Haber Girişi : 04 Mart 2014 11:19

SEVDİĞİM NÜKTELER, ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR

SEVDİĞİM NÜKTELER, ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR

Ben de sizler gibi, altını çizdiğim satırları arşivlemeyi severim. 

Sonra da ara sıra eski evrakı karıştırıp notlarımla sohbet ederim. 

Şimdi arşiv müktesebatımıza net deryasından oltamıza takılanlar da eklendi.

Bu haftaki yazımda bunlardan bazılarını size ikram etmemi ister misiniz? 

3Evet”diyenler, buyursunlar!

Tüm övgüler, yeryüzünü kullarının hizmetine veren Allah’adır. 

Onun izniyle derin vadilerde, geniş yollarda yürür bu insanlar. 

Yüce Allah kullarını yerden bitirdi, yere gönderecek ve yine oradan çıkaracaktır. 

Toprağı kudretiyle kullarına yatak eden, çivi gibi yüksek dağlarla yeryüzünü pekiştirerek üstüne direksiz göğü diken, yıldızları karanın ve denizin karanlıklarında insanlara rehber eden O’dur. 

Ayı ışık, güneşi çıra eden; gökten suyu indirip ölü toprağı dirilten O’dur. 

Toprakta her türlü meyveyi bitiren, çeşit çeşit bitkileri yaratan O’dur. 

Biri tatlı ve leziz, diğeri tuzlu ve acı olan iki deryayı birbirinden ayıran O’dur. 

Denizin sırtında ve taşların üstünde yürüsünler diye dağ gibi gemileri, sürü sürü binek hayvanlarını kullarının hizmetine sunarak iyiliklerini doruğa ulaştıran O’dur. 

(İBN BATTÛTA SEYAHATNAMESİ BİRİNCİ BÖLÜM-GİRİŞ) 

***

George Reeves, 5. sınıfta öğretmenimdi. 

Derste durup dururken ’sessizlik’ diye bağırırdı. Sonra tahtaya kocaman harflerle YAPAMAMAK yazardı. Sınıfa dönüp bakardı bir şeyler bekleyerek. 

Ne istediğini anlar. AMA’YI SİLELİM diye bağırırdık.

Öğretmenemiz, küçük bir hareketle AMA’YI silerdi tahtadan. Tahtada da YAPMAK sözcüğü kalırdı güçlü manasıyla.  

(Norman Vincent Peale) 

***

Bilgisayar devi IBM projesi olarak bazı parçalarını Japonya’da üretmeye karar verir. Ayrıntılı özellikler belirlenirken, kabul edilebilir hatalı parçaların sınırı, her 10 bir parçada üç hatalı parça olarak belirlenir. 

Teslimat geldiğinde yanında bir de mektup vardır.

Biz Japonlar, sizin çalışma yöntemlerinizi anlamakta güçlük çekiyoruz. Her 10 bin parçada üç hatalı parça yapıp, ayrıca paketledik. Umarız bu sizi memnun eder.

Buna IBM’de hala gülerler. 

***

Ahir zaman ümmetleri süsler evlerini, nefislerine kapılıp bozar huylarını; şan ve şehvet ile dik tutarlar boylarını..

Ahir zaman ümmetleri, dünya fani bilmezler; gidenleri görerek ondan ibret almazlar...

Tatlı tatlı yiyenler; türlü türlü giyenler, altın tahtta oturanlar, toprak altında kalmışlar..

Herkese ferman olmuştur ölümün şerbetini içmek; kaçıp kurtulamazsın, ondan ne kadar sakınsan... 

(Hoca Ahmet Yesevi) 

***

Büyük İskender’in yanına gelen bir fakir, ondan bir şey alamayınca ısrar eder:

- Az bir şey olsun ihsan etmez misiniz?

-Az şey vermek bana layık değildir.

-O halde çok ihsan ediniz.

- O da sana layık değildir! 

***

Harun Reşid’in vezirlerinden biri, Behlül Dânâ’ya şaka yollu takılmış; 

- Müjde olsun sana ey Behlül, Halife seni, domuzlarla maymunlara çoban tayin etti. 

Behlül, cevabı yapıştırmış:

- Öyleyse kulaklarını aç da emirlerimi yerine getirmeye hazırlan!

Demişlerdir ki;

Mirasın hayırlısı edep;

dost ve arkadaşın hayırlısı güzel huy; 

komutan ve yol göstericinin hayırlısı Allah’ın o kişiye iyilik yollarını açıp kötülük yollarını kapamakta yardımcı olması, ticaretin en faydalısı, bütün gücüyle çalışmaktır. 

İnsan için;

akıldan çok mal, danışmadan/istişareden çok güvenilecek dal, bilgisizlikten daha şiddetli fakirlik olamaz. 

(Nehcü’s-sülûk Fi Siyaset’il Mülûk /Yönetenlerin yönetimi/Ebu Necib Sühreverdi) 

Bazı bilginler dediler ki; 

Her kim göğüs sahasına ilim ağacını dikerse: büyüklük meyvesini devşirir. 

Her kim züht ve takva ağacını dikerse, kıymet ve değerlilik meyvesini devşirir. 

Her kim vakar ağacını dikerse, saygıdeğerlik meyvesini devşirir. 

Her kim herkesle hoş geçinmek ağacını dikerse, selamet meyvesini devşirir. 

Her kim kibir ağacını dikerse, kızgınlık ve hiddet meyvesini devşirir. 

Her kim haset-çekemezlik ağacını dikerse, üzüntü ve keder meyvesini devşirir. 

(Nehcü’s-sülûk Fi Siyaset’il Mülûk /Yönetenlerin yönetimi/Ebu Necib Sühreverdi) 

***

Çalgıcının birini evlendirmek ister ailesi. 

-Bana ölü yıkayıcı bir hanım bulursanız evlenirim, diye şart koşar.

Bu cevaba şaşıran ailesine çalgıcının cevabı şöyle olur: 

-Bu dünya keder ve sevinç dünyası... Düğün olursa beni, ölü olursa onu çağırırlar, geçinip gideriz.

Hesap ettim cümle dünya malını 

Neticesi bir top beze dayandı diyor, koca Seyranî...

biz de şöyle devam etmişiz: 

Bu gerçeği görür her kişi amma

Ders alır ölümden, itimden sanma 

Gafillerde uzun sürdü uyanma 

Baş merteğe değdiğinde uyandı