En acı tecrübelerle sabittir ki, tabiata karşı hoyrat bir tutum sergiler ve genleriyle oynarsanız, tabiatın intikamı da yakıcı ve yıkıcı olur.
Misal; hala dumanı tütmekte olan Giresundaki sel faciası
Eskiler, suyun hafızası vardır derlerdi.
Ne demek suyun hafızası?
Suyun hafızası, asırlar boyunca akıp gittiği kendi yatağı ve yol bellediği güzergâhtır.
Siz o yatağın ve o güzergâhın üzerini yapılarla donatabilirsiniz, buna gücünüzün yettiğini de ispatlıyorsunuz işte!
Lakin su, o bildiği yani sizin betonlarla kuşattığınız yoldan gidecek illa da
Çünkü hafızasına o adres kodlanmış
Bulduğu her şeyi önüne katıp götürür.
Bu çoğu kez kaskatı kesilmiş bir inat, bazen tabiata hükmetme ihtirası ve yer yer de tilki kurnazlığıdır
Su, öyle bir öğütür ki sonunda yalçın kayaları kuma çeviren bir değirmen olur.
Gücü de yetmezse eğer tıpkı Kartacalı komutan Hannibal Barcanın dediği gibi son noktayı koyar:
Ya bir yol bulacağız ya da bir yol yapacağız.
Dile gelseydi böyle derdi, su
Ateşe koşan kelebekler misali o da menziline akacak
Keşke insanoğlu devr-i hayatının her merhalesinde hakikati müdrik edebilse
Bunu başarsaydı eğer Cahit Sıtkının ancak otuz beşinde keşfettiği o ilahi umde karşısında, "...su insanı boğar ateş de yakarmış demezdi.
Ne var ki hayat iksiri olan su bazen de sadece boğar
Ölüm olur öyle bir öfke tufanı doğurur ki, şehirleri,kasabaları, köyleri birer kartondan şato gibi yerle yeksan eder
İnsanoğlu haddini aşmakta sınır tanımıyor.
Beş bin yıl önce de insan aynı insandı, bugün de
Allaha kafa tutmayı mutat hale dönüştürdü!
Sonra ya bent vurulamayan selin önünde ya kasırgaların gazabında, ya koca koca dağları kül ufak eden volkanın kükremesinde ya yangınların kavurucu alevlerinde yahut da mikroskopta dahi güç bela görünen bir virüsün pençesinde çırpınıp durur
İnsanoğlu çoğu zaman kendi elleriyle yarattığı küçük kıyametinde yitip gider de, buna rağmen arkadan gelenler sebep sonuç ilişkisini bir türlü muhakeme etmez.
Mevlana diyor ki, Kim ki arpa ektiği tarladan buğday biçmeyi murad ederse bilsin ki hüsrandadır.
Karadenizin coğrafi ve iklim şartları meçhul değil ki
Kolaycılığa kaçmak isterseniz, bol bol referansınız var.
İbn-i Haldunun Coğrafya kaderdir şeklindeki yaklaşımını siz hayatınızın merkezine koyar ve bunu da amentü kılarsanız kendinize, gayet tabii ki suçlu siz değil coğrafyadır, iklimdir ve nihayetinde,ezelde size o kaderi yazan Allahtır!
Sen dereleri beton surlara hapsederken aslında bu mukadder sonu, kendi ellerinle inşa etmiş oldun.
Zahir, etme bulma dünyası dedikleri bu