Narman, şehrimizin kuzeydoğusunda bulunan şirin bir ilçemizdir. En eski isimlerinden biri Namervan ya da Namirvan'dır. Sonradan ismi İd olmuş, daha sonra da Narman olmuştur. Yakın zamana kadar ilçemizin ismi yolun ortasında bulunan ve hakkında farklı efsanelerin anlatıldığı Ethem Baba Türbesi ile anılırdı. Oysa Narman, çevresindeki Tortum, Uzundere, Oltu, Olur gibi ilçelerimizle birlikte en az bin beş yüz yıllık bir Türk yerleşimidir (Bu konunun ayrıntılarını ileriki haftalarda anlatacağım. Belgeler konuşacak ve tarihimiz biraz değişecek.).Bu da Narman'ın özel durumlarından biridir.
Narman'ı diğer yerlerden ayıran en önemli özelliklerden biri de bağrından çıkmış ve bölgenin hatta ülkenin halk şiir anlayışına yeni bir bakış açısı kazandırmış olan Sümmani Baba gibi bir değerin memleketi olmasıdır. Narman denince akla ilk olarak aslında Sümmani Baba gelirdi.
Şimdilerde Narman'ı Erzurum'da ön plana çıkaran bir başka özellik daha var: Narman Peribacaları, nam- ı diğer Kırmızı Periler. Son on beş- yirmi yıldır şehrimizin gündemine gelmiş olan peribacaları şehrimizin zenginliklerinden biridir ve maalesef bu zenginliğimizi de kullanamıyoruz. Kullanmaktan kastım ekoturizm çerçevesinde değerlendirilmesidir.
Malumunuz ülkemizde "peribacası" denince akla Ürgüp- Göreme (Kapadokya) gelmektedir. Bölge insanı da bu coğrafi özelliğin nimetinden yararlanmaktadır. Tabii bunda avantajlı oldukları bazı durumlar da bulunmaktadır: Bölgenin eski bir yerleşim olması, peribacalarının geçmişte barınma ihtiyacına yönelik kullanılmış olması, bölgenin balon turlarına uygun bir alana ve hava akımına sahip olması, Narman Peribacaları'na göre avantaj sağlamaktadır.
Narman Peribacaları, oluşum şekilleri açısından Ürgüp-Göreme yöresindeki peribacalarından farklı bir özelliğe sahiptir: Ürgüp-Göreme yöresindekiperibacaları oluşum itibarı ile volkanik kökenlidir, yani has oluşum malzemesi volkanizmadır. Oysa Narman Peribacaları'nınoluşummalzemesini sedimanter (birikme sonucu oluşmuş) kayaç ve topraklar oluşturmaktadır. Bu nedenle Ürgüp-Göreme yöresindeki peribacaları ile farklı bir yapıya sahiptir. Bu farklı yapı neticesinde Narman Peribacaları kızıl bir renk alarak ve değişik oluşum şekilleri göstererek kendine has gizemli bir yapı oluşturmaktadır. Peribacalarının kırmızı rengini alması demirin (Fe) oksitlenmesi ile gerçekleşmektedir. Peribacalarının kırmızı renge sahip olması buraya ayrı bir hava katmıştır. Bunun etkisi ile bölge "Kırmızı Periler Diyarı" ismi ile anılmaktadır.
Narman Peribacaları'nınbu şekilde farklı ve dikkat çekici bir yapıya sahip olmasıbölgenin var olan diğer peribacası oluşum alanlarından ayrılmasını ve daha ayrıntılı bir çalışma yapılmasını gerektirmektedir.
Narman Peribacaları hem ülkemizde hem de dünyada oluşum biçimi bakımından nadir bir yapıya sahiptir. Bu oluşum biçimi bünyesinde farklı yapıdaki jeomorfolojik ve jeolojikoluşumları bulundurmasından farklı özelliklere sahiptir. Bölgedeki bu farklı özellikler, buranın hem bilimsel hem estetik hem de doğa için ayrı değere sahip olmasını sağlamıştır.Narman Peribacaları oluşum bakımından dünyada sadece belirli bölgelerdegörülmektedir.Aynı oluşumlar sadece Amerika kıtasında yer alanGrand Kanyon (Büyük Kanyon)da yer almaktadır. BüyükKanyon'a göre daha küçük bir alana sahip olan Narman Peribacaları hemülkemiz hem de dünya için apayrı bir öneme sahiptir.
Böyle bir öneme sahip olan alanın korunması, değerlendirilmesi ve bilimsel açıdanincelenmeye alınması hem ekonomik hem de bilimsel açıdan büyük kazançları beraberinde getirecektir.
