Bazı çevrelerin "Türk şiirinin en büyük ismi" olarak kabul ettiği Tevfik Fikret, kendi ülkesine
ve ülkesinin hükümdarına karşı öyle keskin bir hınç ve kin besliyordu ki,hükümdarın suikasttan şans eseri kurtulmuş olmasını "çok büyük bir
talihsizlik" olarak görüyordu.. Siz sanıyor
musunuz ki Jön Türkler'in edebi mihmandarı Tevfik Fikret'ler günümüzde yoktur
ve siz sanıyor musunuz ki günümüzün hainleri Tevfik Fikret'ten daha seviyeli?
Değil elbette?
Tevfik Fikret ihanette ne kadar sınır tanımıyorduysa,günümüzün sözde aydınları da aynı yoldu... Aradan yüz yılı aşkın bir süre
geçmesine rağmen ne hikmetse bu topraklar, onlarca, yüzlerce Fikret'ler
yetiştirmeyi başarmış!
İşte size ete kemiğe bürünmüş bir örnek...
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg hava saldırılarının PKK ile olan
barış sürecini tehlikeye soktuğunu söyledi. Stoltenberg "Her ülkenin
kendini savunma hakkı vardır. Türkiye'nin de terörist saldırılara karşı savunma
hakkı vardır. Ama, bu savunma ölçüler içinde kalmalı ve gereksiz yere sorun
daha da büyütülmemelidir" dedi.
Bu açıklama anında bizim ihanet çevrelerinde "ilahi bir buyruk" gibi bayraklaştırıldı ve PKK muhipleri için neredeyse can simidi oldu!
NATO Genel Sekreteri zırvaladı ve de Türkiye'yi PKK'ya karşı güya uyarmış
oldu ya, anında Tevfik Fikret ruhu ölü topraklardan yeniden zuhur etti ve ne
kadar hain ve de işbirlikçi varsa tekmili birden içtima oldular!
Bu naylondan aydınların bayraklaştırdığı
Tevfik Fikret, o meşum şirinde şöyle diyordu:
Ey şanlı avcı,damını bi Hüda kurmadın,
Attın,fakat yazık ki,yazıklar
ki,vuramadın.
Dursaydı bir dakikacağız devr-i bi-sukun
Bir hayır olurdu, misli asırlara
geçmemiş."
(Sultan
İkinci Abdülhamit Han'ın 1905 yılının Temmuz ayında Ermeni komitacıların
kendisine düzenlediği bir suikast girişiminden 1 dakika 42 saniyelik bir
gecikmeyle kurtulmuştu.)
26
kişinin öldüğü, 58 kişinin yaralandığı ve 20 atın parçalandığı suikast
girişimi, Sultan Abdülhamit'i öldüremediği
için başarısız olunca, dönemin şairlerinden Tevfik
Fikret
yazdığı "Bir Lâhza-i Taahhur - Bir anlık
duraklama" şiiriyle,adeta suikastın başarısızlığına üzüntüsünü dile getirmişti.
Aynı üzüntüyü
bugün de PKK muhipleri can hıraş bir şekilde dile getiriyor. NATO Genel
Sekreteri de bu adamların bilmem neyine göre fetva vermiş olunca, sanıyorlar
ki, Türkiye'yi dize getiririz.
Zavallı gafiller!
2. Abdülhamit'i önce Ermeni terörist tarafından suikastla
olmayınca da İttihatçı darbeyle "hal" eden Batı'nın
emrindeki Jön hainler, bugün de aynı şeyi Erdoğan için
planladılar...
Menderes'i de, Özal'ı da benzer yollarla "hal"
etmişlerdi.
Erdoğan niçin olmasın ki?
Müstemleke
olmaktan kurtulup bağımsız bir devlet olma yoluna giren Türkiye, ne kadar emperyalist yamağı beşinci sınıf uyduruk
aydın varsa, hepsi tarafından batırılmak isteniyor.
Dün bu görevi Tevfik Fikret gibi vicdanı, aklını köreltmiş şairler
eliyle yapılıyordu, bugün de PKK ve Nişantaşı yanaşmaları aracılığıyla
deneniyor.
Tayyip Erdoğan da AK Parti de lausel değil tabii ki...
Eleştiri
olmalı hem de en asaslı biçimde bir eleştiri... Zira 13 yıldan beri tek başına
iktidarda olan bu kadro zaman zaman kendi yanlışını kutsayacak kadar narsist
olabiliyor...
