2001 yılında Başbakan merhum Ecevit'e rağmen kim ya da kimler Kemal Dervişoğlu'nu bu milletin başına musallat etmiştiyse, işte aynı güçler, tam da eş zamanlı olarak merhum İsmail Cem'e alelacele bir "parti kurma" siparişi vermişti!
Gençler o günleri hatırlamıyor olabilir, lakin bizim kuşak için "Anayasa kitabı fırlatılması sonucu çıkan ekonomik kriz" denilen o dalavere,küresel bir tuzak ve üst aklın çirkin bir oyunundan ibaretti.
Ecevit'i en yakınındaki adamları yani Brütüs'leri arkadan hançerlemişti,Mesut Yılmaz dersen, o zaten büyük oyunda küçük bir figüran bile değildi.
Ne Başbakanlık merdivenlerinde atılan yazar kasa, ne de niye cumhurbaşkanı edildiğini bugün dahi anlayabilmiş olmayan Sezer'in, Başbakan'ın önüne fırlattığı anayasa kitapçığı fitili ateşleyen kıvılcım olmamıştı.
Kemal Derviş'i ülkenin başına musallat eden irade, Türkiye'yi bölüp parçalamak ve daha kolay yönetmek için önceden her türlü zemini hazırlamıştı.
Oyunu MHP lideri Devlet Bahçeli bozmuştu...
O, eğer erken seçim kararı almasaydı, Mesut Yılmaz'ın da gönüllü ortak olduğu şer ittifakı ülkenin ıskatına çoktan oturacaktı.
O oyunu Bahçeli bozmuştu.
Merhum Ecevit, tutsak tutulduğu hastanede kendi iradesini kullanmaktan aciz hale düşürülmüş, Mesut Yılmaz ise, aklını kasıp kavuran kini yüzünden kurulan tuzakları göremeyecek kadar kör ve sağır olmuştu.
O krizin bedelini Türkiye, hem telafisi imkansız geçen zaman olarak, hem de onlarca milyar dolarlık kayıp para biçiminde ödemişti.
Yani Batılı şer odakları, yerli işbirlikçileri eliyle ülkemize çok ağır bir fatura kesmişti.
Türkiye bugün de benzer bir senaryoyla karşı karşıya...
Yine aynı Batı, içimizdeki taşeronları eliyle ülke yönetimini ve siyasi iktidarı şekillendirmek istiyor.
Mümkünse önce 31 Mart'a AK Parti'nin daha doğru bir ifadeyle Cumhur İttifakı'nın yerle yeksan olmasını murat ediyor! Eğer bu emellerine ulaşamazlarsa mutlaka seçimden sonra yeni bir parti kurdurup, o partinin üzerinden "Tayyip'i devirme"yi hedefliyorlar!
Bugünün Kemal Derviş'i yahut da İsmail Cem'i kim olur bilmiyorum,fakat "...sırf Tayyip gitsin de gerekirse şeytanla aynı yatağa girerim" diyen çakal ve alçaklar olduğu sürece, illa ki atılan kemikleri yalayacak çomarlar vardır.
Sayın Bahçeli'nin 31 Mart bir beka seçimidir, demesi hiç mi hiç öylesine söylenmiş bir boş söz değil.
Sayın Bahçeli de Sayın Erdoğan da, kemiği de görüyor, çomarı da...
En önemlisi her iki lider, tüm ipleri elinde tutan kuklacıyı da biliyor.
Kaç vakitten beri pusuya yatıp Türkiye'nin dizleri üstüne düşmesini bekleyen işbirlikçi sırtlanlar var. Öyle inanmışlar ki 31 Mart'ta Cumhur İttifakı kaybedecek, bunlara gün doğacak!
Dervişleri de var, Özkanları da...
Yılmazlar'ı da hep oldu zaten...
Vaktiyle çok zengin bir hemşehrimiz oğlu için aynen şöyle demişti:
"Niye belediye başkanı olacakmışsın ki, kur bir parti ol başbakan!"
Şimdinin milenyum yamyamları da şöyle diyor:
"Niye darbeyle filan uğraşıyorsun ki, AK Parti'nin içinden bul kırk elli hain, kur yeni bir parti, ol devlet başkanı!"
Peki bu mümkün mü?
Değil.
Onları bilemem, ama Müslüman aynı delikten iki kere ısırılmaz.
Ya ısırılırsa?
Ne diyelim ki birader; demek ki o "Müslüman" delikten gelen zehre meftun!
Beyni büsbütün uyuşunca nasılsa ne bir vatana, ne bir devlete, ne bir bayrağa, ne de bir millete ihtiyacı olmayacak...
Aha şunun şurasında on gün kaldı. Bekleyelim, nasılsa ağabeyleri pusuda soluyup duruyor.