SEVGİLİYE?
Seni günahkâr gözlerimle bir dem görsem Ya Rasulallah! Hardal tanesi kadar H.z.Vahşi gözüyle. Yâda kokunu duysam, uzun çöl gecelerinde seni özleyen kavurucu sıcaklarda senin binitin olan Gasva?nın ruhuyla. Yahut tenini okşayan ılık bir rüzgâr olsam, sarılsam sana ayrılmayasıya... Endişe ve kederlerimi duygularımın avukatı yapıp, asırlar sonra senin karşına çıksam. Masiyetlerimin arşa yükseldiği bir anda şefaatini dilesem. Biliyorum Ya Rasulallah! Ümmetini ne çok sevdiğini. Sana işkenceler yaparken birileri,senin yine ümmetim dediğini.
Güneşin erittiği buz?un serzenişiyle sesleniyorum sana.
?Asırları kaldırsan aradan Ya Rasulallah! Kaldırsan ki; mesafeler birer birer yok olsun aradan?diye dua ettiğim o güzel günler geliyor aklıma. Ufukları kaplayan sevgimle yüzümü süreyim sana. İşte davran yüreğim! Kalkıyor mesafeleri aradan kaldıracak olan binit.
Sevgilinin yurduna ulaştıracak beni. Yıldızlarla arkadaş, güneşle sırdaş, ay?la yoldaş yapacak. Bekle Sevgili! Buket, buket gülleri demet yaptım sana, yakamozlarıda topladım senin için. İşte bak; güneş, ay ve yıldızlarda şahitlik ediyor bana. Âlemlerin efendisine yaptığım yarenliği tebrik ediyorlar belki.
Düşünen ben miyim? Diyorum kendi kendime. Bu nadide güzellikleri sadece. Ama ?Lebbeyk.?sesleriyle tüylerim diken diken. Bir güneşin etrafında dönen melekler, rabbe olan şükranlarını sunuyorlar saf ve temiz bir yakarışla. Tıpkı analarından doğduğu ilk günde oldukları gibi. Kapılıyorum meleklerin seline...1-3-5-7 dönüyorum. Tavaflıyorum; Yaratıcının, meleklerinin kutsadığı kutsal beyti. Şaşmayın, şaşır-mayın. Dönmüyor mu ki, hayat zamanın elinde, dünya güneş ekseninde, ay?da dünya denizinde.
Ve dönmüyor mu ki insan, ana rahminden pazara, ardından bir top kefenle mezara.
Şükür Ya Rabbi! Kara toprakları kucaklamadan daha, Yekvücut olduk hazırlandık H.z Âdem ile H.z Havva?nın mekânına. Bekliyorum âşıkların beklediği gibi Arafatta. Biliyorum Sevgilide beklemişti buralarda.
Özlemin pekiştiği, dağları devirerek erittiği, yıllardır sayıklayarak hayalini gördüğüm dünya cennetindeyim. Peygamber(s.a.v.)şehrindeyim. Kim bilir kaç yürek buraları özler ve kim bilir sen kaç yüreğe misafir gidersin Ya Rasulallah! Akıyor dağları deviren sevgin, setleri yıkarak üzerime. Kutsi bir yolculuğun son aşamasındayım artık. Peygamber mekânında. Kaç gece sabahlara kadar beklediğim, özlemimle yanıp kavrulup yandığım sevgilinin mekânında.
Sevgili; hakiki âşıkların senin yolunda koşarken, benimkisi emeklemekten başka bir şey değil senin uğruna... Heyecanımın coşkun denizler gibi çağladığı bir anda senin yanındayım. Bilmem ki, nasıl anlatayım ahvalimi sana; bütün burada ki Müslümanlar şahit olsalarda bana, yine anlatamazlar sevdamı sana.
Biliyorum... Karşımdasın?
Bütün heybet ve azametinle? Kokunu duyuyorum, seni yaşıyorum Ya Rasulallah!
Güller bahçesinin kokuları bile sönük kalıyor, dünyanın güzellikleri soyutlaşıyor yanında.
Biliyorum! Zamanı geldi ayrılığın. Ayrılık ölümden beter, derlerdi yıllardır, aldırmazdım. Ama şimdi anlıyorum senden ayrılmak ölümden de betermiş Ya Rasulallah!
Bana kalan seninle geçirdiğim bu anlar ve ilelebet bende yaşayacak bunlar. Hep senin yanında olacağım ve seni anlatacağım seni özleyen yüreklere, bendeki kalan yitik sevdanla.
Deli-dolu gezeceğim bir ömür boyu dünyada. Kim bilir, buluşmak mahşere kaldı seninle.
Üzülmüyorum! Hiç değilse sırlarımı paylaşırım rüyalarda. Özleyeceğim seni. Ya Rasulallah! Yüzüm artık gülüyor sen gülüyorsan Ya Rasulallah?
Murat TEKİNALP