Sayın bakan Tunç…
Sizce kaç adalet sarayı daha yapılırsa hukukun üstünlüğü tesis olunur?
Oysa vatandaşın talebi şu:
“Saray değil, adalet istiyoruz”
Farkındayız; talebimiz zatınız karşısında çok da makbul değil. Sayın bakan, bize Erzurum’da yeni saraylar yapmak yerine keşke adalet taahhüt etseydiniz… Çünkü toprak, su ve hava kadar ihtiyacımız var adalete ve hukuka…
Sayın Bakan, adaletin karaborsada olduğu bu günlerde, Erzurum’a yeni adalet sarayı kuracağınızı buyurdunuz.
Keşke aynı cümlede, dünyanın en büyük hapishanesini de Erzurum’a yapacağınızı diye açıklasaydınız…
Erzurum’un eniştesi bakana da bu yakışırdı:
“Erzurum’a yeni adalet sarayı yapacağız”
İstihdam, üretim, ticaret ve ihracat hepsi bir yana…
Adalet Bakanı Erzurum’a dair yol haritasını ilan etti: Adalet Sarayı!
Tabii ki sırada, Türkiye’nin en büyük hapishanesi!
Sayın Erzurum vekilleri, zerre kadar bu şehre dair bir kaygınız olmadığınızı biliyoruz da…
Taa Milat’tan önce söylendiği ancak günümüzde şu biçimde şekillenen bir sözdür:
“Bir ülkede adalet sarayları, hastaneler ve tapınaklar ne kadar artarsa, o kadar çok kaos olur.”
Gel de yalan ya da yanlıştır de hadi…
Çok değil otuz yıl önce Erzurum’da, (bugün ki Yakutiye Belediyesi) üç katlı mütevazi bir adliye binası vardı. Hani bugün ki ifadeyle “saray” filan da değildi.
İstinaf Mahkemeleri de yoktu.
Üstelik o gün ki Erzurum’un nüfusu da bugünden daha az değildi.
Bugün Erzurum’un koskocaman bir adliye sarayı var.
Başka yerlerde de icradan tutunuzda uyuşmaya kadar pek çok ekleri var.
Erzurum’un damadı olan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç geçen hafta geldiği Erzurum’da nutuk irat etti:
“Erzurum’a yeni adalet sarayı yapacağız.”
“Erzurum’a doğalgaz dönüşüm tesisi kuracağız” değil.
Sivil kitleleri kandırmanın ve ipotek altına almanın en kolay yolu; Hapishane ve adliye!
Suç ve suçluyu caydırmak değil de, suç ve suçluyu daha modern binalarda yargılamak…
Kimbilir belki de, daha çok “adli kontrol şartıyla salıverme imkanı” sunmak için…
Yahu bir hükümet nasıl yeni adalet sarayları, yeni cezaevleri yapmakla övünür?
Marifet mi bu yani?
Ülkemizde niye sokaklar cehenneme döndü, niye herkes birer potansiyel katil oldu, niye hiç kimse evinde bile güvende değil, niye caddelerimiz meydanlarımız birer arena oldu, niye insanlar meselelerini konuşmak yerine birbirlerini katlederek halletme yolunu seçiyor, niye çocuklar öldürülüyor, niye iki yaşındaki bir bebek istismara uğruyor ve niye hızla çürüyen bir toplum oluyoruz…?
Bakan Tunç’un bu sorulara verdiği bir cevap yok.
“Adliye sarayları yapacağız, yeni hapishaneler kuracağız.”
Ne ala bir anlayış değil mi?
Erzurum, Türkiye genelinde camisi en çok olan illerden birisi…
Selatin camilerle yarışan camilerimiz var!
Ve fakat bu şehirde daha geçen yıl Diyanet’e bağlı yatılı Kur’an kursunda, eğitmen tarafından yedi erkek çocuğuna tecavüz edildi.
Oysa ülkenin en muhafazakar şehirlerinden biri Erzurum(!)
Neredeyse her yüz kişiye bir cami düşüyor bu şehirde…
Legal ve legal olmayan tarikatın da haddi hesabı yok.
Bu şehirde, hangi mahallede kimi sapkın oluşumların nasıl bir oyun çevirdiğini bilmiyoruz.
Nasılsa isminin önünde “din” geçiyorsa her yol serbest!
İyi de…
Devlete emanet olunan çocukların ırzına geçildi bu şehirde.
Bunun vicdani, dini ve ahlaki sorumluluğu yok mu?
Nasıl ki dünya yüzünde neredeyse iki milyara yakın Müslüman’ın, İsrail karşısında hali pürmelali ortadaysa, ülkemizde de manzara farklı değil.
