Haber Girişi : 29 Ağustos 2016 10:05

ŞEHRİMİN İNCİSİ, GÖNLÜMÜN BİRİNCİSİ, TÜRKİYE'NİN SONUNCUSU!

ŞEHRİMİN İNCİSİ, GÖNLÜMÜN BİRİNCİSİ, TÜRKİYE'NİN SONUNCUSU!
İnternet medyasını incelerken bir başlık dikkatimi çekti.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü demiş ki:
"Üniversiteleri, dünya çapında bilim ve teknoloji üretilen merkezler haline getirmeliyiz."
Merak ettim, inceledim haberin detayını. 
Sayın Bakan; Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunda, 'Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi 2016' sonuçlarını açıklarken yaptığı konuşmada dile getirmiş bu görüşünü.
***
Listede Üniversitemizin adını aradım merakla ve heyecanla. 
İlk beş, yakışır; yok!
On, fena değil; yok!
On beş, yirmi, idare eder; yok!
Haydi, yirmi beş olsun; yine yok!
Çok canım sıkıldı, üzüldüm.
A benim gönlümün birincisi, şehrimin incisi güzel üniversitem, neredesin? 
Kimler sollamış seni, kimler listenin en sonuna yollamış seni? 
Sayın Bakan ellilik listeyi ilan etmiş ya. 
Bizimkisi 48. Sırada?
Yazıyla tekrarlayalım, kırk sekizinciyiz,  GİRİŞİMCİ ve YENİLİKÇİ üniversite endeksine göre?
***
Üzüntü ve hüznün kamçıladığı öfkeyle sosyal medyada yazmamam gereken bir şey yazdım, söz ağızdan çıktı, yayıldı neyleyim. 
Onlara söyledim, size de şöyleyim:
GİRİŞİMCİ ve YENİLİKÇİ
üniversite endeksine göre Atatürk Üniversitesi 48. Oldu.
* Bilimsel ve teknolojik araştırma yetkinliği, 
* Fikri mülkiyet havuzu, 
* İşbirliği ve etkileşim, 
* Girişimcilik ve yenilikçilik kültürü ile
* Ekonomik katkı ve ticarileşme boyutları gibi 23 göstergeye göre sıralanıyor; endeks ile üniversiteler...
Doğrusu pek baba göstergeler, çok ciddi raking kıstasları.
Arkadaşlar çok feci dediler.
"O kadar da değil, ters çevir listeyi, ikinci oluruz!" Dedim.
Canı sıkılan bir hemşehrimiz hemen yorumu yapıştırdı:
"Ters çevirip az silkelersek en üste bile çıkabiliriz"
***
Şakayı bir yana bırakalım, konu fevkalade derin ve ciddi. 
Değerlendirme göstergelerine bakar mısınız? 
Bir Üniversitenin "Bilimsel ve teknik araştırma yetkinliği" bakımından en alt sıralarda olması ne demek? 
Fikri mülkiyet havuzu sığsa bir bilim yuvasının, ilim deryasında nasıl yüzecek? 
Girişimcilik hak getire, işbirliği ve yenilikçilik kültüründen eser yok, öyle mi? 
Ne kaldı bilmem ki geriye.
Daha 23 kriter var.
***
Üniversitenin bilimsel insan kaynaklarına bakıyorum.
Akademisyenler ordusunu inceliyorum. 
Az sayıdaki intihalci, intikalci, kesme kopyalamacı hocayı bir kenara bırakıyorum.
Kahir ekseriyet, dünyanın hangi parlak üniversitesine götürseniz kabul görecek yetkinlikte bilim insanlarından oluşuyor.
Hepsi seçkin beyinler, çağdaş araştırma metotlarından haberdar, ciddi sınavlardan başarıyla geçmiş zeki insanlar.
***
Peki, nedir bu perişanlık?
Kaynak ve para derseniz, bu alanda ciddi bir sıkıntı olduğunu sanmıyorum.
İçsel ve dışsal ciddi kaynak akıyor projelere. 
Milletvekillerimiz, Bakanlarımız Hükumet nezdinde her iki üniversitemizin de arkasında kale gibi duruyorlar.
Hükumetin ve yüksek bürokrasinin mali kaynak ve proje desteği konusunda hiçbir fedakarlıktan kaçınmadıkları kanaatindeyim.
Çabalarla artabilir de mali ve fiziki imkanlar. 
Bilimsel makale, atıf endeksi ve alınan bu son neticedeki ana nedenin parasal olmadığını düşünüyorum.
***
Belli ki bir sistem sorunuyla karşı karşıya Üniversitemiz. 
İyi niyetli yöneticilerin bile tüm çabalarına rağmen üstesinden gelemedikleri hantal, yorgun, kendini yenileyemeyen bir yapı var. 
Ciddi reformlara ihtiyaç var; yeni vizyona, köklü değişime, kararlı atılıma, kuvvetli bir neşter atmaya...
Yeni yönetim ciddi ve köklü çareleri düşüne dursun...
Gelin biz birlikte şunu fikredelim; 
Üniversitemizden, kur'ayla belirleyeceğimiz yüzlerce akademisyenin tutup elinden,  götürsek Aziz Sancar'ın Üniversitesine, başarılı olurlar mı olmazlar mı? 
Benim cevabım: Bal gibi olur.
O derece güveniyorum üniversitemin dünyaya, bilime açık genç beyinlerine.
Gelin bir de soruyu şöyle soralım: 
Aziz Hocayı ikna edip, Atatürk Üniversiteli yapsak, ne yapabilir bu koşullarda? 
El cevap; şöyle bir bakar sakat mantaliteye, köhne zihniyete, anti üniversal yerel yaklaşılara, kaçar gider altı ayda geldiği yere.
Kaçmasa da kaçırırız zaten! 
Tıpkı, rahmetli Oktay Sinanoğlu'nu kaçırdıkları gibi.
***
Peki çare? 
Bunu ciddi şekilde tartışmalı şehir.
Benim önerim şöyle:
Sayın Rektör; Tüm Fakülte ve Yüksek Okulların öğretim üyelerinden oluşan bir "SORUNLARI TESPİT ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ OLUŞTURMA" heyeti teşkil etmeli.
Raporlar, şehrin ilgili sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, siyasiler ve bürokratların da katılacağı bir şurada masaya yatırılmalı, bir acil eylem planı hazırlanmalı.
Şehir için fikirlerine ihtiyacımız olan Üniversitemiz, öncelikle kendi yaralarını sarmalı. 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.