız kalma politikasıyla çeliştiği gibi, İranı tahrik etmekten başka işe yaramayacaktır.