Geçen senelerde programlarımda tanıttığım yerlerle ilgili aldığım en büyük eleştiri tanıttığım yerin nerede olduğunu, yolunu söylemeyi unutmamdı. Hazır bilgiyi veriyorken onu da söyleyeyim.
Narman Peribacaları'nınErzurum'a iki anayol ile bağlantısı bulunmaktadır:Birisi kuzeybatı istikametinden 96 km'lik Tortum-Erzurum asfalt karayolu, diğeri güneydoğu istikametinde 105 km'lik Narman-Pasinler-Erzurum arası karayoludur.
Narman Peribacaları ilçenin 7 km güneydoğusunda bulunmakta ve yaklaşık olarak6300 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Saha, ilçenin Yanıktaşköyü'nün hemen yanında, Narman - Pasinler karayolu üzerinde yer almaktadır. Bölgeye ulaşım Erzurum-Tortum- Narman güzergâhı üzerinden 96+7 km, Erzurum-Pasinler-Narman güzergâhı üzerinden ise98 km yol aşılması ile sağlanmaktadır.
Peribacaları için neler yapılabilir?
Narman Peribacaları, maalesef sahipsizliğin ve cehaletin pençesinde can çekişmektedir. Bölgeye çok yakın bir noktaya belediyenin çöp döktüğüyle ilgili bilgiler ulaşmaktadır. Turizme kazandırılması gereken bir yerin çöp toplama merkezi haline getirilmesi (söylenti doğru ise) cehaletin sadece sıradan vatandaş seviyesinde olmadığını göstermektedir.
Köylülerin bölgede tarım ve hayvancılık yapmaları da ayrı bir sorun oluşturabilmektedir.
Bölgedeki defineciler de ayrı bir sorun oluşturmaktadırlar. Define aramak amacıyla kazı yapan defineciler, bu coğrafi güzelliklere zarar verebilmektedirler.
Bölgenin; değil ülke çapında, şehirde bile yeterince tanıtılmamış olması da gerek ilçe yöneticilerinin gerekse şehir yönetiminin eksiklikleri arasındadır. Malum kısa bir süre öncesine kadar İl Kültür ve Turizm Müdürümüz bile yoktu. Yeni müdürümüze de hayırlı olsun ziyaretimizde her türlü yardıma ve göreve hazır olduğumuzu iletmiş, kendisinden görev beklediğimizi belirtmiştik. Er-Vak Bilim ve Proje Ekibi olarak müdürümüzden haber bekliyoruz.
Göreme'de balon turları düzenleniyor, Narman'ın böyle bir şansı yok maalesef. Bunun da sebebi her şeyden önce iklim ve zeminin düz olmamasıdır. Ancak bunun alternatifleri araştırılabilir ve bölge cazibe merkezi haline getirilebilir. Örneğin planörler için araştırmalar yapılabilir, bölgeye tanıtım turları düzenlenebilir. (Bir sabah saat 08.00'de Erzurum'dan yola çıkıp Pasinler- Köprüköy- Çobandede Köprüsü- Deliçermik- Göllüköy- Peribacaları- Narman- Tortum üzerinden Uzundere- Öşki Kilisesi- Tortum Gölü- Tortum Şelalesi- Yedi Göller seferi yaptım. Kahvaltıyı Köprüköy- Deliçermik'te yapıp turu tamamladıktan sonra Tortum Gölü'nün karşısındaki kulübenin orada mangal ve semaveri yakmış, çayımı akşam karanlığında Tortum Gölü'ne vuran köy ışıklarına bakarak içmiştim. Toplamda 335 km yol gitmiştim. Benzer turlar düzenlenebilir ve bunun için proje yapmak, ödenek bulmak gerekmiyor. Okul servisleri ve tur şirketleri bunu organize edebilirler.)
Narman'da var bir Sümmani
Narman denince akla aslında Sümmani gelir. Aşıklık geleneğimizin şekillenmesinde önemli bir yeri vardır Sümmani Baba'nın.Peki, kimdir Sümmani Baba?
