Haber Girişi : 04 Mart 2014 19:32

Sekmen mi, Aydın mı?

Sekmen mi, Aydın mı?

Seçime artık sayılı günler kaldı. Bir yanda parti liderleri vargüçleriyle o mitingten bu mitinge koşup duruyor, beri yanda da her ilde kıyasıya bir yarış sürüyor.

 

Şayet Türkiye’nin başına bela edilen paralel yapının fecaatleri ortaya çıkmamış olsaydı, bugün seçime dair kimbilir ne haberler, ne yorumlar yapılacaktı.

Olmadı maalesef...

Çünkü paralel yapı ülkenin temellerine öyle tahrip gücü yüksek mayınlar döşemiş ki, ne seçim kimsenin birinci derecede önceliği oldu, ne de bizim dışımızdaki olup bitenler...

Fakat seçim de büsbütün yaklaştı işte...

Seçmen, haklı olarak kime oy vereceğini ya da kimin kimden daha ayağı yere basan vaadlerde bulunduğunu öğrenmek ve kendince bir analiz yapmak istiyor.

Misal Erzurum?

Evet; Erzurum’da ikisi iddialı bir çok parti seçime giriyor.

Başkan adayları, ülke gündeminden bağımsız olarak kendi programları çerçevesinde adamakıllı çalışıyorlar.

Özellikle de AK Parti adayı Mehmet Sekmen ve MHP adayı Kamil Aydın...

Diğerleri "boş duruyor" demiyorum. Lakin en fazla bu iki aday sahada ve en fazla bu iki adayın açıklamaları basına düşüyor.

Alın size AK Parti adayı Mehmet Sekmen’den bomba bir açıklama...

Bakmayın siz bu açıklamanın gündemin ateşinde kaynayıp gitmesine, aslında son derece iddialı bir çıkış:

"Erzurum’da evsiz kimse kalmayacak"

Bunu söyleyen, İstanbul’da üç dönem belediye başkanlığı, iki dönem de iktidar partisinden milletvekilliği yapmış biri...

Yani siyaset heveskârı değil.

"Erzurum’da evsiz kimse kalmayacak" sözü, laf olsun torba dolsun türünden sıkılmış bir palavra olamaz...

Çünkü (kazanması halinde) bu söz, Mehmet Sekmen’e hatırlatılır ve bir ev sahibi olma hayalleri kuran vatandaşlar yakasına yapışır:

"Ev sahibi olacaksınız demiştin, hani evlerimiz?"

MHP adayı Kamil Hoca da son derece yerli yerinde taahhütte bulunuyor. Misal diyor ki, "yaşanılabilir bir şehir"

Bu da hiç yabana atılamayacak bir söz. Zira Erzurum şu haliyle maalesef çok da yaşanabilir  bir şehir değil çünkü...

Biri bütün bir şehre, diğeri de o şehirdeki muayyen bir kesime sesleniyor.

Pekii hangisi rasyonel?

Bana göre Mehmet Sekmen...

Niye?

Şundan:

Erzurum’un "yaşanabilir bir şehir" olabilmesi, en az on yıllık bir zaman dilimi gerektiriyor.

Ama "evsiz kimse kalmayacak" vaadi, iki üç yıl içinde gerçekleşebilir  bir proje...

Erzurum geçen on yıl içinde yerel yönetim (büyükşehir)  açısından öylesine hırpalandı ve öylesine acımasızca ıskalandı ki, yeniden "büyük Erzurum"u vücuda getirmek en az bi o kadar zaman gerektiriyor.

Ama bin-ikibin  yoksul insanı ev sahibi etmek, üstelik de bizzat belediye eliyle son derece mümkün ve olabilir bir şey...

Mehmet Sekmen, belediyeciliğin kendisine kazandırdığı o tecrübeyle rakibine tur bindirmiş oldu.

"Yaşanabilir Erzurum", muhayyel yani izafi...

Hoş, Hoca bunu söylerken palavra sıkmıyor, hatta bizzat inandığı şeyleri söylüyor. Kamil Aydın, hocalığın da verdiği o edeple bugüne kadar hep inandırıcı oldu.

Mehmet Sekmen ise, siyaset tecrübesini, yaptığı hizmetleri, bilgi birikimini ve gerçekçiliği ön plana çıkarıyor.

