Tabii ki savaşta bile hukuk vardır; adı da "savaş hukuku"dur. Yani kafanıza göre sadistçe adam öldüremezsiniz.
Suriye, Amerika ve Rusya'nın Irak'ta, en çok da İsrail'in Filistin'de yaptığı gibi İlla da, "bu bir savaştır ve savaşta da her yol mübahtır" derseniz, o zaman da "katil" olursunuz.
Adınız Putin olur, Obama olur, Esat olur, İsrail olur.
Ama asla Ömer olmaz?
Dünya tarihi böylesi örneklerle doludur.
Geçen asırda da Hitler, Stalin, Musolini ve daha nice cellâtlar vardı.
Bu hususta en çarpıcı ölçüyü, dinden referans alarak bizim atalarımız koymuştur. O ölçü de şudur:
Düşmanla harp halindesiniz. Askerleriniz mevzilenmiş düşman askerini bekliyor. Tam o sırada içi düşman askeri dolu olan gemi sizin menzilinize girdi. Topçularınız ateş etse, içi düşman askeriyle dolu olan o gemiyi vuracak ve böylelikle siz büyük bir zafer kanacaksınız. Eliniz tetikte ateş etmeye hazırlanmışken telsizden bir muhabere geliyor:
"İçi düşman askeriyle dolu olan ve sizin vuruş menzilinize giren o gemide, savaş tarafı olmayan birkaç sivil var."
İslam'ın bakışı çok net? Denilmektedir ki, "Eğer sizin topçularınız ateş eder de o düşman gemisini batırırsa ve geminin içindekiler ölürse, siz katil olursunuz. Çünkü o geminin içinde sivillerin, yani masumların olduğu size bildirilmişti."
Demek ki savaşta bile adam öldürmenin kuralı ve ölçüsü var!
Bu sebeple sivil hayatta gerekçesi ne olursa olsun birini öldürmek cinayettir ve öldüren kişi de katildir.
O zaman şu can yakıcı soruyu sormanın tam zamanı:
Son iki aydan beri Silopi'de, Cizre'de ve Sur'da güvenlik güçlerine karşı girişilen saldırılarda, onlarca askerimiz-polisimiz şehit düşerken, yüzlerce de PKK'lı terörist öldürülüyor.
Durumdan vazife çıkarmanın peşinde olan, ölü seviciler hemen harekete geçti. Hatta o ölü sevicilerin medya maymunları da peş peşe zıplamaya başladı:
''Silopi'de, Cizre'de ve Sur'da masum insanlar öldürülüyor. Öldürenler de, öldür emri verenler de katildir. Dolayısı devlet katildir!"
Peki öyle midir; ''yani sokakları mahalleleri hendeklerle, bombalarla donatmış olan ve gizlendikleri inlerinden askere polise saldıran teröristler masum, onlara savunma amacıyla mukabelede bulunan güvenlik güçleri suçlu, bu nedenle de devlet katildir"
Hayır? Bu tam bir bühtandır ve en masum şekliyle de alçak bir iftiradır.
Ne Türk askeri-polisi durup dururken kimseye ateş etmektedir, ne de bu devlet katildir.
Çünkü şundan değildir.
Çünkü anılan bu ilçelerde düpedüz milletin bizzat kendisine ve devletin bekasına kastedilmektedir. Yani üstü örtülü bir savaş halidir?
Daha önce o noktadan girip, karakola saldırı düzenleyerek onlarca askerimizi şehit eden PKK militanlarını unutmadık. Değil mi ki, geçmiş yıllarda çoban zannedilerek müdahale edilmediği için PKK militanları, katırların sırtında o bölgeden gelip karakollarımızı basmıştı.
Bugün de ilçeler birer cephaneliğe dönüştürülmüşken devlet durup izleyecek miydi yani?
O acı trajedi bütün can yakıcılığıyla ortada dururken hangi yetkili işi rastlantıya bırakabilirdi ki?
PKK'nın Suriye uzantısı, Amerika'nın da müttefiki olan PYD kaç zamandan beri, sabrımızı sınayıp duruyor, tahrik üstüne tahrikte bulunuyor.
Zannediyor ki, Amerika'nın müttefiki olmak, kendilerine imtiyaz sağlayacak.
Dün ve önceki gün Türk ordusu bunun böyle olmayacağını ispatladı ve hainlerin inlerine taarruzda bulundu.
Bu dahi bir hukuk çerçevesinde oldu, adı da "angajman kuralları"ydı.
Buna rağmen dün baktım sosyal medyada hala bir takım alçaklar Türk devletine ve Türk Ordusu'na "katil" deyip duruyordu.
Ahlâksızlık ve çifte standart dedikleri bu olsa gerek...
Sur'da, Cizre'de Silopi'de ya da yakında aynı bölgedeki başka ilçelerde yaşananlardan vicdan sahip kimse mutlu değil. Yüz binlerce insan evinden, işinden, aşından ve gündelik yaşamından oldu.
Bunun doğurduğu acıyı hepimiz yaşıyoruz.
Fakat unutmayalım ki, sorumlu ne asker-polistir, ne de bu devleti yöneten siyasi iradedir.
Bu sebeple devleti ''katil'' askeri-polisi de ''cinayet zanlısı'' olarak suçlamak, hiç bir insaf ölçüsüne sığmaz.
Malumunuz bu ülkede bir kesim var ki, onlara göre Uganda da bile bir olay olsa sorumlusu Tayyip Erdoğan'dır!
Son iki aydan beri aynı nakaratı tekrarlayıp duruyorlar:
"Cizre'nin, Silopi'nin ve Sur'un sorumlusu Erdoğan!"
Neyse ki kendilerinden başka kimse bu yalana prim vermiyor.
Çünkü her şey gün yüzü gibi ortada
Sapla samanı birbirine karıştırmayalım.
Ortada vahim bir durum var ve kimse bundan ötürü, ''iyi oldu'' filan demiyor.
Bilakis ziyadesiyle üzüldük. Lâkin, o ilçelerde ya da sınırlarımızda ne yapılmak istendiğini de iyi bilmek gerekir.