HDP'nin, 7 Haziran genel seçimlerinde, Güneydoğu'nun ve Doğu'nun büyük bir bölümünde
olduğu gibi Erzurum'da da; Hınıs, Karayazı, Tekman, Karaçoban ve kısmen de Horasan hatta Çat'tan tehdit ve baskı sonucu oy aldığı herkesin bildiği bir gerçektir...
Öyle ki, HDP de kanlı terör örgütü PKK da, bu gerçeği saklama ya da manipüle etme ihtiyacı
duymadı. Aynı çevreler bugün de 1 Kasım genel seçimleri için aynı taktiği denediklerini zaten
söyleyip duruyorlar.
Daha bir kaç gün önceydi, gazeteniz Palandöken PKK tarafından köylerde yaşayan insanlara gönderilen tehdit mektubunu yayınlamış ve "eğer ciddi bir önlem alınmaz ise, önümüzdeki seçimde de bu yöredeki halk, silah korkusu ile yine HDP oy verecek" demiştik.
Aradan geçen sürede acaba neler oldu, kolluk kuvvetleri bu tehdit ve baskılar karşısında yöre halkının güven içinde oy kullanması için hangi önlemleri aldı, diye baktık...
Kabul edelim ki ne asker, ne istihbarat servisi, ne de polis boş durmamış... Geçen hafta Erzurum'da yapılan bölge seçim güvenliği toplantısı da gösteriyor ki, devlet, PKK'nın halk üzerindeki baskısını kırmak için var gücüyle çalışıyor. İçişleri Bakanı Selami Altınok bu konuda alınan önlemleri sıralamıştı.
Bu gelişme yöre halkı için elbette son derece önemlidir ve onların huzur içinde diledikleri partiye kendi hür iradeleriyle oy kullanmalarını sağlayacak bir atmosferdir. Ancak fiili durum tam da böyle değil. Şöyle ki: PKK, başta Tekman olmak üzere Karayazı, Hınıs ve Karaçoban'da yine halkı tehdit etmeye ve seçimde, HDP'nin dışında başka partiye oy çıkması halinde kendileri öldüreceklerini, köylerini de yakacaklarını söylemeye devam ediyor.
Bizzat konuştuğum Tekmanlı ve Hınıslılar, ilçelerinde PKK'ya yönelik önemli operasyonların yapıldığını, bu yüzden de PKK'nın ciddi biçimde güç kaybettiğini kabul ediyorlar. Fakat hemen ardından da şu acı gerçeği haykırıyorlar:
"Etkisiz duruma getirilen PKK'lılardan boşalan alanı yeni PKK'lılar dolduruyor. Yani dışarıdan bakınca PKK bu ilçelerde ağır darbeler almış gibi görünmesine rağmen hakikatte çok da değişen bir durum olmadığı anlaşılıyor. Bu yüzdendir ki, devlet 1 Kasım'a kadar bu ilçelerde çok köklü bir temizlik yapmak ve seçim günü de PKK'lılara göz açtırmayacak bir düzen almalıdır. Aksi halde oy kullanan bir köylü yanı başında elinde silahlı bir militanı görünce, zerre kadar istemese de yine HDP'ye oy vermek zorunda kalacaktır."
Kabul ediyorum; can sıkıcı bir tespit... Ancak neylersiniz ki bu gerçekle tüm çıplaklığıyla yüzleşmek zorundayız. HDP denilen ve görünürde parti gibi olan bu "legal" oluşum, herkesin bildiği gibi bizzat PKK demektir: Başka bir ifadeyle HDP, PKK'nın elinde silah olmayan Meclis'e girmiş kravatlı halidir.
Ve en vahim olanı ise, 7 Haziran seçimlerinde belli kesimlerde kabul gören ve sanki barıştan, demokrasiden ve hukukun üstünlüğünden yanaymış gibi zannedilen HDP'nin gerçek yüzünü, seçimden hemen sonra ortaya koymasıydı. Yani kendine inanan ve güvenen insanları kandırmasıydı.
Bu sefer, 7 Haziran öncesinde olduğu gibi tebdil-i kıyafetle dolaşmıyorlar. Muhtemelen Meclis'e seksen vekille girmiş olmanın verdiği o aşırı öz güven sayesinde, 1 Kasım için alenen eşkıya gibi davranıyorlar ve tıpkı terör örgütünün jargonuyla siyaset yapıyorlar!
Doğan medyası her ne kadar onlar için "cici çocuklar" demek suretiyle yeniden bir algı operasyonu yapmaya çalışsa da, bizzat kendileri "hayır" diyorlar. "Biz bu topraklarda barış olsun, kardeşlik olsun kan akmasın demiyoruz. Çünkü bütün bunlar olursa bizim da varlık sebebimiz ortadan kalkar" demeye getiriyorlar.
Hatta bazıları daha üst perdeden atıp tutuyorlar!
Kürt seçmenin kime oy verip vermeyeceği tabii ki bizi de kimseyi de ilgilendirmez. Herkes hür iradesiyle kime isterse oy versin. Bütün mesele, bazı bölgelerdeki Kürt seçmen üzerinde oluşturulan baskılardır. Diyoruz ki, bu baskı ve tehdit olmasın aynı seçmen yine gönül rahatlığıyla HDP'ye oy verirse versin. Biz de buna saygı gösterelim. Ama biliyoruz ki gerçek hiç de böyle değil. Hınıs'ta, Karayazı'da, Tekman'da, Karaçoban'da ve buralara bağlı köylerde Kürt seçmenin neredeyse yüzde yetmişi canı gönülden HDP'ye oy vermiyor.
Bunu biz değil, kendileri söylüyor.
Birileri şehir merkezinde ve Kuzey ilçelerde, "Türk'e Türk propagandası" yapıyor!
Yapsın, yapsın da...
Asıl marifet, Güney ilçelere gitmek ve oralarda baskı altındaki halkın yanında saf tutabilmektir.
Bunu yapacak olanlar, seçimin de sonucunu belirleyecektir.