Haber Girişi : 03 Aralık 2018 08:58

SİYASETTE ÖZGÜVEN PATLAMASI

SİYASETTE ÖZGÜVEN PATLAMASI
Ünlü gazeteci Çetin Altan, makalelerinin çoğunda devletten beslenenlere atıfta bulunur,  “hazineden geçinenler” dediği bu kesimi ara sıra iğneler, Türk insanının en çarpıcı özelliğinin “adam yerine konma” özlemi olduğunu sıkça tekrar ederdi. 
Ayıp, yasak, günah sarmalı içerisinde preslenen, okulda öğretmen sopasından, medrese de hoca falakasından, askerde onbaşı tokadından nasiplenen,  makam odalarının kapısında titreyen, polis ve jandarma fobisiyle büyüyen, aile içi şiddet ortamında şefkat görmeden ergenliğe adım atan bir ferdin, toplum içerisinde kendisini ispat etmesi ve bu dünyada “ben de varım” diyebilmesi psikolojik bir durumdur.
Özgüven eksikliği içerisindeki bu fertler,  varlıklarını hissettirmek için bir çoğunluğun içerisine dahil olup o çoğunluğun gücünden faydalanmak isterler. Bu yüzden dolayıdır ki ideolojik bir çatının altına girerler, bir cemaat ve tarikatın gölgesine sığınırlar, bir futbol takımının fanatik taraftarı, bir sanatçının çılgın hayranı veya bir siyasi partinin marjinal savunucusu olurlar.
İşte bu tür sosyal ve psikolojik sorunlar içersin de büyüyen nesiller, fert olmaktan öteye gidemezler.
Fert toplumundan, bireylerin oluşturduğu bir topluma geçmek gelişmiş demokrasilerde olan bir özelliktir. 
Bu tür ülkelerde insanlar, ürettikleri değer karşılığında devletten pay alırlar. Bizim gibi ülkelerde ise pay almak için devlette imtiyaz sahibi olmak gibi yaygın bir alışkanlık vardır.
Bu tespitler doğrultusunda bir değerlendirme yapıldığında insanımızın siyasete olan ilgisi anlaşılabilir.
Bilindiği üzere, statü sahibi olmanın, devlet imkânlarına ulaşmanın ve hazineden geçinmenin en kolay yolu siyasetin gücünden faydalanmak ve bu güç sayesinde makam ve mevki sahibi olmaktan geçmektedir. Bu yüzden dolayıdır ki ehliyet ve liyakate önem vermeyen üçüncü sınıf demokrasilerde siyasete ilgi oldukça fazladır.
Bu yakın ilgiyi, genel ve yerel seçimlerde yakından görebilmekteyiz.
 Malum üzere, önümüzde yerel seçimler var. Şehirler yerel yöneticilerini seçecekler. Yani vatandaşlar yaşadıkları şehri mamur ve müreffeh hale getirecek, yaşanılabilir kılacak emin kişileri belirleyecekler.
Siyasetin renkli simalarından rahmetli Necmettin Erbakan Hoca’nın tabiri ile kadayıfın altı artık kızarmak üzeredir.
Diğer seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde de “ben de adayım” diyenlerin sayısı bir hayli fazla. 
Hiçbir birikimi olmayan, ülke gerçeklerinden habersiz, ailesini geçindirmekten aciz, meteliğe kurşun atan silik kişiliklerin dahi ülke yönetimine talip olmalarını demokrasinin bir zenginliği olarak yorumlayamayız.
Bu coşkunun ve had bilmezliğin altında elbette ki sosyo- psikolojik sebepler ön plandadır.
Yöneticilik gibi sorumluluk, beceri ve liyakat isteyen makamlara önüne gelenin talip olması hem düşündürücü hem de trajikomik bir vakadır.
Gelecek nesillere yaşanılabilir bir şehir bırakabilmek gibi ağır bir sorumluluk gerektiren makamlara olan ilgi toplumun aklıyla alay etmekten öteye gitmemektedir.
Bu başvuruların geçici bir kimlik bulma hevesinden öteye gitmediği ve bir yerlere mesaj vermenin aracı olarak kullanıldığı bir gerçektir.
Lacivert takım elbiseler içinde pozlar verip, afiş ve billboardlarda boy gösterip, medyada isminin geçmesinden haz duyan bu kişilerin tek sloganları hizmet için göreve talip olduklarını söylemeleridir.
Şehrin sorunlarıyla ilgili ellerinde tek bir reçete olmayan bu cüretkârların dillerinden; Kur’an, vatan, bayrak, ezan, gibi kutsalların düşmemesi ise gözden kaçmamaktadır.
Oysa, bu kişilerin hizmet aşkları sadece seçim süreçlerinde olmaktadır.  Normal zamanlarda toplumun hiçbir sorunundan haberi olmayan, sosyal sorumluluk konularında yer almayan bu zihniyetlerin, vatan ve millet aşkları bir başka seçim zamanına kadar askıda kalmaktadır.
 Ellerinde plan ve projeleri olmayan bu insanların, şehri yönetmek gibi iddialı bir göreve talip olmaları cahil cesareti ve özgüven patlaması olarak değerlendirilebilir.
Siyasete olan bu yoğun ilgi, aslında siyasetin geldiği noktayı ve seviyesini göstermesi açısından oldukça manidardır.
Vatana ve millete hizmet etmenin yegane yolu elbette ki siyaset değildir. Allaha giden yol siyasetten geçer diye bir kural da yoktur.
 Niyetler halisse, hizmet etmek için onlarca yol vardır. Ama bu yollarda dünyevi makam, mevki, statü, yoktur. Sekreterler, makam arabaları, devletin kasası, korumalar, maaşlar ve mesai saatleri de yoktur. Yalnızca, hasbilik, fedakârlık, samimiyet ve kocaman yürekler vardır. 
Temennimiz, yoğun bir ilginin olduğu bu yarışta, ellerinde projeleri olan ehliyet ve liyakat sahibi, samimi yüreklerin çoğunlukta olmalarıdır.
Etiketler : erdalgüzel
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.