ÜÇ Z

Muhterem okurlarım… Mübarek Kurban Bayramınızı tebrik eder, huzur ve sağlık dilerim…

 

Üç Z’yi anlatmadan önce izninizle, Üç E’yi anlatmak istiyorum…

Erzurum’un ilçelerinden birinde, belediye seçimleri yapılmaktadır.

Adaylardan biri meydanda seçmene nutuk irat ediyor.

Diyor ki, “Sevgili hemşerilerim bir toplumun hayatında şu üç e olmazsa olmaz. Şimdi soracaksınız bana nedir bu üç e? Hemen söylüyorum. Bu üç e: Ekonomi, Eğitim ve eklak…”

Tahmin ettiğiniz gibi başkan adayı, sırf üç e’yi tamamlamak için ahlakı, şiveye uydurup eklak yapıyor.

Fakat bir de üç z var ki bunun ne şiveye uyması ne de yöresel iklime bürünmesi mümkün değil.

Nasıl ki insanlık dünyanın her yerinde bir numune ise, üç z de öyle…

İki gün sonra, Allah nasip ederse bir kurban bayramını daha idrak edeceğiz.

Her ne kadar kurbanlık hayvan fiyatları el yakıyor olsa da, insanımız bir şekilde bu ibadeti ifa etmenin çarelerini arıyor.

Kuşkusuz ki her yerde kıymetlidir, lakin kurban bayramı, daha doğrusu ramazan ve bayramlar Erzurum’da bambaşka güzeldir.

Alvar İmamı Efe yazmış, Raci Alkır da söylemiş de söylemiş:

 

 

Cân bula cânânını
Bayrâm o bayrâm ola
Kul bula sultânını
Bayrâm o bayrâm ola

Hüzn ü keder def' ola
Dilde hicâb ref' ola
Cümle günâh af ola
Bayrâm o bayrâm ola

Mevlâ bizi afv ede
Gör ne güzel 'ıyd ola
Cürm ü hatâlar gide
Bayrâm o bayrâm ola

Feyz-i mehabbet-i Hakk
Nur-i hidâyet siyâk
Cennet-i a'lâ durak
Bayrâm o bayrâm ola

Hakk'ı seven merd-i şîr
Kalbi olur müstenîr
Allah ola destigîr
Bayrâm o bayrâm ola

El tuta kitâbını
Dil tuta hitâbını
Cân tuta şitâbını
Bayrâm o bayrâm ola

Mevlâ'yı cândan seven
Rızâ-yı Hakk’a eren
Lutf-i Hudâ'ya güven
Bayrâm o bayrâm ola

Hakk’ı seven dil ü cân
Aşkı eden heyecân
Feth ola bâb-ı cinân
Bayrâm o bayrâm ola

Ganîler ede kerem
Ref’ ola derd-i verem
Sahî ola muhterem
Bayrâm o bayrâm ola

Nûr-i hidayet dola
Dilde hidâyet bula
Nâsırın Allah ola
Bayrâm o bayrâm ola

Tevhîd ede zevk ile
Hakk’ı seve şevk ile
Tasdîk inerse dile
Bayrâm o bayrâm ola

Dildeki Rahmân ola
Derdlere dermân ola
Âzâde fermân ola
Bayrâm o bayrâm ola

Lutfî’ye lutf u kerem
Dâhil-i bâb-ı harem
Dâima Allah direm
Bayrâm o bayrâm ola

 

….

 

 

Sevgili dostlar, öyle mümbit bir coğrafyanın bahtiyar çocuklarıyız ki, şairin de, alimin de, komutanın da, sanatkarın da uç verip durduğu yerdir Erzurum…

Farkındayım.

Hani üç ze’den bahsedecektin diye soruyorsunuz.

Haklısınız, kelamı yine çok ettik, lafı uzattık…

ÜÇ Z ŞU:

Ziyaret…

Ziyafet…

Zarafet…

Bayramlar, aynı zamanda hem ahirete göçmüş yakınlarımızın mezarlarını hem de hayatta olan büyüklerimizi, yakınlarımızı, dostlarımızı ve arkadaşlarımızı ziyaret edip hemhal olma vaktidir.

Bu sebeple ziyaret, beşeri planda insanın en meşru bir eylemidir.

Ne anlamlıdır değil mi hele hele de ata baba dostlarını ziyaret edip, onların hayır dualarını almak…

Sanırım en mübarek olanı da fakir fukaraya yapılan ziyaret ve ikramdır.

Ziyafet…

Kimse yanlış anlamasın, kastettiğimiz ziyafet,  zenginlerin zenginleri ağırlaması değil.

Ziyafet, hali vakti yerinde olanların hem dostlarını ağırlaması ama daha da mühimi çevresindeki ihtiyaç sahiplerini sofrasını buyur etmesidir.

Bir de kendi elleriyle o ihtiyaç sahiplerine ikramda bulunursa ondan daha mübarek ne ola ki…

Gelelim ÜÇ Z’nin üçüncü z’sine…

Zarafet…

Biri sizden bir bardak su istedi ve siz de bu suyu verdiniz.

Buna “hizmet” denir.

Şayet siz o suyu bardağın altında bir tabakla ikram ederseniz bunu “hürmet” denir.

Ve siz bir de o bardak suyu altında tabak olduğu halde ve bir de bardakla tabak arasına bir peçete koyarak sunarsanız, işte buna da hanımlar, beyler zarafet denir…

Hepimizin hayatını ÜÇ Z’nin kuşatması ümidi ve niyazı ile bayramınızı tebrik ediyorum.

Bitirmiştim ama bizzat tanık olduğum şu hadiseyi kayıtlara geçirmesen kendime kızarım sonra…

Manavın önünden geçiyordum. Tezgahtaki şeftaliler öyle güzel görünüyor ve kokuyordu ki, çocuklar gibi canım çekti ve iki adet şeftali alarak manavın kasasına gittim.

“Beyim, bunlar kaç para?” dedim.

Manav bir bana bir de şeftalilere baktı.

“Aman efendim, sizin canınız şeftali çekmiş; ne hükmü var bizim ikramımız olsun. Şimdi iki adet şeftaliye para mı alacağız.”

Teşekkür ettim, mahcup da oldum esasında…

Tam çıkacaktım baktım ki muhtemelen manavın oğlu ya da çırağı bana bakıyor.

Çıkarıp yüz lirayı o afacanın eline tutuşturdum…

O manavın zarafetine bigane kalamazdım, zira ben de aynı terbiyeyle büyümüş biriyim…

İstedim ki bu bayram öncesi eskimeyen ve eskimeyecek olan değerlerimize bir selam gönderelim…

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.