Nisan ayının ilk haftasında Azerbaycan'ın başkenti Bakü'deydim. 435.367 nüfusa sahip Azerbaycan'a bağlı özerk bir cumhuriyet olan Nahcivan'a otomobille gittik. Bu Nahcivan'a ikinci gidişimdi. İlk gidişim Atatürk Üniversitesi Ağrı Eğitim Fakültesi Dekanı rahmetli Prof. Dr. Erdoğan Büyükkasap'ın 2002 yılında fakülte öğretim elemanlarına ve memurlarına mahsus düzenlediği bir günlük kısa geziydi. Nahcivan'ın başkenti Nahcivan'da esnaflık adına bir şeyler görememiştik ve ikinci gidişimiz kadar kent düzenli değildi. Şimdi çok gelişmiş ve pırıl pırıl bir kent gördüm. İnşaatı devam eden Dilucu Sınır Kapısı'ndan başkente giden 77 kilometrelik yol çok geniş ve radarlara kontrol edilen bir duruma gelmiş. Nahcivan'dan uçakla Bakü'ye temiz ve düzenli Azerbaycan Hava Yolları uçağıyla Ermenistan topraklarından değil, İran hava sahasını kullanarak uçtuk. Yolculuğumuz tam bir buçuk saat sürdü. Hazar Denizi'nin kıyısında yer alan Bakü, büyük kalkınma ve gelişme içerisinde bir dünya başkenti görünümündeydi. Bakü'nün eski yani İç Şehir kısmı Orta Çağ kenti olarak surlarla çevrili, hisar ve kulesi olan tarihi bir yer. İyice korunuyor. Kent çok temiz. Eski binaların üzerleri restore edilerek güzelleştirilmiş. Kent merkezinde her yer ışıklandırılmış. Ne dükkânların camlarında, ne tabelalarda ve ne de eline geçen her ilanın hiçbir endişe duyulmadan istenilen yere yapıştırıldığı ve asıldığı reklam kepazeliğine şahit olmadım. Dükkân önlerinin dükkân esnafınca işgaline, el arabası ya da seyyar satıcıya ve dilenciye de rastlamadım.
Dahası bazı binaların kapılarının kenarında; ''Bu evde şu tarihte doğan ve şu tarihte ölen'' ülkenin bilim, siyaset, kültür ve sanatına hizmet etmiş insanların yaşadığını belirten kabartma resimlerini görünce fotoğrafladım. Hele bizim kent yöneticilerinin bilincine bakın ki, kente hizmet etmiş bırakın bilim, sanat, edebiyat ve kültür insanlarını, bir belediye başkanımızın adı bir sokağa bile verilmez. Verilse bile ilk adı kaldıran yerine gelen belediye başkanı olur. Kentimizde mahalle, sokak ve benzeri yerlere verilen isimlere bir bakın bilmem ne efendiden geçilmez. Üniversitelerimizde yıllarını vermiş hocaların adları bile büyük amfilere verilerek yaşatılmaz. Bu açıdan Bakü'yü muhafazakâr ve kültür milliyetçisi bir kent gördüm. Dahası üniversite gençleriyle konuştuğumuzda Azeri diye bir ırkın olmadığını ileri sürerek ''Biz Azeri değiliz, nasıl ki siz Türkiye Türk'üyseniz, biz de Azerbaycan Türk'üyüz.'' milli bilincine sahipler. Bu anlayışla milli bir devlet olma kimliğini kazanmış bir halk Azerbaycan halkı.
Sanayisini kurma çabası içerisinde ve aynı zamanda da dünya ticaretiyle uyum sağlamaya gayret eden bir ülke.
Yaklaşık üç milyon Azerbaycanlı Rusya'da işçi olarak çalışıyormuş. Apartman daireleri çok geniş değil, 80 ile 90 metre karede yaşadıklarını söylediler. Bakü oldukça pahalı bir kent. Ülkenin para birimi Türk Lirasının iki buçuk katı olan Manat. Türk Lirasını Iğdır'da Manat'a çevirdik. İçeride daha çok dolar geçerli. Bir üniversite profesörü 300 manat aylık alıyormuş. Çoğunluğu kadınlardan oluşan temizlik işçileri 170 manat aylıkla çalıştıklarını söylediler.