Sümmani'nin gerçek adı Hüseyin olup babası Kasımoğulları'ndan Hasan'dır. 1861 yılında Erzurum ili, Narman ilçesi, Samikaleköyünde doğmuştur. Kendileri bu köye Kafkaslar' dan gelmişlerdir. Babası köyde çobanlıkla geçimini sağlamaktadır. Hüseyin 10-11 yaşlarına geldiğinde, babasıyla birlikte çobanlık yapmaya başlar. Hüseyin'in genellikle danalarını otlattığı yer Ablaktaş'tır. Bir gün Şekerli Düzü' ne hayvanlarını otlatmaya tek başına gider. Hüseyin, kendisine doğru bir atlının geldiğini görür. Atlı, Hüseyin'e selam verir ve adını öğrenmek ister. Çok aç olduğunu söyleyip ondan ekmek ister. Köylerinde nerede misafir olabileceğini sorar. Hüseyin üç arpa ekmeğinin yarısını atlıya verir. Onun bu cömertliği atlının hoşuna gider ve der ki:
-Oğul, sana bir dua öğreteyim. Bu duayı kırk gün okuyacaksın. Yalnız yüz tane taş say, cebine koy. Her okuyuşta bir taş atarsın. Duayı kırk gün okur ve son gün Ablaktaş'a gider. Babası ise Cuma namazını kılmak için köyde kalır. Ablaktaş'taki çeşmenin yanında hayvanlarını otlamaya bırakır. O da namaz kılmaya niyetlenir. Daha önce babasıyla burada namaz kılarlarmış Namaz vaktini anlamak için de kendilerine bir taş tespit etmişler. Güneş taşa isabet ettiği zaman öğle vakti olduğunu anlarlarmış. O gün de babasıyla yaptığı gibi kendisine taşı nişan eder ve güneşe bakarken uykuya dalar.
Uykusunda, çeşmenin başında kırk yeşil güvercin görür. Güvercinler birden kaybolur ve karşısında üç derviş belirir. Dervişler Hüseyin'e abdest aldırırlar ve birlikte namaza dururlar.
Daha sonra Hüseyin'i ortalarına alırlar. Hüseyin bakar kidervişlerden birinin elinde bir tabla, tablada da üç dolu bardak var. Derviş, bunları Hüseyin' in önüne getirir ve,
-Hüseyin, bu şerbetlerden bir tanesini iç bakalım, diyor. Hüseyin bardakların içindekileri şerbete benzetemiyor. Kendisini kandırdıklarını,kendisine içki içireceklerini sanıyor. Ne kadar zorluyorlarsa da içmiyor Bunun üzerine birisi Hüseyin'in ellerini tutuyor, birisi de parmağını bardağa batırıp Hüseyin'in ağzına sürüyor. Tam bu esnada Hüseyin uykudan uyanıyor. Bakıyor ki, ne derviş var ne de şerbet. Fakat ağzında inanılmaz bir lezzet hissediyor.Öylece bir daha uykuya dalıyor. Uykuda yine karşısına dervişler çıkıyor. Tam eline bardağı alıp içmeye hazırlanıyor ki, dervişler şöyle diyor:
-Oğul, buna aşk badesi derler. Sevdiğin kız aşkınadır. Kızın adı Gülperi'dir. Bedahşah kentinde Şah Abbas'ın kızıdır. Sen onunsun, o da senindir. Birbirinize aşıkmaşuk'sunuz. Dervişlerden biri Gülperi'nin cemalini gösterir. Üç bardak Hüseyin'e, üç bardak da Gülperi 'ye verirler. Yeşil mürekkeple yazılı bir kitap okuturlar.
Hüseyin köye varınca annesinive babasını uyandırır. Babası da ertesi sabah köylülere, çobanlığı bıraktıklarını söyler. Aradan otuz kırk gün geçer, günler geçtikçe aşkı da ziyadeleşir. Herkes onun hastalandığını, cine periye karıştığını sanır. O zamanlar sıra geceleri düzenlenirmiş. Bir akşam babasına yalvarır, gecelere katılmak İstediğini söyler. Babası da dayanamayıp götürür. Sıra Sümmani'ye gelince bazı kimseler onun çocuk olduğunu söyleyerek onu sıradan atlamak isterler. Köylülerin teklifini kabul etmeyerek, türkü söylemek istediğini belirtir. Bir koşma söyler, koşma bitince köylüler şaşırır. Onun "badeliâşık" olduğu anlaşılır.
Günler ayları, aylar yılları kovalar Sümmani köyde duramaz ve sevdiğini aramaya karar verir. Önce Kafkaslar'a, oradan İran'a gider. İran- Turan illerini dolaşır. Bedahşah'ı tanıyan, Gülperi'nin adını duyan bir Allah kuluna rastlayamaz, Hint-Afgan topraklarına gider. Onun bir gurbeti yaklaşık beş yıl sürmüştür. Günlerden bir gün rüyasında pirini görür. Piri ona Kırım'a bir geziye çıkmasını söyler. Sümmani yanına sofusunu alıp Kırım yolculuğuna çıkar,kışı Kırım'da geçirir. Yaz gelince tekrar köyüne döner.
