Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, millete “tasarruf yapın” çağrısında bulundu.
Eyvallah…
İçerisinden geçmekte olduğumuz küresel iktisadi kriz, en büyük ekonomiye sahip ülkeleri bile ezip geçtiği gibi ülkemizde de çok büyük yıkımlara yol açtı.
Tamam; milletçe dişimizi sıkalım, varsa üç beş kuruş ondan da tasarruf yapalım.
Peki Sayın Cumhurbaşkanım, devlet bu tasarrufun neresinde olacak?
Misal; tarifeli uçaklar yerine gittiği her ile özel jetlerle ya da helikopterle giden ve gittikleri yerlerde yüzlerce partilinin katıldığı yemekli toplantılarda yiyip içen bakanlar, vekiller bu çağrınızın dışında mı?
Birkaç milyon lira değerindeki makam araçlarını beğenmeyip, yerine onlarca milyonluk makam araçları alan üst düzey bürokratlarınız ve Kabine üyeleri, millet olarak tasarrufta bulunmamızı istediğiniz bu çağrınızdan beri midir?
Sayın Cumhurbaşkanım; büyükşehirleri ve il belediyeleri bir yana, toplam nüfusu on bini bulmayan bir belde belediye başkanı dahi, padişahların bile kıskanacağı bir saltanat sürüyor! Biz vatandaş olarak o insanları görüyoruz. Ve o insanlar, kamu adına saçıp savurdukları israftan ötürü devlete hesap vermedikleri maşeri vicdana karşı da sorumluluk duymuyorlar.
Emekliye, memura, çiftçiye, esnafa, sanayiciye, öğrenciye…
Hasılı; herkese “tasarruf edin” dediniz.
Eyvallah…
Tam da tasarruf yapılması bir zaman dilimindeyiz…
Durup dururken hem de birkaç çift ayakkabımız varken gidip bilmem kaç bin lira vererek yeni bir ayakkabı almayalım.
Tamam da…
(Gerçi tüketim düşünce bu kez de başka sorunlar doğuyor ama)
Devletin kasasından harcama yapan bürokratlar, siyasetçiler neden frene basmıyor niye geçim sıkıntısı ile boğuşan halkın çaresizliğine bakıp da vicdan azabı çekmiyor?
Sayın Cumhurbaşkanım…
Ülkemiz asrın en büyük felaketini yaşadı, on binlerce insanımızı kaybettik, şehirlerimizi yitirdik, asırlık çarşılarımız yerle bir oldu.
Sayın Cumhurbaşkanım…
Bütün samimiyetimle inanıyor ve ifade ediyorum ki, şahsınız yönetimindeki hükümet, giden canları değil ama yıkılan her yeri yeniden inşa edecektir.
Yeni vergileri; depremin tarumar ettiği illerimiz, ilçelerimiz, köylerimiz için ödeyelim. Buna bir itirazımız yok. Yok; ama devleti yöneten kesimlerin ölçüsüz ve Arap ülkelerini dahi özendiren savurganlıklarına niye onay verelim?
Sayın Cumhurbaşkanım…
Elbette ki siz de ziyadesiyle biliyorsunuz ki, çarşı pazar alev alev…
İnsanlar bakkala gitmeye cesaret edemiyor.
Limon; limon bile neredeyse lükse girdi.
“Herkes tasarruf etmelidir” diyorsunuz.
Vatandaş zaten biçare…
Lakin Sayın Cumhurbaşkanım görüyorum ki, hükümetin zerre kadar böyle bir endişesi, arzusu ve isteği yok…
Sayın Cumhurbaşkanım; Ankara bir yana…
Bendeniz; şu üretimi, sanayisi, ekonomisi olmayan ve göç yarışında rekor üstüne rekor kıran Erzurum’a bakıyorum da…
Gördüğüm şu: Öyle muazzam bir devlet erki ve saltanatı var ki bilmeyen zanneder ki, burası dünyanın en zengin şehri!
Eskiden belli başlı kamu yöneticilerinin makam araçları, korumaları, şoförleri ve evlerinde yardımcıları olurdu!
Sayın Cumhurbaşkanım…
Belki haberiniz yok, bu sefahat öyle bir noktaya geldi ki, en akla gelmeyen bir kurumda; bırakın müdürü, şeflerin bile bu imtiyazı var!
“Tasarruf edin” diyorsunuz.
Hoş başka seçeneğimiz yok; yine de tavsiyeniz başımızın üstüne…
Siz ki bu ülke için ömrünü heder etmiş ve verdiği sözleri tutmuş bir devlet adamı ve lidersiniz…
Biz vatandaşlar, soframızdan tut ki yumurtayı, domatesi, biberi sucuğu (sucuk söz gelimi) kaldırdık…
Peki kamu adına görev yapanlar bize örnek olacak mı?
Sorum şu Sayın Cumhurbaşkanım:
Beş milyonluk makam aracını beğenmeyip on milyonluk araç alan kamu yöneticisi o görevinde devam edecek mi?
Sayın Başkanım, bu cesaretli yazınızdan dolayı sizi kutluyorum. Yazınız, bu güzel yazıları yazınız. Sizin bu güzel yazılarınızın, etkili olacağına inanıyoruz. Bir de Erzurumsporu yazsanız çok güzel olacak.Teşekkürler., selamlar.
Sayın Başkan, çok ama çok güzel, harika bir yazı. Cesaretle, mertçe, korkusuzca yazılmış, halkın durumu çok güzel dile getirilmiş. Biz bunu yazmanızı istemiştik. Sağ olunuz, var olunuz siz de yazmışsınız. Teşekkür ederim. Saygılar, selamlar. İşte Dadaş bu. İşte gazeteci bu.