Haber Girişi : 05 Kasım 2014 00:37

Sorun yasada değil, kafada...

Sorun yasada değil, kafada...

Birbirinden habersiz onlarca kişi aynı şeyi tekrarladı:

"Erzurum’a yatırımcı mı gelmiyor, gelen yatırımcıya sahip mi çıkılmıyor?"

Bu soruya dün bir cevap vermiştik. Demiştik ki, "Erzurum’a gelen yatırımcılar ya kovuldular, ya da kovulmaktan beter edildiler."

Bu tespitimize çok sayıda kişi "evet; çok haklısınız" dedi.

Hele bir de canı yanmışlar var ki zaten onların tepkilerini yazacak olsak bu gazetenin istiap hakkı yetmez!

Şikâyetçi olmayan yok gibi...

İşte o kişilerden biri de, Organize Sanayi Başkanı Zafer Ergüney’di.

"Yazınızın  altına imzamı atıyorum. Ancak ek olarak şu gerçeğin de bilinmesi gerekir: Erzurum’da halen bir tane organize sanayi bölgesi var. O da vaktiyle yapılan yanlış bir uygulama sonucu, ne yazık ki amacı doğrultusunda konuşlandırılamamış. Yıllardan beri mevcut organize sanayi bölgesinde, yeni bir yatırımcıya verebileceğimiz bir dönümlük yer bile yok. Dolayısıyla çok acilen ikinci organize sanayi bölgesinin faaliyete sokulması gerekirdi. Ancak orada da çok gecikme oldu ve dolaysıyla şu anda bile Erzurum’a yatırım için gelen kişilere ’arsa yok’ diyoruz. Sonuç olarak teşvik yasası ziyadesiyle işe yarıyor olsa dahi biz Erzurum’da arsa sorununu çözemediğimiz için gelenler geri gidiyor. Benim başkanlık sürem içinde de, çok önemli yatırımcılar arsa sorunu nedeniyle Erzurum’a gelemediler ne yazık ki..."

Dün bu ayrıntıyı unutmuştuk. Zafer Bey haklıydı. Bırakın on yıl önce kovulan yatırımcıları, bugün bile "hayır" denilen yatırımcılar oluyor. Çünkü mevcut organize sanayi bölgesinde santim boş yer yok, ikincisi ise, daha yeni ihale edildi.

Bu sebeple; çok rahatlıkla diyebiliriz ki: Erzurum’un yatırımcı çekememesinin nedeni, teşvik yasasının cazip olup olmaması değil, doğrudan arsa sorunudur.

Şayet ikinci organize sanayi bölgesi, yılan hikâyesine dönmemiş olsaydı ve de parseller vaktiyle hazır hale getirilebilseydi, en azından bizim bildiğimiz yedi sekiz işadamı başka şehre yönelmeyecekti.

Haklarını teslim edelim...

Önce Vali Dr. Ahmet Altıparmak’ın, 30 Mart’tan sonra da Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’in bu uğurda nasıl çırpınıp durduklarını biliyorum.

Vali Bey, bir ara adeta yatırımcıya yalvarıyordu: Erzurum’a gelin, yatırım yapın diye...

Geldiler de, o çağrıya kulak da verdiler. Ne yazık ki elinde onlarca dönümlük arsayı boş bekleten bu şehrin evlatları en küçük bir fedakarlıkta bulunmadı.

Bu sebeple kimse kimseyi kandırmaya kalkmasın:

Yatırımcı var, ama arsa yok!

Evet; düşünebiliyor musunuz arsa zengini Erzurum’da, yatırımcıya verilecek arsa bulamıyoruz!

Niye?

Çünkü bürokrasi hazretleri ha bire pres uygulayıp duruyor.

Yok efendim; ihalenin bilmem kaçıncı sayfasının bilmem kaçıncı bendinde, virgül yanlış yere konulmuş da bu da mevzuata aykırıymış da diyerek, yıllarca bu şehrin kaderiyle oynandı!

Bugün bazı aklı evveller, akıllarınca Recep Akdağ’ı istiskal etmeye çalışıyorlar. Unutmayın ki O olmasaydı, birinci organize sanayi santim büyüyemezdi.

Şöyle ki:

Şayet eski zirai aletler fabrikasının arsası, vaktiyle organize sanayine dahil edilmemiş olsaydı, bugün kayıp yatırımcı sayımız on’larla ifade ediliyor olacaktı!

ETSO Başkanı Yücelik’ten beklenen konuşma, "teşvik yasası cazip değil, yatırımcı gelmiyor" demek yerine; "Biz Erzurum olarak yatırımcıya arsa veremiyoruz. Bu da topyekün hepimizin eksiğidir" şeklinde bir özeleştiri olmalıydı.

Zira çıplak gerçek bizzat şudur:

Yağıyor olmasa da, yatırımcı Erzurum’a geliyor ama bakıyor ki arsa yok, usulca çekip gidiyor.

Dün o yazıyı yazarken asla bir devri sabık yaratma peşinde değildik. Muradımız Erzurum’un bugün içinde bulunduğu trajediye bir projektör tutmaktı.

Erzurum, iktisadi ve sosyal açıdan hızla irtifa kaybediyor.

Bunun sorumlusu, siyasi iktidardan önce yerel yönetimlerimizdir, yerel sivil toplum örgütlerimizdir.

Ticaret odası başkanı, "biz nerede yanlış yapıyoruz, nerede ihmal ve eksiklerimiz var ki gelen yatırımcıya arsa veremiyoruz" diye kafa yoracağına, topu taca atmakla meşgul!

Hal böyle olunca, birinci organize sanayi atıl durumdaki depo çiftliğine, ikincisi de yılan hikâyesine döner!

Sonra da yerli yabancı gelen tüm yatırımcıya, "haydi güle güle canım; bizde arsa filan yok" denilir!

Yahu birader! Hükümet buna ne yapsın?

Bizzat sen yatırımcıyı kovuyorsun, hatta dövüyorsun!

Birader! Senin unuttuğun bir şey var:

Devlet versin ben yiyeyim, ört ki öleyim devri çoktan bitti…

Görmüyor musun ayağa kalkan herkes kendi kudretiyle var olmaya çalışıyor. Sen ise, “kurtarıcı” bekleyip duruyorsun. Daha ne zaman anlayacaksın, iki el bir baş içindir, başta sendedir el de…

Şair yıllar önce bu hakikatin altını çizmiş; sen ise, hâlâ Mehdi bekleyip duruyorsun…

Minare ne kadar uzun olursa olsun, Mehdi’ye layık olmayan toplumlar Mehdi’yle buluşamaz.

Çünkü Sünnetullah çok açık:

Arpa ektiğin tarladan buğday biçemezsin…

Yani Lütfü Bey; arsa veremediğin yatırımcıya, “Niye yatırım yapmıyorsun” diye sitem edemezsin.

Beyim; işin tabiatı bu…