Arapça bir sözcük olan teamül Türkçe sözlükte; bir
yerde öteden beri olagelen davranış, usul, adet, örf ve iş anlamınadır. Hukuk ta ise teamül; örf
ve âdete dayanan hukuk, yazısız
hukuk. Kısaca teamül hukuku da
denir. Eskiler öten beri yapılagelen
davranışa teamül-i kadim de derlerdi.
Töre de hukuk demektir. Töre;milli kültür, yönetim bilinci, yazısız
devlet yönetim anlayışı demektir.
Her ikisi sözcükte devlet yönetiminde yazısız kurallarla töreye ve
teamüllere uyarak devlet yönetmektir.
Bir ailede yazılı kurallar var mı?
Yok.
Ama her ailenin, ibadet hanenin,okulun, kışlanın, iş yerinin, kamu ya
da siyasi kurumun bir teamülü ve bir
töresi var.
Erzurum yöresinde ahlaka, hukuka, vicdana uygun davranan insana töreli insan denir.
Büyüklerimiz
odada otururken töreli otur, yemek
yerken töreli ye diye ikaz ederlerdi.
Yol, yordam ve düstur bilen insan
töre sahibi insandı. Oğul yol kalkar
töre kalkmaz derdi rahmetli annem.
Bugün hepimiz tarihte Cumhurbaşkanlığı forsunda 16 yıldızda yerini
alan 16 büyük İmparatorluklar, devletler kurmuş bir milletin mensubuyuz. Bu devletler Doğuda Çinin
sınır olduğu Pasifikten Batıda Fasın
komşu olduğu Atlas Okyanusuna kadar orta kuşakta
2000 yıllık sürede kurulmuştur. Bugün bu devletlerle
devlet kurma şuuruyla, yeteneğiyle ve var olma mücadelesiyle hür ve bağımsız
yaşama şerefine ulaşmış olmanın haklı gururunu yaşamaktayız.
Ancak, bu devletler yazılı
anayasalarla kurulmadı ve
yaşatılmadı. Devletin töresi
ve teamülleri vardı.
Töre ile
kuruldu ve töreye göre yaşatıldı.
Bugün İngilizler yazılı anayasayla
değil, yazısız teamüllerle devletlerini
yönetmektedir. Rahmetli Erol Güngör İngilizlerin bu devlet yönetim anlayışını Türklerin töre anlayışından
aldıklarını belirtir.
Teamüller ve töre kanunların ruhudur. Kanunlar törenin şekillenmiş
biçimidir, formudur. Kanunlar değişir
ancak devlet anlayışı ve teamüller
sıkça değişmezler.
Osmanlı İmparatorluğunu cehaletimizden yararlanarak bizlere ağır
bedeller ödeterek yıkan emperyalist
ülkeler, topraklarımızda cetvelle çizerek kurdukları aşiret ve kabile devletçikler kısa sürede ne hale geldiler.
Ve getirildiler. Balkanlar, Kafkaslar ve
Ortadoğuda yaşanan kargaşa ortada. Hep bahar gelecek dediler kara
kışa yakalandılar.
İmdi, 31 Mart 2019 tarihinde
yerel seçimlerini yapan ülkemiz ne
aşiret devleti ne de cetvelle çizilmiş
bir devlet olmadığını dünyaya duyurdu. Osmanlı Devleti için aşiretten devlete deriz, ancak Türkiye
Cumhuriyeti Devletine aşiretten devlete değil, yokluktan devlete dememiz daha doğrudur.
Devlet üzerinde bir gün bile düşünmemiş, devlet ne demektir diye
bir sorusu olmayan ister seçilmiş
ister atanmış olsun her türden yönetici olan insanlar; ağızlarına demokrasiyi pelengsek ederek ya da
partisine demokratik adını koyarak,seçmeni tehdit ederek oyunu kerhen
alarak ve demokrasinin sağladığı imkânlardan da yararlanarak devletin
demokratik töresini, teamüllerini
kendi emel ve ihtiraslarına kurban
etmemelidir.
Bizler bugün varız, yarın yokuz.
Türk milleti bu vatan üzerinde ilelebet bağımsız, onurlu ve mutlu yaşamaya azmetmiştir.
Yaklaşık 140 yıldır demokrasi tarihimizde iktidarlar kısa süreli kesintiler de olsa ülke yönetimine kanla
değil, seçimle gelerek ve seçimle giderek ülkeyi yönetmektedirler. Bu
demokrasinin de tanımıdır. Türk demokrasisi medeni ve gelişmiş milletler arasında düşe-kalka, kör-topal da
olsa olgunlaşarak yerini almaktadır.
Doğrusu maaşlı olan muhtarlık
seçimleri beni bu sefer de korkuttu.
Hatta öğrencilerime köylerindeki seçimlerin nasıl geçtiğini sorduğumda
çok şükür bir olay olmadı dediler.
Muhtarlık seçimleri ülke çapında birkaç fevri olayla savuşturuldu. Bu demektir ki halkımız oldukça
demokrasi ve seçim konusunda olgunlaştı.
Demokrasi tarihimizde muhalefette iken tam demokrasi diyen siyasiler, iktidara gelince benim
anladığım ve tanıdığım kadar demokrasi olacak anlayışında oldular.
Bu demokrasimizin eksik yanıydı.
Dün sen muhtar olamazsın diyenler
demokrasimiz adına ne hata yaptılar.
Bugün de bu anlayışla hataya düşülmemelidir. Sandıkla gelen sandıkla
gitmelidir. Şaibelerle olmamalıdır.
Lütfen iktidarıyla ve muhalefetiyle siyasilerimiz de halkımızın olgunluğunu bir kazanç sayarak kabile
ve aşiret devleti olmadığımızı öncelikle milletimize sonra da bütün dünyaya medeni, demokrat ve hukukun
üstünlüğünü kabul eden bir olgunlukta olduğumuzu göstermeliler.
Demokratik geleneğimizde teamüllere ve töreye uyulsun ki bizlerden sonra yönetim bayrağını eline
alanlar milli iradeye saygı göstersinler.