Duyar gibi oluyorum, "bu tempoya insan mı dayanır?" diye soruyorsunuz.
Haklısınız; çok zor.
Hele de yılın 7-8 ayı kış olan bir memlekette...
Lâkin, bundan başka da çare yok.
Ya 7-24 saat esasına göre çalışıp, seneler önce yanıbaşımızdan vurup giden kalkınma trenine koşup yetişeceğiz, ya da o trenin arkasından kös kös bakmaya devam edeceğiz.
Bu sebepledir ki 30 Mart seçimleri, Erzurumun miladıdır.
Mehmet Sekmenden öncesi ve Mehmet Sekmenden sonrası...
Herkes yeni dönemi bekliyor.
Beklenti çok büyük...
Çıta yükseldi artık...
Binlerce projeden söz etti, kentsel dönüşümü tamamlayacağını söyledi, altyapıyı yeni baştan kuracağını açıkladı, köy ve ilçelere kucak açacağını anlattı, kış turizmine sahip çıkacağının altını kalınca çizdi, özel teşebbüsün önünü açacak radikal adımlar atacağının sözünü verdi, hayvancılığın Erzurumda yeniden sıklet merkezi olacağına vurgu yaptı ve en az bunlar kadar önemli bir şey daha söyledi:
Yapacağım önemli işleri halkla istişare edeceğim, sivil topluma ve sokağa kulak vereceğim, ben yaptım oldu demeyeceğim.
Mehmet Sekmen, üç dönem belediye başkanlığı iki dönem de milletvekilliği yapmış deneyimli bir siyasetçi, yönetici...
Arkasında iktidarda olan bir parti ve o iktidarın güçlü bir lideri var...
Ve yüzde altmışa yakın halk desteği.
Çok çok olağanüstü bir durum olmaz ise, bu avantajlara sahip bir belediye başkanının hiç bir mazereti olamaz.
Ya başaracak, ya da başaracak.
Tamam, işi hiç de kolay değil.
Baksanıza binin üzerinde köy, yüzlerce mezra, yirmi ilçe ve onlarca mahalle...
En kötüsü de dört bir yana sirayet etmiş geri kalmışlık illeti...
Avantajı kadar, dezavantajı olan bir şehir…
Tabii ki Mehmet Sekmen bir süpermen değil. Ancak Erzurum öyle hizmete susamış bir şehir ki, birikmiş bütün sorunların beş yıl içinde çözüme kavuşmasını bekliyor.
Köylü de temiz su içmek istiyor şehirli de...
Köylü de düzgün yol istiyor şehirli de...
Neyse ki Erzurumda köyle şehir arasında çok büyük bir fark yok!
Her ikisi de hizmete hasret...
Misal; hızlı tren Erzuruma gelirse, köylü de şehirli de aynı anda görmüş olacak.
Misal; "Halk ne istiyor?" diye sorulduğunda bu soru, on yıl sonra ilk kez köylüye de şehirliye de aynı anda sorulmuş olacak.
Misal; belediye meclisinde ele alınan konular tartışılarak ve ortak akıl yürütülerek karara bağlanırsa, bu demokratik ve insani ölçüye, şehirli de ilk kez köylüyle aynı anda tanıklık edecek.
Hasılı, Mehmet Sekmenin işi zor olduğu kadar da kolay...
Kolay; çünkü ciddi bir tecrübeye ve Ankarada güçlü bir iktidar desteğine sahip…
Ve Ona opsiyon açmış bir halk var.
Bize hayli pahalıya maloldu ama bir de Erzurumun kayıp on yılı var. Ki, orada ders çıkarmak isteyenler için birbirinden çarpıcı olaylar duruyor...
Yolun başındayız.
Fakat…
Baksanıza yolumuz öyle uzun ve meşakkatli ki, kimsenin laylayloma lüksü yok.
Ya o treni yakalayacağız, ya da dört bir yanı müsavi olan bu hormonlu köyde yaşamaya devam edeceğiz.
Mehmet Sekmenden "kurtacı" olmasını beklemiyoruz, sadece iyi bir belediye başkanı olsun yeter.
Erzurum, o eksiğini tamamlarsa zaten koşmaya da başlayacaktır.
Gelin hep birlikte Mehmet Sekmene şu güven duygusunu aşılayalım:
Haydi Sayın Başkan sen bu işi başaracaksın, biz de sonuna kadar arkandayız.