Düşünün hele Erzurum’da iki bin yoksul insan, belediyenin tanıyacağı son derece uygun şartlarda evsahibi olabilse bu, şehrin sosyal yapısında bayram havası yaratmaz mı?

Mehmet Sekmen Makyavelist bir politika izlediği için "öndedir" demiyorum. Veyahut da Kamil Aydın, "uçuk şeyler söylediğinden" ötürü  kazanamaz da demiyorum.

Dediğim çok açık:

Mehmet Sekmen doğrudan insana ve insanın bugünkü sorununa dokunuyor.

Kamil Aydın ise, insana ama insanın uzun vadeli yarınlarına hitap ediyor.

30 Mart’ta ahali kararını verecek...

Beni ilgilendiren husus şudur:

Seçimin iki iddialı adayının da bu şehre ve bu şehrin insanına dair söyleyecek sözü olmasıdır.

Çünkü biz son iki yerel seçimde adayın değil, adayın arkasında duran genel başkanın kefilliğine oy kullandık.

Artık "ben filana kefilim" lafını duymak istemiyoruz.

O filan kişi ne söylüyor, ne öneriyor, ne taahhüt ediyor?

Onları bilmek istiyoruz.

Öyle ya, Tayyip Bey’in "ben kefilim" dediği zatın bu şehrin ocağına nasıl kibrit çöpü ektiğine hep beraber tanık olduk.

Muhterem genel başkan; sizin olabilir ama bizim artık yitirecek bi on yılımız yok!

Bu sebeple adayı önemsiyoruz ve o adayın söylediklerine kulak veriyoruz.

"Sana kimin kefil olduğunu bırak kardeşim sen kimsin, senin bir adın bir soyadın ve en önemlisi de bu şehre dair söylediğin bir sözün var mı?"

Geçen on yılda bunu sormadık.

Hem öyle bir sormadık ki aynı yanlışta iki kez ısrar ettik.

Erzurum mahvoldu, Erzurum yarış dışında kaldı, Erzurum göz göre göre kendisini "yarı tanrı" zanneden putperest bir nefsin kurbanı oldu.

Canımız öyle yandı ki, artık şehrimizi de kendimize de maceraya atacak durumda değiliz.

Bu sebeple şimdi soruyoruz:

"Aday kardeşim! Sen kimsin, ne öneriyorsun?"

Bu seçim, tam olarak işte budur.

Evet; Ak Parti işe uyandı, kendini "yarı tanrı" zanneden aklıevvelin üstünü çizdi çizmesine de ... Lakin neylersiniz ki Erzurum’un da on yılı ziyan oldu gitti...

Hiç kusura bakmasın bu on kayıp yılımızın tek müsebbibi de Tayyip Erdoğan’dır.

Erzurum ayağa kalktı, stadyum inledi, seçim meydanı ağladı...

Fakat Tayyip Bey ısrarla bütün bunları görmedi ve Erzurum’u sınıfta bırakacak maceranın kollarına attı.

Bugün geride kalmış bir şehir isek -ki öyleyizdir- bunun yegâne nedeni, Tayyip Bey’in inadına "kefiliyim" dediği o zattır!

Dile kolay, tam on yılımız gitti. Altından da kıymetli on yıl...

Erzurum olarak canımız çok yandı ama ne çare ki hakikat değişmiyor:

Her şehrin inkişaf ettiği geçen on yılda, biz yani Erzurum çuvalladık, duvara tosladık ve hasılı sırf kendisini "yarı tanrı" zanneden bir adam yüzünden sersefil olduk.

Bugün tesellimiz şu:

Ne Mehmet Sekmen, ne de Kamil Aydın kendi kişilik ve kimliklerinden arınarak sadece ve sadece liderlerinin kefaletleriyle yürümeyecek kadar nitelikli insanlar...

İbre tabii ki Mehmet Sekmen’i gösteriyor, ama Kamil Hoca da bu yarışı anlamlı ve de saygılı kılan artı bir değerdir.

Geçenlerde Kardelen TV’de izledim...

 İsmi lazım değil bir partinin Palandöken adayı anlatıyor:

"Ben kazanırsam Organize Sanayi’de asgari ücretle işçi çalıştıran yerleri kapatacağım; yerine en az üç bin lira maaş veren fabrikalar kuracağım."

Düşününüz ki böyle aklı evveller de siyaset yapıyor.