ASAYİŞHaber Girişi : 26 Ekim 2008 21:54

Tabii Denge ve İnsan

Tabii Denge ve İnsan

Allah?ın mevsimleri yaratmasında ve mevsimlerin mütemadiyen arka arkaya gelmesinde, kainatın ve dünyanın mükemmel bir ahenk ve düzen içinde varlığını sürdürmesinde ilahî bir mana ve hikmet vardır.

Bahar mevsimi, çocukluk ve gençlik dönemimiz gibidir. Umudun, neşe ve coşkunun kaynağıdır. Çiçeklerin açması yeni bir umudu müjdeler ve içimizi ferahlatır, kuşların cıvıl cıvıl ötmesi hayata neşe ve heyecan katar. Yaz dönemi, enerjimizin emeğimizin ve bunların sonucu olarak kısmetimizin tahsil edildiği bereket ayıdır. Aynı zamanda yaz dönemi insan hayatının olgunluk dönemine tekabül eder. Güz mevsimi ise, ileri seviyede bir olgunluğu, tecrübeyi ve yaşlılığı hatırlatır. Bir hazan mevsimi olan sonbaharda tabiatın, ağaç yapraklarının sararıp solması ile insan saçının ağarması ve teninin buruşması arasında bir paralellik vardır. Kış mevsimi ise, dünya açısından yeni bir hayata hazırlık için geçici bir istirahat dönemidir. İnsanın kışı ise, kabir alemi, berzah, ebedi hayata geçişte bir duraktır. Burada insanın bir ömürde yaşadığı evreleri, dünyanın bir günde yaşadığını müşahede etmekteyiz.

 Dünyamız; insan,hayvan ve bitki gibi canlı varlıkların barındığı, sığındığı ve hayatını devam ettirdiği yegane barınaktır. Allah, bütün kainatta olduğu gibi yeryüzünde de harika bir düzen kurmuş bu düzenin devam ettirilmesini istemiştir. Allah Tealâ;  ?Islah edilmesinden sona yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.? (7/Araf,56)  şeklinde   uyarırken, bizlerden hem toplum düzeninin hem de tabiî düzenin korunmasını  istemektedir. Yeryüzündeki doğal felaketlerin bir çoğunun, insanların tabiî dengeyi bozması ve tedbir almaması sebebiyle meydana geldiğini göz ardı etmemek gerekir.

 Yeryüzü bütün canlıların ortak malıdır ve Allah?ın hem emaneti hem de nimetidir. Bu sebeple yeryüzüne zarar verici her türlü tahribattan sakınmalıyız. Çevremizi temiz tutmaya, yeşili ve ağaçları korumaya büyük özen göstermeliyiz. Peygamberimiz (sas.)?ın ?Dünyanın son günü olduğunu bilseniz bile elinizde bir fidan varsa onu diksin.?   mealindeki tavsiyesi geniş anlamda tabiî dengenin korunması içindir.  Şu anki sorumsuzluğun devamı halinde önümüzdeki elli yıl içinde dünyanın ve özellikle ülkemizin önemli bir kısmı çölleşecek ve gelecek nesillere kupkuru ve elverişsiz bir dünya miras kalacaktır.

 Allah?ın nimetlerine hürmeti, canlılara saygıyı, çevrenin korunmasına önemi en fazla vurgulayan bir dinin mensuplarının yaşadığı coğrafya ne acıdır ki hem çevre şartları yönünden hem de ekonomik,siyasal ve sosyal yönden hezimetin doruk noktasına ulaşmış bulunuyor. Neden? Dinin özünü ve hayata dair projesini anlamaya çalışmıyoruz. Öncelikli görevlerimizi bırakıp lüzumsuz işlerle ömür tüketiyoruz. Kendimize, kendi küçük dünyamızı merkez yaparak tek kişilik bir dünya görüşü ve din anlayışı geliştirmişiz. Tarihten bize miras kalan millet ve medeni olma bilincinden epeyce uzaklaşmışız.  O halde, ecdadımızın tarihi tecrübesinden hareketle milli bütünlüğümüzü korumaya,    çalışmalıyız. Bütün bunların sonucu olarak da Türk İslam coğrafyası, dünyanın en mamur ülkeleri haline gelmesi tabii bir süreç ve sonuç olacaktır.

Mukadder Arif YÜKSEL

Çorum Boyat Müstüsü