Azerbaycan, İran'la yakın ilişki içerisinde olan ülke. Çünkü 30 milyon Türk'ün yaşadığı Güney Azerbaycan İran'ın elinde. Aliyev, Rusya'ya her bakımdan bağlı olduğu için de ilişkileri iyi tutmaya gayret ediyor. Türkiye'ye bakışlarını rahmetli Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in; ''İki devlet, tek millet'' anlayışı oluşturmaktadır.
Siyaseten yıllarca sosyalist sistemle yaşadıkları için, her şeyi devletten bekleme anlayışı yavaş yavaş değişmektedir. Gençlerin Türkiye'de özellikle de İstanbul'da üniversite okumak istediklerine şahit oldum.
Erzurum'u turizm açısından değil, bölgeye yakınlığıyla biliyorlar. Erzurum Bölge Eğitim Araştırma Hastanesi'nin yöneticilerinden Ümit Veli Kaban ve İsmet Teoman Turhan Beyin özel gayret ve reklamları sayesinde Nahcivan'dan ve Bakü'den yaklaşık 1500 hastanın bu hastanende tedavi olduğunu söylediler. Gönüllü elçi gibi çalışan Ümit beyin telefonu Azerbaycanlı hastalarınca sık sık arandığı için hiç susmadı. Azerbaycanlı dostları yakın ilgi gösterdiler. Zaman zaman özel otomobilleriyle bizleri gezdirdiler. Erzurum gelini ve Bakülü iş kadını hanımefendi Erzurum'da yaşadığı yıllarda bir anısın anlattı: Azerbaycan'da inmek fiili düşmek ve tökülmek olarak kullanılıyor. Dadaşkent'te Belediye otobüsünden düşmek isteğini söyleyince şoför- Hanımefendi ben seni düşürmem demiş. Tam üç durak götürmüş. Zorla düştüm dedi. Daha gitmeden önce herkes el- kol olup yardıma başladılar. Nahcivan'da uçak biletlerimizi alan, ucu ucuna uçağa yetiştiren Atatürk Üniversitesi öğretim üyesi ve aynı zamanda Iğdır Üniversitesi İ.İ.B.Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selim Başar hocamızın bizimle tanıştırdığı öğrencisi ve Iğdır Üniversitesi İ.İ.B.Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Polad Aliyev önceden uçak biletlerimizi almasaydı belki de uçağı kaçıracaktık. Bakü'de de Kudaka'dan Mehmet Öksüzer ve Fatih Kuntul Beylerin dostu olan, Selçuk Üniversitesinde tahsilini tamamlamış Oğuz Bey özel otomobiliyle Hızır gibi imdadımıza her zaman yetişti. Fuarda, Elçiliğimizde Kültür ve Tanıtma Müşavir Yardımcısı olan Mehin Tagiyeva hanımefendinin fuar boyunca ilgisi ve fedakârlığı her şeyin üstündeydi. Sanki kırk yıllık şehrimizdeymişiz gibiydik. Ayrılırken muhabbetle ayrıldık.
Bakü'de Azerbaycan'ın bağımsızlığı için vatanın her köşesinden yardıma gidip, orada şehit olan şühedanın yattığı temiz ve düzenli Türk Şehitliği ve Diyanet İşleri Başkanlığının yaptırdığı güzel bir camii mevcut. Azerbaycan'da mezarlar genelde resimlerle süslü.
Azerbaycan siyasi açıdan birçok tehlikeyle karşı karşıya. Bu tehlikelerden birincisi; İran'ın ihraç etmek isteği Şia anlayışının devlete egemen olması, bir mezhep devletine dönmesi tehlikesi. İkincisi sosyalist bir devlet anlayışlıdan kurtulamama ve Rusya'nın derin etkisinde kalarak otoriter bir devlet yönetiminde kalması. Üçüncüsü ise, diğer İslam ülkelerinden demokrasi ve laiklik anlayışı yerine mezhep, tarikat ve cemaat adına götürülmek istenen siyasal İslam tehlikesi. Gördüğüm kadarıyla Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bu anlayışlara karşı oldukça dikkatli ve komşularla da ilişkileri iyi tutma çabası içerisinde. Ancak şunu da söylemeliyim ki, tek adam yönetimini her yerde hissettik. Laiklik konusunda halkı hazır gördüm. Ancak Azerbaycan'ın demokrasi yolunda alacağı çok zahmetli ve uzun bir yolu var.
