Nasıl bir atmosferde referanduma gidiyoruz? Mesele şirazesinden öyle bir çıktı ki, malum çevreler işi siyasi zeminden alıp ölüm-kalım mücadelesine dönüştürdü!
Oysa hadise şudur: Vatandaş, sandık başına gidecek ve hür iradesiyle ister "evet" isterse "hayır" diyecek. Her iki irade de muteberdir ve her iki tercih de demokrasinin tabii bir sonucudur.
Birilerimizin bir başkaları üstünde rüçhan hakkı yoktur.
Fakat gelin görün ki, fiziki olmasa bile kafalarında ve gönüllerinde yeni Berlin duvarları inşa edenler, Türkiye'yi dehşet verici bir anaforun içine atmaya çalışıyorlar!
Mesela...
Dışarıda Hollanda ve Almanya gibi ülkeler atlarını itlerini nallayıp saldırıyor, içeride ise, başta FETÖ ve PKK olmak üzere, bir çok yasadışı örgüt açıktan hendek kazmış durumda...
Legal zeminde siyaset yapan ve "hayır"cı cephenin en güçlü müstahkem mevkisi olan CHP bile çoğu zaman neyi savunduğunu ya da öngörülen anayasa değişikliğinin neyine itiraz ettiğini anlaşılır biçimde izah edemiyor!
Dün Sağlık Bakanı Recep Akdağ Erzurum'da gazetecilerle bir araya geldi ve pek çok AK Parti mensubunun yaptığı gibi bir kez daha halkın reyine sunulacak olan düzenlemeyi tane tane anlattı.
"Evet çıkarsa Türkiye tek adamın diktatörlüğüne sokulacak" şeklindeki en çok dillendirilen iddiadan tutunuz da, Meclis'in tamamen etkisiz hale getirileceği yönündeki tez'e kadar, itiraz edilen her konuya değindi ve kendisine has o sakin ve mutedil üslubuyla suçlamaları çürüttü.
Siyasette artık tecrübeli bir isim sayılan Bakan Akdağ,Türkiye'nin 2002 ile 2017 yılları arasında nereden nereye geldiğini özellikle de kendi alanı olan sağlıkta hangi inkişafların kaydedildiğini anlatırken,başta CHP olmak üzere, inadına ve ölümüne AK Parti karşıtlarının gelişmelere kör ve sağır kesilmesine bir anlam veremiyordu.
En azından bu sakat duruşun ve şaşı bakışın akıl ölçüleriyle izah edilemediğini söylüyor.
Elbetteki herkesin kendi iradesi doğrultusunda bir tercihi olacaktır. Başından beri sırası geldiğinde kendi tercihime dair defalarca ihsas-ı reyde bulundum. Buna mukabil ise yakınımda veya çevremde bulunan kimi eşim dostum da karşı beyanda olduğunu dile getirdi.
Ne ben onlar için düşmanım, ne de onlar benim muarızlarım...
Bakan Bey'in de itirazı, zaten vatandaş noktasında değildi. İtiraz, meselenin yalan ve yanlış bilgilerle çarpıtılmak istenmesinedir.
"Türkiye elden gidiyor, Türkiye diktatörlük girdabına girecek" türünden hakikatle alakası olmayan tezviratlar, sade vatandaşın kafasını karıştırmayı ve ruh dünyasını bulandırmayı hedeflediği için tercihi "evet" ten yana olanlar itiraz ediyor.
Bakan Akdağ'ın, "CHP, FETÖ'cüler ve PKK'lılar gibi hareket ediyor" cümlesi de bu fasıldandır.
16 Nisan'da hep birlikte göreceğiz, kim daha inandırıcı kim halktan kopuk...
Bir yanda AK Parti hükümetlerinin 14 yıl içinde yaptığı eserler, hizmetler ve somut başarılar var, öbür yanda ise ne pahasına olursa olsun, "Tayyip gitsin Türkiye de batarsa batsın" diyen, kini aklını esir almış azılı bir cephe var.
Bakan Akdağ, Erzurum özelinde ilçe ilçe köy köy dolaşarak, niye "evet"denilmesi gerektiğini anlatırken, bir yanıyla da sağlıkta yaptığı hizmetleri hatırlatıyor. Bu gerçeği yaşayarak gören Erzurum seçmeni acaba Akdağ'ın "evet"ine mi itibar eder, yoksa Türkiye'yi uçurumun dibine atmak isteyen FETÖ ve PKK gibi hainlerin "hayır"ına mı aldanır?
Oran ne olur bilemem, lakin gördüğüm şudur: Bizim insanımız neyin ne olduğunu ve kimin samimi kimin de rol yaptığını bilecek feraset ve izana sahiptir.
İlla da bir örnek ver diyorsanız, alın size 15 Temmuz şahlanışı... Yine de başka bir örnek ver diyorsanız alın size 14 yıldır kesintisiz seçim kazanan AK Parti ve 14 yıldır seçim kazanamayan CHP...
Yetmez mi?