Değer yargılarımız, içinde bulunduğumuz toplumun bize bıraktığı mirastır. Toplum insanın değerini neye göre belirler? Zenginlik, makam vb. gibi ölçütlere mi? Yoksa sevgi, merhamet, bilgi susuzluğu, vicdanının sesini en üst düzeyde dinleme, hırsın, açgözlülüğün önlenmesi gibi ölçütlere mi?
Büyük filozoflar ve din kurucuları en yüksek insanlık değeri olarak “hayatın saygınlığını” kabul ederler. Bu değerden daha yüksek bir değer yoktur derler.
İnsan için en büyük değer, hayatın saygınlığıdır. Bu saygınlık tüm canlıları kapladığı gibi cansız diye nitelenen şeyleri de içerisine alır diye düşünüyorum. Toprak, su, nehir, deniz, gök gibi varlık cinsinden olan tüm varlıklar saygıya değerdir. İnsan bencil davranarak ona saygısını yitirirse kendine saygısızlık etmiş, kendine zarar vermiş olur.
Kant “ Hedefler âleminde her şeyin ya değeri, ya saygınlığı vardır. Değeri olan herhangi bir şey, eşdeğerde başak bir şeyle değiştirilebilir. Öte yandan değeri her şeyin üstünde olan ve bu nedenle eşdeğer kabul etmeyenin saygınlığı vardır” der.
Yaşamın saygınlığının eş değeri yoktur. Hiçbir şey onun yerine konulamaz. Para insanın bulduğu en önemli değişim aracıdır. Bu yüzden paranın değeri değişkendir ve görecelidir. Eğer insan şan, şöhret, ün, zenginlik, toplumda itibar sahibi olmak için onurunu satarsa, onurlu toplumda yüceltilmez aşağılanır. Kendisi de zaten itibar sahibi olduğuna inanmaz, kendini aşağılanmış hisseder. Onurunu yitiren tekrar onurunu bulamaz, çünkü geri getirilemez olan saygınlık değerini kaybetmiştir. İnsan dünyayı kazanmak için ruhunu, onurunu ve şerefini kaybetmişse, karşılığında ne kazancı olmuştur? Elbette, saygınlığını kaybeden insan onurunu yitirme karşılığında kazanmış olsa da gerçekte kaybetmiştir.
Kime saygı duyacağız? Öncelikle kendi saygınlığından sorumlu olana, kendine saygısını yitirmeyene saygı duyacağız. Çıkarcılıktan uzak, fedakâr, merhametli, sevecen, alçakgönüllü ve evrendeki diğer canlılara saygılı olduğumuz sürece saygıya değeriz.
Saygımızı yitirmemek için çok zorlansak da, çabamızı en üst düzeyde göstermeliyiz.
Saygınlığımızı korumanın yolu, hayata karşı nefret ve haksızlıktan vazgeçmemiz, güzellik, iyilik, sevgi, hak ve adalet gibi yüksek değerleri değer olarak kabul etmemiz gerekir.
Bencil, açgözlü, kendine saygısın yitirmiş, saldırgan insan saygıya değer değildir.
Onurlu insanın onuruyla oynamak en büyük saygısızlıktır, aşağılıktır.
Saygıyı hak etmeyen insana, saygısızlık etme hakkımız değilse, saygı duymamız da bir hak değildir.
Saygınlık olmadığı sürece hayatımızın bir değeri olamayacağı gibi mutluluk da olmayacaktır.
Şan, şöhret, zenginlik, mevki ve makamla saygınlık göreceli olarak geçici kazanılsa da asıl saygınlığın, ahlaki başarıyla kalıcı hale dönüşebileceğine inanıyorum. Ahlaki başarımızı sağlayan şey, davranışlarımızı hırs ve saldırganlıkla değil, şefkat ve sevgi ile yönetilme başarısıyla ölçülür.
Ne mutlu hayatın saygınlığını duyan, hisseden zengin karakterli insanlara, onlar insanlığın yüz akıdırlar.