Bakü EXPO Merkezi'nde düzenlenen 14. Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarına Azerbaycan Kültür ve Turizm Bakanı Ebülfez Garayev ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev büyük ilgi gösterdiler. T.C. Bakü Büyük Elçiliği Kültür ve Tanıtma Müşaviri Seyyit Ahmet Arslan beyin özenle hazırlattığı standa, Türkiye'nin birçok yöresinden işletmelerin katıldığı gibi Erzurum'dan da KUDAKA, Erzurum Bölge Eğitim Araştırma Hastanesi, Polat ve Xanadu otelleri ve Erzurum Aktif İş Kadınları Dostluk ve Dayanışma Derneği bu stantta birer elçilik görevi üstlenerek dayanışma içerisinde yer aldılar. Türkiye standında yer alan büyükçe hazırlanmış Çanakkale Şehitler Abidesi resminin önüne Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve eşi Mihriban Aliyeva beraberce gelince 24 Nisan'da buraya mı gideceğiz dediler. Her iki ülkenin de ortak kaderi Ermenistan'ın olumsuz tutumuydu.
Karabağ'ın işgalini görmeyen emperyalist devletler, sözde Ermeni soykırım iddialarıyla hem Türkiye'yi hem de Azerbaycan'ı Ermenilerin aleyhine davranıyorlarmış gibi sıkıştırarak her zamanki gibi ''tavşana kaç, tazıya tut'' düşüncesini sürdürüyorlar. Bu anlayıştan ötürü Ermenistan'ın en yakın komşularıyla dostluk yerine, düşmanlığı tercih ederek yaşamasını istemektedirler.
Karabağ'ı işgalci olmasına rağmen Ermenistan, Türkiye'nin ve Azerbaycan'ın iyi komşuluk isteğiyle uzattığı barış dalını kırmakta, masum rolünü oynamaya devam etmektedir. Bu açıdan Azerbaycan ve Türkiye'nin ortak kaderi böyle emperyalist ülkelerin oyuncağı olmuş bir devletle komşu olmalarıdır. Emperyalist devletler Ermenistan'ı serbest bıraksalar Ermenistan halkı uzatılan barış dalını kırmayacak, barışın nimetini yaşayacaktır. Emperyalist ülkelerin devlet başkanları, bir yandan biz Ermenistan halkının yanındayız eda ve tafrasıyla demeçleriyle bu halkı avuturken, öte yandan da Türkiye'nin aleyhine verdikleri demeçlerle abanın altında sopa göstermektedirler.
Aklıselim düşünelim. Ermenistan uzatılan barış dalını kırmasa ve tutsa bu kimin lehine olur. Bin yılı aşkın beraber yaşadığımız bu halka en güçlü dönmelerimizde soykırım yapmadık ki, Birinci Cihan Harbinde soykırım yapalım.
Her üç ülkenin ortak kader birliği kendilerinden uzak emperyalist devletlerin sinsi tuzaklarıyla değil, sınırdaş komşularıyla olacaktır.
Yeter ki, Ermenistan emperyalist devletlerin şamar oğlanı olmaktan kendini kurtarmış olsun.
Gelişimiz aynı yoldan oldu. Nahcivan'a indiğimizde Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansından Mehmet Öksüzer ve Fatih Kundul beyefendilerle ve Erzurum Aktif İş Kadınları Dostluk ve Dayanışma Derneği Başkanı Hülya Saltuklu hanımefendiyle beraber T.C. Nahcivan Başkonsolosu Nihat Erşen beyefendiye uğradık. Konsolos bey bizleri kapıda karşıladı.
Hoş beşten sonra Nihat Bey, iktisadi aklın kullanılması her iki ülkenin yararına olacaktır. Ticaret, karşılıklı kazanca dayanmalıdır. Her iki tarafta kazanmalıdır. Nahcivan'a yakın komşu Kars, Iğdır, uzak komşu Ağrı ve Erzurum'daki üniversitelerin proje yaparken Nahcivan'ı da göz önünde tutmaları gerektiğini söyledi.
Konsolosluktan ayrılarak aynı güzergâhtan ülkemize ve oradan da şehrimiz ulaştık. Bu buluşmamıza emeği geçenlere teşekkür ederim.