Bu başka bi
şey...
Lakin bu yanlışı
eleştirmek için çıkılan yolda ipin ucu vatana ihanet noktasına dayandırılıyorsa
kimse bu hainliğe, "fikir özgürlüğü" penceresinden
bakmamalı...
Değil mi ki, benzer bir durum, bu trişkadan aydınların kıble
belledikleri Batı'da aynıdır. Misal; bir Fransız kendi ülkesine ihaneti "münevver olmanın gereği" diye
yutturamaz...
Ya bizde?
Adamlar artık
açık açık yazıyor da söylüyor da. Dedikleri şu:
"AKP kaybetsin, Tayyip devrinsin. Bu uğurda gerekirse
Türkiye de yanarsa yansın"
Daha dün
paralelci manyağın biri "... Ankara'da başka planlar da var.
Örneğin darbe seçeneği masanın üstünde" türünden zırvalıyordu ve bu zırva öyle
dandikten bir televizyonda değil, Aydın Doğan'ın kanallarından birinde
dillendiriliyordu.
Abdülhamit'i "hal" eden, Menderes ve Özal gibi "çizgi dışına çıkan liderler"i idam eden ya
da bi şekilde devre dışı bırakan bu zihniyet, dün de Tevfik Fikret'in ruhunu tutsak etmişti.
1 Kasım seçimleri, bu ülke için hakiki manada bir
dönüm noktasıdır.
Türkiye, ya yeniden iğdiş edilmiş bir ülke olarak
birilerinin güttüğü ve birilerinin izin verdiği ölçüde hareket ettiği bir ülke
olacak, ya da 13 yıl önce bağımsız bir ülke sloganıyla çıktığı yolda yeni
merhaleler katedecek.
Dün nasıl ki mütareke basını vardıysa bugün de
modern anlamda aynı anlayış geçerli...
Dün mütareke basını ülkenin istiklal mücadelesine
karşı çıkıyor, onun yerine Amerikan boyundurluğunu öneriyordu. Bugünün satılık
basını ise, sırf Tayyip Erdoğan'dan kurtulmak için şeytanın bile pes diyeceği
çirkinliklere teşne oluyor.
"Seçim
Hükümeti"nde görev alan iki HDP'li bakan
istifa etti!
Bu haber, o malum çevrelerde Serv meftunu akıl
kaçkınlarının duyduğu haz gibi köpürtüldü. Umdular ki bu sayede "seçim
hükümeti" düşer, böylelikle Türkiye yeni
seçime AK Parti kaptanlığında girmez.
Dedikleri ortada:
"Kinimiz,Türkiye'den daha büyük"
NATO Genel Sekreteri'nin açıklamasını, sırf içinde
operasyonlara yönelik eleştiri var diye bayraklaştıran tiplerin dedeleri, yüz
yıl önce de İngiliz bayrağına ve işgal kuvvetlerine selam çakıyordu.
Attilla İlhan "yüzde on hain kontenjanı ayırın" demişti. Yaşasaydı kim bilir bugün hainlerin
oranının yüzde yirmilere dayandığına bakıp nasıl kahrederdi.
"Allah var, gam
yok"
Hemşerimiz Ziya Paşa
diyor ki..
"Allah'a
tevekkül edenin yaveri Hakk'tır,
Naşad gönül bir gün
olacak şad olacaktır.
Bu karanlık günler de
elbet geçecek...
Bugün dağı taşı bombalarla donatmış olan PKK, er ya
da geç yerlebir edilecek.
Asıl sorun, terörist bir örgüt olan PKK'nın arkasına
sığınarak ve de kendine "aydın" pozları vererek ihanet eden şuursuz güruhtur.
Çünkü onlar öyle kin sarhoşu ve nefret kralı
namertler ki, PKK'nın bayramı kana bulamak istemesini bile göremiyorlar.
Ez cümle; Tevfik Fikret bugün yaşıyor olsaydı,kendisi gibi aynı yolda olan bu hainlere bakıp, "Ben bile bu kadarını abartılı
bulurum" derdi.
NOT:
Ramak kaldı
unutuyordum. Öyle ya yarın bayram, mübarek Kurban Bayramı...
Allah hayırlarınızı
ve dualarınızı makbul kılsın...
Bayramları bayram
tadında kutlamayalı bi hayli zaman oldu. İnşallah bu ülkenin her günü bayram
tadında geçer...