Bağımsız bir devlet kurduğumuzdan beri ülkemiz hep sancılı günler yaşadı ve yaşamaya devam ediyor.
Bu gün de çok sıkıntılı günler yaşamaktayız.
İhanet şebekeleri kol kola girmiş bu son kaleyi nasıl içten yıkarız diye hesaplar yapıyorlar.
Canlı bombalar,tuzaklar, suikastlar,kundaklamalar ile ülke kaos ortamına çekilmek isteniyor.
Silopi,Cizre ve Sur'da adı koyulmamış bir savaş var.
Uzun zaman önce hazırlanmış olan kalleş tuzaklar, hain planların yıllar öncesinden tertiplendiğini göstermektedir.
Her gün duyduğumuz şehit haberleri ile birlikte sarsılıyoruz.
Güneydoğu'daki çatışmalar devam ederken son günlerde kahvehanelerin taranması, üniversitelere bombaların konulması ve metropollerde araçların yakılması olayın yönünün başka taraflara kaydırıldığını göstermektedir.
Belli bir yaş kategorisinde olanların buna benzer olaylara tanıklık ettiği bir vakadır.
1980 öncesinde yaşanan olaylar incelendiğinde günümüzde yaşananlarla ilgili benzerliklerin görüleceği aşikardır.
İnsanların sağ ve sol kutuplara bölündüğü o dönemlerde belli bir grubun oturduğu kahvehanelerin taranması ve faturanın karşıt gruba kesilmesi bilinen taktiklerdendi.
Olayları tırmandırmak ve devleti zayıf düşürmek için uygulamaya konulan bu tertiplerde çok insan kaybetmiştik.
Kimin kimi öldürdüğü belli değildi ama her öleni ,karşıt görüşlü birinin öldürdüğü yargısı kesindi ve tartışılmazdı.
Taranan bir kahvehaneyle veya yakılan, bombalanan bir dernek binası ile birlikte ateşin üzerine adeta benzinle gidiliyordu.
Şehirler, mahalleler, üniversiteler ve polis dahi bölünmüştü.
Mezhepsel hassasiyetlerin kaşınması ile birlikte Sivas, K.Maraş ve Çorum'da insanlar katledilmişlerdi.
Nasıl olmuştuysa, uzun yıllar bir birleriyle komşuluk eden insanlar bir birlerini yakacak, öldürecek hale gelmişlerdi.
Kutuplaşmalar ve ötekileştirmeler bu olaylarla birlikte günden güne artıyordu.
Üniversiteler, ilim yuvası olmaktan çıkmış anarşi ve terörün beslendiği ortamlara dönüşmüştü.
Yıllar sonra bir silahla aynı gün bir sağcının ve bir solcunun öldürdüğü ortaya çıkmıştı ama ülke de derin bir yara almıştı.
Ülkemizi bölmek ve devletimizi ortadan kaldırmak isteyen şer güçlerin son hedefleri halkımızı bir birine düşürmek ve nefret tohumları ekmektir.
Kahvehanelerin ve derneklerin taranması, araçların yakılması bu tohumların öncüleridir.
Devletimiz güçlüdür, elbette varlığımızı tehdit eden eşkıyaya cezasını verecektir.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bizde sağ duyu içerisinde hareket edip bu fitne tohumlarının yeşermesine müsaade etmeyeceğiz.
Bu gün yaşananları geçmişte yaşananlarla birlikte yorumlar ve tahlil yaparsak" Geçmişi unutanlar, gelecekte aynı şeyleri yaşamak zorunda kalırlar" sözünün neyi ifade ettiğini anlamış oluruz.