Bir gün gençliğini hatırlayıp aşk badesini içtiği Ablaktaş'a gider. Çobanlığı bıraktığından beri buraya hiç gitmemiştir. Orada oturur, uzun uzun düşünür, çalar, söyler. Artık, sadece kahvelerde çalıp söylemektedir.
Bu sıralarda, Gülperi de Sümmani'den haber alamadığına üzülmektedir. Bir gün Bedahşah 'tan tellal çağırttırır.Sümmani'yi aratmak için iki kardeş görevlendirir Sümmani'yi bunlara iyice tarif eder. Aradan günler, aylar geçer;iki kardeş Kafkas taraflarına gelirler. Birden gözlerine bir adam ilişir. Adamlara Sümmani adında birisi aradıklarını söylerler. Adam:
-Biz onun akrabalarındanız, Sümmani yakında öldü. Gülperi adında bir kızı sevmişti. Bu kızın aşkı için pir elinden bade verilmişti. İşte o vakitten beri Sümmani,Gülperi'nin aşığı olmuştu. Daha ölmeden bir kaç gün evvel rüyasını görmüştü. Günlerce ağladı, son dakikasına kadar Gülperi'nin acılarını çekti. Sonunda ona hasret gitti.
İki kardeş, Sümmani'nin ölümüne çok üzülürler. Köye dönerler ve doğruyu Gülperi'ye söylemeye karar verirler. Şah'ın sarayına yaklaşırlar, bakarlar ki bir cenaze kalkmaktadır. Bu Gülperi'nin cenazesidir. Sümmani, Samikaleköyünde, 5 Şubat 1915 tarihinde vefat etmiştir.
Samikale Köyü ve Sümmani Baba
Narman'a gidince ilk uğranılan yer Samikale olmalıdır. Sümmani Baba ziyaret edilip Fatiha okunduktan ve destur alındıktan sonra Narman gezilmeye başlanmalıdır. Köyün mezarlığına girince Sümmani Baba'nın kabri hemen görülmektedir. Zira orada bir türbe yapılmış ancak yapılan türbe kimsesizliğe terk edilmiştir.
Türbenin kolonlarına Sümmani Baba'nın şiirlerinden asılmıştır. Okurken Sümmani Baba'nın sanatını da sözündeki incelikleri de ruhunuzla teyit edersiniz. Oradan "Ablaktaş"tabelasının gösterdiği yöne doğru gidince yokuştan iner, dereden geçer, oldukça dik bir yokuşu tırmanırsınız. Arazi aracınız yoksa yürüyerek gitmeniz isabet olur. Ben buraya ilk olarak değerli hocam Prof. Dr. Cengiz ALYILMAZ ile gitmiştim. Daha sonra da çekim için gittiğimde köyden bir ağabeyimiz, sağ olsun, bir traktör ayarladı ve römorkta çıkabildik.
Ablaktaş'a vardığınızda sizi söğütler karşılar. Söğütlerin dibinde birkaç taş ile çevrilmiş mezar büyüklüğünde bir yer dikkatinizi çeker. İşte orası Sümmani'nin uykuya dalıp rüyayı gördüğü yerdir. Oranın az altında ise zeminin ıslaklığını fark edersiniz. Zeminden su çıkar ve aşağıya doğru hafif hafif akar. Buranın karşısında da bir düzlük vardır. Düzlüğün ortasında da bir çeşme durur boynu bükük. Çeşme dediğiniz akar ama bu çeşme akmaz, sızar. Yanında su kaynağı vardır ama ona su yoktur. Göğsünde bağlama nakışı vardır ama kimse gelip Sümmani'nin badesinden içmez.
Öyle terk edilmiştir ki buralar, köylü bile gelip geçmez olmuş buradan. Çobanların ziyaretine bağlamış umudunu gelen olur düşüncesiyle. Bir de definecilere? Zira Ablaktaş'ınüzerinde bulunan bir dikit, heykele benzetilirmiş. Onun baktığı her yeri define zanneden şuursuzlar kazmışlar ve sonuç malum: Hiçbir şey yok.
