Arap Baharı adı ile başlayan ve belki de Tunus dışında hiçbir Orta Doğu ülkesine barışı, istikrarı getirmeyen, demokratikleşme veya halkların özgürleşmesi sancıları olarak gösterilen bu sürecin olumsuz yahut daha olumsuz bir biçimde artık sonuna gelindiğini daha önceki
yazımda belirtmiştim. Olumsuz yahut daha olumsuz diyoruz çünkü bu kadar sivil
katliamından, yerle bir olmuş hayatlardan, şehirlerden sonra varılacak hiçbir sonucun
olumlu olarak ifade edilmesi mümkün değildir.
Öte yandan olumsuzluklar hanesinin kalabalıklaşmaması ve bundan sonraki sürecin mümkün olduğunca az kayıp ile tamamlanması temennimiz. Peki Orta Doğuda sular durulup, dengeler yeniden kurulurken belki de Orta Doğunun en tartışmalı ismi, kimi için en çok nefret edilen
kimi için kahraman ilan edilecek Esadı tarih nasıl yazacak?
Orta Doğudaki mevcut aktör ülkeleri liderleri özelinde değerlendirdiğimizde, Amerikan iç savaşından başlamak üzere yakın tarihte Küba ile, Vietnam, Afganistan, Irak, Yemen ile elini kandan çıkarmayan ABD başkanları için Suriyedeki hamleleri ayırt edici bir özellik taşır mı emin değilim.
Belki de Trumpın ismi de uzun vadede Johnsonın, Bush ailesinin, Obamanın yanına
yazılacaktır. Trumpın ticari işletme işletir gibi ülke yönetmesi, mahallenin delisi gibi çıkışlar yapması dışında Amerikan tarihçileri için Trumpın dış politikasından da farklı bir çizgi belirlemek pek mümkün değildir.
Buna karşılık Esad, Arap Baharına üç kala Türkiyenin sevgili kardeşi; Arap Baharı
esnasında Davutoğlunun dış politika dehası sayesinde kuyusunu kazmak suretiyle başkentinin camisinde namaz kılacağımız bir lider. Sürecin ilerleyen noktalarında çocuk katili, BM nezdinde savaş suçlusu yine aynı Esad için bugünlerde yalnızca Türkiyede de değil dünya genelinde acabalar belirmeye başladı.
Esadın halka karşı uyguladığı zulümden ve kimyasal silah kullandığına dair iddialardan
kaynaklı kızgınlıklar önceki gücünü yitirmiş durumda. Bugünlerde Esadın tahtı bırakmamak konusundaki tavrı, nefret söylemlerinden daha farklı bir biçimde konuşulmakta.
Gerçekten; bir devlet başkanının çekip gitmemesinden, ülke bütünlüğünü savunmasından daha kutsal ne olabilir fikirlerini duymak mümkün. Bir diğer ifadeyle bundan beş bilemediniz on sene sonra Esad için tüm dünyayı karşısına alan ama yine de halkını başsız bırakmayan
başkan ifadelerinin kullanılması bu noktada şaşırtıcı olmayacaktır. Zira Şam ve çevresinde
halk Esaddan memnun olduğu gibi Suriyenin kuzeyinde de Amerikanın, Avrupanın
yahut bunların eli ile kurulan sembolik devletlerin ipi ile kuyuya inilemeyeceğinin farkına varılmaya başlandı.
Bu kesimler Esadı çok sevdikleri için olmasa dahi başka bir seçeneklerinin kalmadığını
düşündükleri için Esada yeniden yaklaşmaya başladılar. Bir örnekle açıklamak gerekirse; The Washington Postun röportajına göre Suriye Demokratik Güçleri yalnızca Esada Rusyaya yardım çağrısında bulunmakla kalmadı aynı zamanda operasyon bölgelerinde halk da Suriye
topraklarının koruyucu gücünün Suriye Milli Ordusundan başka güç olamayacağını ifade etmeye başladı. Amerika-Türkiye arasındaki anlaşma ile Amerika rejim ve Rusya saflarına katılmaya hazırlanan grupların gönlünü almaya çalıştı ve aldı mı bilinmez lakin tarih kazananlar tarafından yazılmakta ise Esadın tarihteki profilinin değişmesi an meselesidir.