AK Parti, 7 Haziran seçiminde yarışacak milletvekili adaylarını belirlemek üzere, artık teamül haline getirdiği üzere yine temayül yoklaması yaptı!
Adı üstünde "temayül"... Yani genel kanaate dair üç aşağı beş yukarı, parti tabanının tavrı belirleniyor.
Erzurum'da dün yüzün üzerinde aday adayı 'görücü' önüne çıkıp kendini anlattı. Dikkatle takip ettim, içlerinde hem siyaseti hem de karşısındaki heyeti son derece ciddiye alarak takdim yapan da vardı. Laf olsun torba dolsun kabilinden boy gösterenler de...
Siyaset, hele hele de milletvekilliği olabildiğince ehemmiyet kesbeden bir alandır. Bu sebeple dün teamül icabı temayül yoklamasına tabi tutulan aday adayları da, onlar için kanaat serden partililer de işlerini ciddiye almak zorundadırlar.
Peki öyle mi oluyor, yani herkes işine gereken saygıyı gösteriyor mu?
AK Parti, üçü yerel olmak üzere toplam altı büyük seçimi geride bırakmış, yedinci büyük seçime doludizgin koşan bir parti.
Hayli tecrübeli...
AK Parti'den aday adayı olan vekil ve başkan namzetleri de partinin stratejisini, tüzüğünü, aday belirleme kriterini ve son sözü kimin söylediğini biliyor olmalı...
Geçen 6 seçime bakınız, hangisinde temayül yoklamasının sonucu kamuoyu ile paylaşıldı ve hangisinde listenin ilk altısına girmeyi başaran aday adayı, aday olarak çıkabildi?
Dolayısıyla 7 Haziran seçimi için yapılan dünkü yoklama da aslında sevimli bir siyaset parodisinden öte bir şey değildir.
Çünkü hiç bir zaman dün, parti delegelerinin hangi aday adayına kaç oy verdiğini öğrenemeyeceğiz. Hafta başından itibaren yalnızca rivayetler dolaşacak ve herkes aslında kendisinin birinci çıktığını ama genel merkezde üstünün çizildiğini söyleyip duracak!
Galiba siyasetin hınzır bir cilvesi...
Böyle olmasa her seçimde onlarca yüzlerce kişi, sonu meçhul bir yarış için zamanını, parasını ve kredisini harcayıp durur mu?
Yüzün üzerinde aday adayı yarıştı.
Kimileri de, tüzük gereği zaten seçime katılmadı.
Geçmiş seçimlerin kazandırdığı tecrübeyle sabittir ki, aday adaylarının kahır ekseriyeti, vekil listesine giremeyeceğini başından itibaren bilmektedir. Onların yegâne muradı, adlarını parti kayıtlarına geçirmek, seçimden sonra da makam mevki talebinde bulunmaktır.
AK Parti kurmayları da, bu niyet ve gayreti bildiğinden aday adaylarına müsamere çocuğu muamelesi yapmakta bir beis görmüyor.
Beş yılda da olsa parti delegelerini "onurlandırmak" gerekiyor. Onların da mensubiyetlerini daha kuvvetli idrak etmeleri elzemdir. Bu sebeple "haydi vekil adaylarını ya da başkan adaylarını siz belirleyin" deniyor. En azından böyle olduğuna inanmaları sağlanıyor. Böylelikle delege, beş yılda bir de olsa "esas oğlan" gibi hissediyor kendini!
Temayül yoklamasının muhtevası da özeti de budur.
Oy kullanan kendini "önemli kişi" görüyor, oylanan kişi de kendinin bir sınavdan geçtiğine inanıyor!
Defalarca söyledik: Madem parti tabanının genel görüşü bu kadar önemli, o halde hâkim nezaretinde ön seçim yapmak suretiyle adayları belirleyin.
Demokratik bir sistem...
AK Parti bu sistemi hiç benimsemedi. O lider partisi olmanın sağladığı "ayrıcalık"la, hep son sözü parti patronlarına söyletiyor.
Çünkü inanıyor ki, adayın ismi ve çevresinin bir önemi yok; seçmen lidere ve partinin kurumsal kimliğine oy veriyor.
Vakıa odur ki, durum tam da böyledir.
Sonuç olarak dün yapılan temayül yoklaması, tıpkı önceki temayül yoklamalarından farklı değildi.
AK Parti'den vekil olmak isteyen aday adayları mücadeleye devam etsinler.
Bir de Erzurum yerine Ankara'ya karargâh kursunlar.
Öyle ya son sözü delege değil, parti patronları söyleyecek.
Düşünün ki iki aday adayı var. Biri için şehir ayağa kalkmış "biz bu zatın vekil adayı olmasını istiyoruz" diyor, öteki aday adayı için de "biz bu adamı istemiyoruz" şeklinde bağırıp duruyor.
Şimdi size soruyorum:
AK Parti merkezi ikincisini aday gösterse ne olur?
Haydi onu da ben söyleyeyim: O bağırıp çağıranlar tıpış tıpış sandığa gider ve oyunu AK Parti'ye verir.
"Niye böyle yaptın?" diye sorulduğunda da, "...aday beni ilgilendirmiyor, ben liderime ve partime inanıyorum. Onlar böyle uygun görmüşse demek ki bir bildikleri vardır" cevabını verir.
Geçmişte bu anlayış, milliyetçi bir partimizde slogan bile olmuştu:
"Liderimin yanlışı, benim doğrumdur"
AK Parti seçmeni de altı seçimden beri böyle inanıyor. Yedinci seçimde mi inancını değiştirecek?
Zannetmiyorum...