Haber Girişi : 14 Ağustos 2015 07:48

SU VE HAYAT

SU VE HAYAT
Kur'an-ı Kerim'de, ''Sen yeryüzünü kup kuru ve ölü görürsün. Biz onun üzerine suyu (yağmuru) indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler bitirir.''(Hac suresi:5) Buyurulur. 
Evet, can taşıyan her mahluk suya muhtaçtır. Ölü toprağı da ölü kalpleri de dirilten sudur. 
Su, Rezzak-ı âlem'in Rezzaklığına nişânedir. Allah bütün mahlûkatı nasıl hesaba çekecek diye sorulunca  Hz. Ali, ''Nasıl rızıklandırıyorsa öyle'' demişti. Tüm böceklerin, bitkilerin ve hayvanların ihtiyacı olan suyu yaratan, ayaklarına kadar götüren, içebilecekleri tat ve kıvamda halk eden ve hiçbir zaman onları unutmayan Rabbimizin Rezzaklığına aynadır su. 
Aynı su ile sulanan bahçelerde çeşit çeşit meyveler yetişir. Kiminde kiraz, kiminde nar, kiminde elma? Her ağaç meyvesinde özünü yansıtır. Cevherini izhar eder. 
Su var cennete götürür, su var cehenneme. Su var bir yudumu bütün dünyanın mülküne değer. Su var umman bile olsa bir damla gözyaşının şerefine yetişemez. Su var can verir, huzur verir. Su var boğar, öldürür.
Cennete götüren su: Çok günah işleyen bir kadın vardı. Bir gün susamıştı, su aradı, bir kuyu buldu. Kuyuya indi ve içti kana kana. Kuyudan çıkınca bir köpek gördü ki susuzluktan ıslak toprağı yalıyordu. Acıyarak tekrar kuyuya indi, ayakkabısıyla su çıkarıp köpeğe içirdi. Allah da ona acıdı, günahlarını affetti ve onu cennetliklerden kıldı.
Ve Hz. Osman... Medine'de Müslümanlar su sıkıntısı çekiyordu. Bir yahudiye ait kuyu var ama pahalı satıyor suyu. ''Kim cennet karşılığı olmak üzere bu kuyuyu satın alır da Müslümanlara bağışlar?'' diyen peygamberimizi duyar duymaz koşarak kuyuyu otuz beş bin dinara satın alarak bağışlar. Ve Hz. Osman cennetle müjdelenmişti. Su o kadar büyük bir nimet ki, ensar ve muhaciri sulayan da cenneti kazanıyor, bir köpeği sulayan da.
Mutlak kudret sahibi olan Allah'ın kudretinin sınırı yoktur. İster yerden su çıkarır, ister gökten su indirir. İsterse bir bebek olan Hz.İsmail'e zemzem sunar, isterse bir bebeği Hz.Musa gibi suyla kurtarır. Ve isterse Firavunu suyla boğup, intikam alır. İsterse Hz.Nuh'un gemisini yüzdürür, isterse Hz.Nuh'un oğlunu boğar aynı suyla. Eğer Rabbim suyu coşturmuşsa önünde dağlar bile duramaz. Böylece, Allah''ın rahmeti de, kahharlığı da, azizliği de, intikamı da, halimliği de, şedidül-ikablığı da suda yansır. 
Bir de suda Allah'ın Rahmanlığı da görünür, çünkü herkes suya muhtaç, O da herkese bol bol su verir. Kâfire de verir suyu, Müslümana da. Müslümanın besmeleyle içtiği su, ne kadar da azizdir. Onun için bir yudum su verene; ''su gibi aziz ol'' diye dua etmiştir dedelerimiz.  
Su, Allah'ın emrinden çıkamaz, emredileni yapar. Ak derse akar, coş derse coşar, dur derse durur. 
Allah'ın Selamlığını yansıtmak için, dağ gibi gemiler denizlerde selametle yüzer giderler.
Suyun içinde milyonlarca canlı yaşar, Allah'ın Hafızlığına bir işaret olarak su içinde boğulmayıp korunurlar. Suda yaşayamayanlar yanında, su dışında yaşayamayanlar da var. 
Allah'ın Muhyi ve Mümit isimleri suda parıldar. Su, hem diriltir, hem öldürür. 
Bununla birlikte, hepimizin malumudur ki, su hayatın esas kaynağı olup, suyun tarihi insanoğlunun hayatı ile özdeşleşen medeniyetin de tarihidir.
Su, insanlık tarihi boyunca hep var olmuş, medeniyetler su kenarlarında hayat bulmuş ve su ile şekillenmiştir. Saflık, sadelik, duruluk ve bilgelik sembolü olarak kabul edilen su, ekmek gibi hava gibi hayatın kendisi kadar insanla iç içedir. Su, içeceklerin başı, imanın yarısı olan temizliğin de vazgeçilmez unsurudur.
Beşeri ihtiyaçların bir gereği olarak ecdadımız tarafından inşa edilen çeşmeler, köprüler, sebiller, şadırvanlar, sarnıçlar, kuyular, hamamlar vb. yapılar, sahip olduğumuz kültürel mirasla tarihe her biri eşsiz sanat eseri olarak geçmiştir. 
Anadolu'da başta hükümdarlar olmak üzere hali vakti yerinde pek çok kişi tüm mahlûkatın duasına mazhar olmak ve öldükten sonra da sevap hanesine sadakay-ı cariye yazılması için sayısız çeşme yaptırmışlardır. 
Farabî ve İbn-i Sina, akıl ve ruh hastalarını musiki eşliğinde, su sesi ile tedavi tekniğini bulmuştur. Kuşluk, ikindi ve yatsı vakitlerinde icra edilen rast, saba, hicaz gibi değişik musiki makamlarına şiddeti ayarlanabilen fıskiyelerden açılan su sesi eşlik eder, musiki ile su terkibi Bimarhanelerdeki hastaların hem ruhuna hem de gönüllerine hitap ederek şifa olurdu.
Küresel ısınma ve kuraklık gibi insanlığı tehdit eden muhtemel felaketler sık sık gündeme gelirken bizden sonraki nesilleri su kıtlığı çekeceği ihtimalinin güçlü olduğu, çocuklarımızın ve torunlarımızın temiz ve sağlıklı su içebilme hususunda bizim kadar şanslı olmadıkları uzmanlar tarafından ifade ediliyor. Öyle ise, Allah'ın kullarına cömertçe bahşettiği bu nimetin kıymetini bilelim, musluğu her açışımızda lütfen bu bilinçle hareket edelim. 
Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde ''Nehir kenarında abdest alıyor olsanız bile, suyu iktisatlı kullanınız ve israf etmeyiniz'' buyurur. Yüce Yaratanın bizlere lütfettiği diğer tüm nimetlerden israf etmeden faydalanmamız gerektiği gibi suyu da bu bilinçle kullanalım.
Bir ayet mealiyle bitirelim: ''De ki: Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akarsu getirir?''(Mülk suresi: 6)
Etiketler : nihani
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.