Takvim Gazetesi’nin 7 Şubat Pazar günü tarihli manşeti malumunuz “Bu Haberi Okumadan Markete Girmeyin Çıkarken Üzülmeyin”. Manşetin içeriğinde de pahalı ürünlerin göz hizasına yerleştirildiği bu nedenle rafın aşağısına ve yukarısına bakmak gerektiği, ıslak yeşilliğin cazip gözükse de çabuk çürüyeceği gibi öneriler ve uyarılar yer alıyor. Hele şu dönemde en önemli tüketim mekanlarından olan marketlere özel bilinçli tüketici profili yaratmak istemiş Takvim. Ancak enflasyondan, pahalılıktan, markete gidip üç-beş parça ürüne yüzlerce lira vermekten mağdur bir toplumda Takvim’in yaptığı en hafif tabiriyle ayıp ve halkla dalga geçmek. Neden mi?
Evvela, Takvim’in paylaştığı bilgiler belirli ölçüde faydalı olabilir ve vatandaşların bilinçli şekilde alışveriş yapmalarına vesile olabilir. Peki bu haberin yeri, salgınla mücadelede batan işyerleri, geleceğe dair hiçbir güvencesi olmayan gençler, ev geçindirmekte zorlanan bunca aile varken gerçekten ana manşet miydi? Yani bir an için Takvim’in iyi niyetli olduğunu ve bu pahalılık döneminde okurlarına yardımcı olmaya çalıştığını düşünelim. Bu halde, bu pahalılığın nedenlerine ve olası çözümlerine dair konular yerine marketteki cazip kokulara kanmayın tarzı bir bilginin gündem olmayı hak eden nasıl bir tarafı var? Yani bir hafta sonu ekinde ve o ekin de iç sayfalarında yer alacak “kasiyerin indirimli ürünler teklifine karşı dikkat” tarzı bir bilgilendirmenin gündem içinden gündem seçeceğiniz Türkiye gibi bir ülkede ilk sayfada ne işi var? Ne düşündüğünüzü tahmin edebiliyorum ne pahalılığın nedenini ne de doldurmanın mümkün olmadığı market sepetlerine isyanı manşete taşımaları durdukları yer gereği mümkün değil diyeceksiniz. O halde keşke sussalardı, yeni anayasa tartışmalarının faziletleri deselerdi, Boğaziçi tartışmalarına Takvim bakış açısı yazsalardı, yani en azından ülkenin gerçek gündemine dair bir iki kelam edip okurla dalga geçmekten kaçınsalardı.
Gelelim ikinci hususa, abartılı şekilci bir yaklaşımın var manşet atmışlarsa ne olmuş, belki tecrübesiz bir stajyer neden oldu diyorsanız açınız ve ilk sayfaya bakınız lütfen. Gazete, abur cuburdan kaçınmayı ve sebze, meyve, süt, et almayı öneriyor. Hakikaten hiçbir yerde bulunmayan ve halkın birçoğunun bihaber olduğu bu kıymetli bilgi için de teşekkür edelim. Peki süt ürünlerinin fiyatlarından, mesela bir kaşar peynirinin ne kadar olduğundan haberleri var mı acaba? Bakınız, et fiyatlarından, yağ fiyatlarından bahsetmiyorum dahi. İthal peynirlerden de söz etmiyorum, sofralarımızda görmeye alışık olduğumuz ve insanlara tercih etmelerini önerdikleri süt ürünlerinin fiyatlarından yazarlar bihaber sanırım. Yani, asgari ücretle 2 çocuklu ev geçindiren bir ebeveynin et reyonuna, süt reyonuna tenezzül etmediğini büyük bir hızla cips reyonuna alışveriş sepetini sürdüğünü sanıyorlar galiba. Böyle sanıyor olacaklar ki halkı bu davranıştan kaçınmaları konusunda uyarmayı gazetecilik mesleği gereği boyunlarının borcu biliyorlar. Sağ olsunlar.
İşte açıkladığım bu nedenlerden, Takvim’in yaptığının ne iyi niyetli bir bilgilendirme ne de bilinçsiz bir tercih olduğunu düşünüyorum. Yozlaşmış kurumları, git gide halktan kopan siyasileri konuşmamız gereken bir dönemde bu tutumun farklı düşünme, hükümetten yana olma gibi bir duruş değil, kasıtlı bir körleşme olduğu kanısındayım. Vergi verdiğimiz, seçtiğimiz ve çözüm beklediğimiz bir yönetim ve halimizden anlamasını istediğimiz bir basın var ama siz yine de “Ürünlere dokunmayın sahiplik duygusu almaya zorlar”.