Yerel seçim çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Adaylar şehirle ilgili plan ve projelerini kamuoyu ile paylaşıyorlar.
Türkiye’nin yoğun gündeminden fırsat bulup yerel seçim vaatlerine şöyle bir göz atmamız lazım, değil mi?
Erzurum’un geleceğine ilişkin adaylarımızın hayallerini, planlarını projelerini şöyle dikkatle analiz tezgâhına alıp, enine boyuna irdelemememiz gerekmez mi?
‘Efendim buna ne hacet, büyüklerimiz bizden iyi bilir, partimiz nasıl münasip görürse öylesi hakkımızdan hayırlıdır.’ Deyip kenara çekilecek değilsiniz herhalde!
***
Yerel kalkınmadan, şehircilikten, belediye hizmetlerinden söz ederken ‘şehrin de bir ruhu var’ gerçeğini unutmamak lazım. Bu ruh, geçmişle ‘hal’i yoğurup, istikbale yürüyen bir anlayışa sahip olunmasını gerektiriyor.
Geçmiş ile bugün arasında sağlam köprüler kuran ‘kültür varlıklarını’ ihmal ederek sağlanan kentsel büyüme tek yönlüdür, eksiktir. Çağdaş şehircilik ve şehirlilik açısından buna “Gelişme” diyemeyiz.
***
Yerel yöneticilerimiz, birbirine benzer yapılar topluluğu halinde büyüyen bir yerleşim merkezi oluşturmayı uzun süre “Şehirleşme” sandılar. Şehir plancılarının önüne ‘vizyon’ koymayı sanırım biraz ihmal ettiler.
Tarihi dokuyu koruyarak dünya çapında kentler oluşturmayı akıllarına getirmediler. Kentleşmeyi sadece teknik ve mimari bir mesele sandılar (bunda da tam muvaffak olamadılar ya), işin kültürel boyutunu biraz göz ardı ettiler.
***
Bundan böyle, şehirleşme maceramızda “ Vizyoner şehir planlaması” diye bir kaygımız, şehir plancısı diyebileceğimiz kadrolarımız olmalı diye düşünüyorum. Önümüzdeki seçimlerle işbaşına gelecek yeni kadroların bu meseleye önem vermesini temenni ediyorum.
Kentsel dönüşüm seferberliğinin, “Kültürel kent yapısını koruma” çabalarıyla daha anlamlı ve rasyonel olacağını unutmayalım.
***
ENER bu kaygıları dile getirip geleceğe ilişkin hedefler ortaya koyan bir rapor yayımlamıştı geçen yıl. O rapordan bazı bölümler aktarmak istiyorum:
Geçmişi olmayan bir şehir, hafızasını yitirmiş bir insana benzer.
Bir şehir, modern gelişmeyle “tarihi mirasın korunması” arasında dengeyi kurmalı, “eskiyi tahrip etmeden yeniyle bütünleştirmeli” ve “sürdürülebilir kalkınma” ilkelerini sağlayabilmelidir.
Yerel yönetimler kısa ve uzun vadeli programlarında, yıllık plan ve uygulamalarında şehirleşmenin evrensel ilkelerini gözetmeliler.
Yerel Yönetimlerin seçimle gelen ve atanan üst kadroları “Eskiyi tahrip etmeden” yeniyle bütünleşme bilinci ve becerisini göstermek zorundalar.
Erzurum’un şehirleşme politikaları belirlenirken “Evrensel çıtanın” gözetilmesi çok önemlidir.
Bu konuda çağdaş yerel yönetim ilkelerine uyum birinci önceliktir.
Zira Avrupa Şehir Şartı Bildirisinde de belirtildiği gibi, yerleşimlerin meseleleri ölçekte farklılıklar göstermekle birlikte, özde aynı yapıyı barındırır.
Bir “şehrin karakteri”, onun çağdaş mimarisi ve tarihi dokusundadır. Bir şehrin çekiciliği ise, mevcut yapıların ıslahı ve yenilerin birbirleriyle ve çevreyle, çekici ve uyum içinde olmasıyla arttırılır.
Şehrimizin çok gerilere giden bir tarihleri olduğunu ve şehirle ilgili projelerimize tarih ve kültürümüzün geniş ufkundan bakılması gerektiğini bilmeliyiz.
Geçmişe ve ortak belleklerimize uzanan bu köklerin aynı zamanda, kendimizi geleceğe güçlü bir kimlikle taşımaya imkân vereceğine inanıyoruz.
***
Adaylarımız, üzerinde iyi çalışılmış; ortak aklın, müşaverenin süzgecinden geçmiş özgün bir “Şehir gelişme modeli” geliştirmeli. Bunu kamuoyu ile paylaşıp, tartışmalı… Yerel medyanın sütunlarında ve TV ekranlarında böyle zengin içerikler yer almalı.
Hamaset iyidir, dozunda olursa!