Ziyaretime gelen arkadaşımın nizami maskesi çok hoşuma gitti.
Otururken de mesafeye riayet gösterdi, ikram teklifime nezaketle teşekkür edip "yaşmağıma dokunmayayım, kolonya kâfi' dedi.
Halini hatırını sual ettiğimde öğrendim ki bayramdan evvel ortak bir dostumuzun babası lanet corona salgınından rahmetli olmuş.
Fatiha faslından sonra söz Erzurum'da da artış gösteren vaka sayılarına gelince şöyle bir konuşma geçti aramızda:
"Salgının başlamasından itibaren hazırlık, tedbir ve tedavi süreçleri çok iyi yönetildi tüm ülke sathında ve Erzurum'da.
Devletin imkânları seferber edildi, kamu hiçbir masraftan kaçınmadı. Muhtemel
yoğunluğa karşı süratle yeni hastaneler inşa edildi.Yoğun bakım aşamasında hayat kurtarıcı fonksiyonu olan solunum cihazları yerli ve millî imkanlarla üretildi kısa bir sürede. Hem de ihracata yetecek ve ihtiyaç duyan ülkelere hibe edilecek sayıda...
Bu imkânlardan ve güçlü sağlık altyapımızdan en güzel şekilde istifademizi sağlayan iyi yetişmiş, sağlık ekiplerimizin milletçe alkışladığımız fedâkarlıkları sayesinde kısa sürede iyi
neticeler alındı çok şükür.
Halkımızın büyük çoğunluğunun kurallara uymaktaki duyarlılığı olumlu tablonun diğer bir unsuru.
Ancak, umursamaz, ihmalkâr, hatta saygısız bir kesim var ki bu çabaların boşa gitmesi riskine davetiye çıkarıyor.
Son zamanlardaki vaka artışlarının müsebbibi, işte bu kul hakkını çiğneyerek dünya ve ahiretini berbat eden gafiller."
"Haklısın, onlardan her yerde çok var. Ne kural kaide dinliyorlar, ne kul hakkına riayet ediyorlar. Baksana sahiller,
denizler, göller dolu. Piknik alanlarında, alışveriş mahallerinde maske, mesafe, hijyen hak getire. İkaz edince benzer, saçma cevaplar hazır: Bize bir şey olmaz! Corona da ne ki? Abartmayın bu kadar! Ben maskeden sıkılıyorum,
maskeyle çalışamıyorum!"
"Sağlık Bakanımız her gün sabırla uyarılarını sürdürüyor. Sağlık personeli hayatını koymuş bu mücadeleye. Tüm
kamu kuruluşları dünyanın ilgisini çeken bir performansla yürütüyor süreci.
Böyle büyük felaketlerle mücadeleden devlet-millet işbirliği ile
yüzümüzün akıyla çıkabiliriz ancak. Biz ne yapıyoruz? Kural kaide tanımayarak kitlesel ölümlere davetiye çıkarıyoruz.
Büyük emeklerle elde ettiğimiz başarıları küçük ihmallele heba ediyoruz.
Küçük, nefsî zevklerimiz için insanların sağlıklarını hiçe sayıyor, canlarına kast ediyoruz."
"Offf, Offf! Yarama tuz bastın. Bu tabloya bakınca şöyle geçiriyorum içimden: Hakk ve halk düşmanı bu ihmalkârlar,
virüsün ateşkes ilan ettiğini, hatta ülkemizden göç kararı aldığını sanıyor.
Baksana maskeler çenede, kolda, virüs tatilde!
Sanki aşı bulunmuş, hastalık en kolay tedavi edilebilir illetler listesine dâhil olmuş.
İnsanı dehşete düşüren bu rehavet; umursamazlığa varan ihmaller zincirine adım başı tanık oluyor, hayretten küçük
dilimi yutuyorum."
"Dostum! Sözletine katılmamak mümkün değil. Haklı öfkeni nezaket kalıbına döktün, az bile söyledin.
Ben bu insan sağlığını hiçe sayan saygısızların aymazlığını masum ihmalden, basit kusurdan ibaret görmüyorum.
Çoğu eğitimli, hatta sosyal statüye sahip, görünüşte itibarlı bu kişileri taksirle ölüme sebep olan gafiller olarak niteliyorum."
"Haklı öfken ağır bir ithama yolaçtı!"
"Hiç de değil! Erbabına sordum, 'taksir,' ceza hukukunda şu anlama geliyor: dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık
dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Taksirle
ölüme neden olma suçu, Hayata Karşı Suçlar bölümünde düzenlenmiş bulunuyor.
Şimdi söyler misin, devletin aldığı önlemi hiçe sayıp, kendi kusuru yüzünden insanların ölümüne neden olan ihmalkârlar
bu suçu işlemiş olmuyorlar mı? Bilimsel gerçeklere, ikazlara rağmen dikkat ve özen göstermeyerek birçoğu yakınları olan insanların ölümüne yol açanlar büyük bir vebale, günaha
girmiyorlar mı? Açık seçik bir şekilde suç işlemiyorlar mı?"
"Haklısın kardeşim, haklısın. Gel sohbeti burada bal ile keselim. Biraz daha devam edersek sözün ucu taksiri kafi
görmeyip, taammüde dayanacak!"