Öteden beri savunduğum ilke şudur:
Bir milletvekili ya da bir belediye başkanı şu ya da bu gerekçe ile partisinden istifa ediyorsa, muhakkak milletvekilliğinden yahut da başkanlıktan da istifa etmelidir.
Gerçi bu, Türkiye için Kaf Dağı kadar uzak bir ihtimal ama...
Parti değiştiriyorlar, lakin görevlerinden istifa etmiyorlar!
Misal; bir Fırıldak Kubi vardı bir zamanlar, (Kubilay Uygun Afyon milletvekiliydi. Bir gün kaldığı otelde intihar etmişti) en son basın bile kaç defa parti değiştirdiğini sayamamıştı da, Kubi yine döndü demekle yetinmişti.
Zübükzadeye rahmet okutmuştu anlayacağınız
Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi hoş
Buna rağmen yine de usul yerini bulsun dediler.
Oltu Belediye Başkanı Necmettin Taşçı ile Tortum Belediye Başkanı Muammer Yiğider, belediye başkanı seçildikleri Büyük Birlik Partisinden istifa ettiler, daha doğrusu zehir zemberek bir açıklama ile ihraç edildiler.
Muhtemel ki arka salonda yedek AK Partili belediye başkanı olarak beklemeye alındılar!
Eğri oturup düz konuşmak lazım: Oltudan Necmettin Taşçı ve Tortumdan da Muammer Yiğider, sırf Büyük Birlik Partisinden aday oldukları için seçim kazanmadılar.
Her iki isim de kendi potansiyeli ile başkan seçildiler; yani partilerinin adı Büyük Birlik değil de farzımuhal Küçük Birlik de olsa yine kazanacaklardı.
Çünkü seçmen onların partilerine bakmadan şahıslarına oy verdi.
Burası böyle de bir de meselenin ahlaki boyutu var
İşte orada film kopuyor!
Görüyoruz ki
Ahlak filan hak getire
AK Parti bunları aday göstermedi, ama bu isimler AK Parti gibi güçlü bir iktidara rağmen seçim kazanmayı başardılar.
Kelimenin tam anlamıyla bileklerinin hakkıyla
Ama isimlerinin önünde bir partinin amblemi vardı.
İşte bugün onu yok sayarak tornistan ettiler ve belki de ilçelerine daha iyi hizmet etme gerekçesiyle iktidarın kollarına koştular!
Kim ne derse desin bu, bendeniz için bir tutarsızlık, ilkesizlik ve güce biat etme ayinidir.
Madem öyle bağımsız aday olsaydınız, niçin bir ambleme ihtiyaç duydunuz neden illa da isminizin önüne Büyük Birlik Partisi yazdırdınız?
Muammer Yiğider, benim çok yakın bir dostumdur, Necmettin Taşçı da en az kırk yıllık hukukumuz olan bir ağabeyimiz ve namı diğer hocamızdır.
Her ikisi de Oltu ve Tortumda bireysel olarak karşılıkları olan kimselerdir.
Cemaz-ül evvellerinde belediye başkanlığı yapmışlıkları var yani
Biliyorum, AK Parti onları sevmez
Onlar AK Partiye aşık mıdır onu bilmiyorum işte
Ama nasıl bir mecburiyettir ki, tabanda karşılıkları olan bu iki isim bir sabah ansızın bohçalarını alıp kaçtı!
Galip Erdemin çok güzel bir sözü var; diyor ki
Biz davayı Ağrı Dağının zirvesine çıkaracaktık. Yola koyulduk, bin zahmet ve emekle acılar çekerek zirveye vardığımızda sevincimiz sonsuzdu, ama küçük (!) bir noksanımız olduğunu fark ettik. Davayı dağın eteklerinde unutmuştuk. Meğerse biz davayı değil, kendimizi zirveye çıkartmışız.
Şimdi anlıyor musunuz niye her siyasetçiden dava adamı olmayacağını, her davadan da bir zirve çıkmayacağını
Türkiyedeki yerleşik siyasi düzen ne yazık ki nalıncı keseri gibi sadece kendine yontuyor.
Muhalefet partisinden seçilmiş bir belediye başkanı, icraatı sırasında bin bir zorluk ve engellemeyle karşı karşıya kalıyor.
Bazıları ki örnekleri ziyadesiyle mevcut- kalıp mücadele etmek, çarpışmak ve koşturmak yerine, kolay olanı tercih edip gücün eteklerine sarılarak üvey evlat olmaya razı oluyor.
Karşılığını da alıyorlar ama
Misal; çiftlikte maraba iken kahya kuyrukçusu oluyor, az şey mi!