Bir yandan koronavirüs, bir yandan durmak bilmeyen kadın cinayetleri, Libya tartışmaları, şimdilerde Somali petrolleri derken, depremden önce de Türkiye gündemi son derece karışıktı. Fakat Sivrice depremi bir kez daha herkese başta can sağlığının geldiğini ve Türkiyenin afetler karşısındaki kırılganlığını gösterdi. Öyle ki 24 Ocak Cuma günü merkez üssü Elazığ Sivrice olan bir depremle Türkiye derinden sarsıldı.
Pazar günü itibariyle alınan haberlere göre 35 kişinin hayatını kaybettiği kaydedildi.
Enkazdan arama kurtarma çalışmaları devam ediyor, umutların canlı tutulması konusunda sürekli duyurular yapılıyor.
Depremin üzerinden 40 saate yakın bir süre geçmiş durumda. AFAD, UMKE,
Jandarma Arama ve Kurtarma Timleri dört bir taraftan Elazığ ve Malatya için çalışıyor.
Burada sıralanan örgütlerin üyeleri aktif olarak deprem bölgesinde çalışırken Türkiyenin dört bir yanında yardım kampanyaları sürüyor. Onlarca kampanyadan biri dün milli Basketbolcu Cedi Osman tarafından gerçekleştirildi. Daha doğru ifade
etmek gerekirse, Cedi Osman oynayacağı maçta atılan her üçlük sayı için 100 Amerikan doları bağışlayacağını açıklamıştı. Bu açıklama, bir yardım zincirine dönüştü. Bir yabancı basketbolcu maç sırasında Cedi Osmana gelerek bağışı 200 Amerikan dolara çıkarmayı teklif etmiş ve kendi de bu kampanyaya katılmıştı. İş Bankası da Kızılay aracılığı ile 5 milyon TL Elazığ ve Malatyadaki depremzedeler bağışta bulundu.
Son derece aktif faaliyet gösteren bir diğer kuruluş da Ahbap Platformu oldu.
Haluk Levent öncülüğündeki kuruluş; çadırlar hazırlattı, ihtiyaç sahiplerine yemek
ulaştırdı. STKların yanında yerel yönetimler de Elazığa, Malatyaya yardımları ulaştırma konusunda son derece hızlıydılar.
Erzurumdan, İstanbuldan, Ankaradan, İzmirden ve daha onlarca belediyeden yardımlar ulaştı.
Elazığdaki yaralar elbette sarılacak, gerek devlet gerek STKlar bu konuda tüm
kaynaklarıyla deprem bölgesinin yanında.
Fakat malumunuz, Türkiye bir deprem ülkesi.
Bu depremler yeni olmadığı gibi son da olmayacak maalesef. Deprem vergilerinin
şu ana dek depreme karşı önlem anlamında hangi alanlarda kullanıldığını öğrenmek elbette bizzat vergi mükelleflerinin hakkı.
Enerji Bakanı, her şeyi devletten beklememek lazım dedi de meslek etiğine aykırı
biçimde birtakım basın kuruluşları bu cümleyi bağlamından koparıp cımbızla çekerek servis etti. Bakan Dönmez, depreme karşı tedbirlerin alınmasında vatandaşların da gerekli hassasiyeti göstermesi gerektiğini söyledi. Son derece isabetli bir cümleydi.
Zira depreme canlı yayında yakalananlar, güvenlik kameralarına kaydedilen
görüntüler; vatandaşların bırakın deprem öncesinde yahut sonrasında ne yapmaları gerektiğini bilmeyi deprem sırasında kendilerini nasıl koruyacaklarını bilmediğini
ortaya koyuyor. Söz gelimi, canlı yayında şiddetli sarsıntıya yakalanan televizyon
programı konukları sakin kalmaya çalışarak sarsıntının geçmesini bekliyor,
ilkokulda hayat bilgisi derslerinde verilmesi gereken masanın altına girme, başını
boynunu güvene alma gibi önlemleri görmek maalesef mümkün değil. Hal böyle
olunca her an bir felaketle karşı karşıya kalma ihtimali olan bir ülkenin devlet teşkilatı ne kadar güçlü olursa olsun bu felaketlerden korunmanın başlıca yolu halkı
eğitmek ve bizzat halk tarafından tedbir alınmasını sağlamak. Bu noktada da elbette
devlete, eğitim kurumlarına görev düşüyor. Bir yandan Elazığdaki yaraları
sararken bir yandan da bu konular üzerine odaklanılması umuduyla