Haber Girişi : 06 Ağustos 2018 10:25

TUĞLANIN ALTINDAKİ KARINCALAR

TUĞLANIN ALTINDAKİ KARINCALAR
Daha önce de bir kitaptan alıntıyla yayımladığım bu öyküyü pek sever, yeri geldiğinde anlatırım. Geçenlerde  bir dost sohbetinde mevzuya denk düştü, tekrarladım. Haydi buyurun bir de beraber okuyalım. 
Ünlü doğa bilimci Dr. Louis Agassiz, çok sayıdaki dinleyiciye bir konuşma yapar.
Hikâyemizin kahramanı meçhul kadın, dinleyiciler arasındadır. 
Kadıncağız, konuşma bitince Hanks’inse, ‘geçmişte hiçbir şey öğrenmeye fırsatı olmadığından’ şikâyet eder.
***
Bunun üzerine konuşmacı ona bunun sebebini ve ne iş yaptığını sorar. 
Kadın, ablasının işlettiği pansiyonda bütün gün patates soyarak ve soğan doğrayarak ona yardımcı olduğunu söyler. 
Dr. Agassiz tekrar sorar:
-Hanımefendi, bu ilginç ev işlerini yaparken nerede oturuyorsunuz?
-Mutfak merdiveninin alt basamağında.
- Ayaklarınız nerede duruyor?
-Sırlı tuğlanın üzerinde.
- Sırlı tuğla nedir?
-Bilmiyorum efendim.
-Ne kadar zamandır orada oturuyorsunuz?
-On beş senedir.
-Hanımefendi, bu benim kartvizitim, der Dr Agassiz…
-Lütfen bana bu sırlı tuğlanın ne olduğunu anlatan bir mektup yazar mısınız?
***
Kadın bunu çok ciddiye alır. Sözlükleri karıştırır. Ansiklopedide bir yazı okur ve sırlı tuğlanın ‘vitrifiye kaolin ve hidroalüminyum silikat’ olduğunu öğrenir.
Ne olduğunu anlamadığı için bunu da araştırır.
Müzelere gider. Jeoloji çalışır.
Bir tuğla imalatçısına gidip 120’den fazla tuğla ve karo çeşidi hakkında bilgi alır.
Sonunda tuğla ve karolar hakkında 36 sayfalık bir tez yazarak Dr. Agassiz’e gönderir.
***
Dr. Agassiz yazdığı cevapta, eğer yayınlamasına izin verirse kendisine 250 dolar ödeyeceğini bildirir.
Sonra sorar: 
-O tuğlaların altında ne vardı?
***
“Karıncalar,” diye cevap verir kadın.
“Bana karıncaları anlatır mısın?” der Dr. Agassiz.
Kadın karıncaları derinlemesine araştırır, sonra da 360 sayfa yazarak Dr. Agassiz’e gönderir.
O da bunu kitap halinde yayınlar. 
Kadın kazandığı para ile hep görmeye can attığı yerleri ziyaret etme imkânı bulur.
***
Marion D.Hanks’in Londralı meçhul bir kadın hakkında anlattığı bu öyküyü, daha geçen gün okudum bir kitapta. 
Kitabı kapatıp masaya koyduğumda…
O meçhul kadıncağızın ‘geçmişte hiçbir şey öğrenmeye fırsatım olmadı’ sözünün zihnimde çakılı kaldığını fark ettim.
‘Hiçbir şey öğrenmeye fırsatım olmadı’ demeyeceğim elbette.
Ama ‘gerektiği kadar öğrenmek için gerektiği kadar çaba göstermedim’ diyebilecek durumdayım.
*
Ayağımın altında nice tuğlalar var, onların altında karıncalar. 
Hatta, bir ömürdür üzerinde dolaşıp durduğum şu koca dünya...Benim 'sırlı tuğlam' değil mi?
Elimin altında, başımın üstünde nice anlamını, mahiyetini bilmediğim nesneler…
‘Oku’ emrine tam itaat etsem önümde açılmayı bekleyen ne çok bilgi hazinesi… Azıcık merak etsem, sırrını benimle paylaşacak nice unsur. 
Amma velâkin, gelin görün ki…
Yüz okuyup bir yazacak yerde, bir okuyup yüz yazanlar kervanına katılmış, ‘hüsran’ menziline emin adımlarla yürüyüp durmadayız!
O meçhul kadına ne kadar gıpta ettiğimi anlatamam!
Etiketler : vahdet
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.