Oysa burada yapılırmış önceden âşıklık şölenleri. Kurban kesilerek başlanırmış şölenlere ve orada kesilen kurban misafirlere dağıtılırmış. Hem Sümmani Baba yâd edilir hem âşıklık geleneği bir bayram hüviyetinde meraklısıyla buluşturulur hem de kurbanlar vesilesiyle misafirlerin karınları doyurulurmuş. Sonradan şölenler köye çekilmiş, daha sonra da sadece türbe ziyareti yapılıp şölen Narman merkeze alınmış. Şimdilerde ise ne ziyaret kalmış ne de âşıklık şöleni.
Kimsesiz Kalmış Sümmani Baba Konağı
Köye döndüğünüzde Sümmani Baba'nın bir de konağı olduğunu öğrenirsiniz köydekilerle görüşürseniz. Köy meydanına (caminin önü) gelmeden sağa doğru bir yol ayrılır (Köye Narman'dan gelirken). Yolu takip ederseniz "Sümmani Baba Konağı" yazan bir tabela görürsünüz. İki katlı bir evin alt katıdır. Üst katı da torunlarına aittir. İçeri girmek isterseniz anahtarı evin karşısındaki haneden istemek durumundasınız. Kapıyı açıp içeri girdiğinizde hayal kırıklığı yaşarsınız. Girişte bir divit ve kâğıtheykeli, bir de bağlama heykeli vardır. Duvarda asılı bir Kuran- ı Kerim, yerde bir eski hasır, sol tarafta bir kapı? Kapıdan içeri girersiniz ve aynı hayal kırıklığı bütün benliğinizi esir alır. Yerde yer yastıkları vardır ama bir halı bile yoktur. Duvarda bir kilim, birkaç resim (oğluna ve torunlarına ait) başka da bir şey yoktur, her köşede duran örümcek ağlarını ve dökülen sıvaları saymazsak. Oysa duvarlar maviye boyanmıştır, mavi umudun rengidir. Demek ki oradan duvarlar da umudu kesmiş ve rengini değişmeye karar vermiş.
Bu konağın müze haline getirilmesi için bazı çalışmalar yapılmış. Köye ilk gittiğimizde Atatürk Üniversitesinin bu konuda girişimleri olduğunu ama sonradan vazgeçtiklerini söylediler. Sonradan öğrendik ki kurumlar gayret etmişler ama köylülerden aldığımız bilgiye göre torunları buna müsaade etmemişler. Güya kendileri yapacaklarmış.
Köyün adı da bir başka efsaneyi barındırır: Tarihimizde bir Alper Tunga vardır hani Saka Hükümdarı olan. İran'la savaşmış, pusuya düşürülerek öldürülmüştür. Hatta İran kaynaklarında da aynı kahraman için "Efrasiyap" ismi kullanılır. Efrasiyap'ın rakibi ise Zaloğlu Rüstem isminde bir yiğittir. Rüstem de İran kahramanıdır dolayısıyla. İşte o Rüstem'in babası Zal'dır. Zal'ın babası ise Sam'dır. Kaleyi yaptıran da Zaloğlu Rüstem'in dedesidir. Samikale Sam- i Kale yani Sam'ın Kalesi anlamına gelir. Bu doğru mudur, yanlış mıdır bilemem ama bu efsane bile Erzurum'a gelen İranlı turistlere aktarılacak olsa onların ilgisini çekecek ve kaleyi görmek isteyeceklerdir. Bu da bölge için önemli bir gelir kaynağı olacaktır.
Sitemdir!
Burada Narman Kaymakamı'na ve Belediye Başkanı'na sataşmadan durmayacağım. Böyle iki önemli değere sahip olup da bunları kullanmamak nasıl bir yöneticilik anlayışıdır? İlçenin tanıtımı için daha ne istiyorlar? Uzundere şelale ile, Oltu taşı ile markalaştı ama Narman varlık içinde yokluk çekiyor. İbrahim ERKAL gelip klip çekti ama ilçe onunla aynı ufku paylaşamadı ve maalesef böyle bir değeri de (İbrahim ERKAL) kullanamadı. Oysa dereye bir köprü kurulup Ablaktaş çevresinde düzenleme yapılacak olsa, her sene orada aşıklık şölenleri yapılacak olsa Narman için de aşıklık geleneğimiz için de güzel bir hizmet yapılmış olur. Peribacaları için de yukarıda söylediklerimiz ve bizim bilmediğimiz diğer yöntemler araştırılsa güzel olmaz mı?
Kaynaklar:
http://www.forumgercek.com/
Narman Peri Bacaları (Kırmızı Periler Diyarı) Doğa EğitimiPROF.DR. İHSAN BULUT, SERDAR KARAHAN