İçerisine Allah’ın girmediği camiler yapmanız sizi Müslüman kılmaz.
Emeviler de bu hususta mahirdi!
Peygamber’in torununu ve beraberindekileri katletmekten geri durmadılar.
Dolaysıyla odalarında ve mahkeme salonlarında adaletin tecelli etmediği saraylar da sizi hukuk devleti yapmaz.
Daha büyük adalet sarayları, daha kapsamlı cezaevleri inşa etmek yerine keşke, “nerede yanlış yaptık ki, şimdi bu toplumsal cinneti geçiriyoruz” diye sorsanız kendinize…
Erzurum’un eniştesi adalet bakanı, “size istihdam sağlayacağız!” demiyor.
Size yeni mahkemeler açacağız, diye buyurdu.
Aynısını Antep’te ya da Trabzon’da yapamaz.
Erzurum olunca atış serbest, nasılsa “dur” diyecek tek vekilimiz yok.
Aziz okurlarım ben size bir şey söyleyeyim:
Ne vakit bulunduğunuz coğrafyada cami sayısı hızla artıyorsa, ne vakit bakan beyin buyurduğu gibi yeni adliye sarayları, hapishaneler çoğalıyorsa oradan uzak durun.
Anlayın ki felaket kapıda…
Adalet Bakanı Tunç bu şehrin bir eniştesi olarak bize layık gördüğü hizmet biçimi, daha çok adli kontrol şartıyla suçluların layık görüleceği adalet tapınakları yapmak!
Sayın Tunç sizden bir müjde daha bekliyoruz.
Misal; demeliydiniz ki…
“Dünyanın en büyük cezaevini Erzurum’a kuruyoruz!”
Nasılsa belediyeler de dünden hazır buna!
Adalet Bakanı Erzurum’a gelmiş…
Kimse O’ndan adalete dair bir talepte bulunmadı!
Kimisi yeni adalet sarayı istedi, kimi de yeni cezaevi…
Neyse buna da şükür…
Ya…
Hayır; bundan sonrasını yazmaya gönlüm razı değil…
Zira: Adaletsizliğin bu kadarını bünyem kaldırmıyor!
Hastaneler…
Numune Hastanesi’nden bugün ki Erzurum Şehir Hastanesi’ne…
Arada uçurum var.
Ama bir şey eksik:
Hastaneler artı diye hastalıklar azalmadı. Bilakis hastaneler ne kadar büyüdüyse hastalıklar da o nispette çoğaldı.
Artık yapay zekanın ancak teşhis koyabildiği dertlerle karşı karşıyayız.
Binlerce metrekare binadan oluşan hastane binası, lakin içinde insana dair çok az şey…
Her şey yapmacık, duvarlar kartondan!
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç meseleyi çözmüş, usta bir siyasetçi!
Erzurum’da sanayi dese, üretim dese, ihracat dese mesele olur…
En iyisi mi devlet adına adliye sarayı de, hapishane de, böylelikle de suya sabuna dokunma!
Sayın bakan; eyvallah eniştemizsin…
Biz senden Türkiye’nin en görkemli adalet sarayı yapmanı değil; yalnızca adalet sunmanı bekliyoruz.
Kaldı ki bu da senin bir lütfun değil, mecburiyetindir.
Sayın Tunç, bugün Boğaz’da gördüğünüz o ne kadar yalı varsa neredeyse tamamı Osmanlı’nın son zamanına aittir.
Yani çöküşün, adaletsizliğin ve hukuksuzluğun eseri!
Sayın Tunç…
Keşke bir eniştemiz olarak bize Erzurum’da yeni adalet sarayı yerine deseydiniz ki:
“Size güçlü bir adalet sistemi öneriyorum.”
Ve lakin…
Siz de haklısınız… Biri bedava; adalet ise, ağır bir bedel istiyor…
Kolay olan baştacı ediliyor.
Bu sebeptendir ki…
Hastanelerimiz müzmin hastalıklardan, adliyelerimiz suçludan, camilerimiz de hacıyatmazdan geçilmiyor.
Göklere minare dikmekle Müslüman olmak olsaydı, bilmem hangi Arap ülkeleri cenneti satın almış olurdu!
Dolaysıyla sayın bakan, siz bize beton yığınları yapmayı değil de, içerisinde hak ve hukuk olan bir süreç taahhüt ediniz.
Acıyan yanımıza şifa olur.
Sayın bakan…
Bilesiniz ki Erzurum’da eksik olan adalet sarayı değil, yalnızca adalettir.
İster itibar edin, isterse üstüne basıp geçin.
Maşeri vicdanı huzura kavuşturan duygu saraydan değil, adil olmaktan geçiyor.
Şu an adalete güven sıfırın altına inmiş durumda. Akp adaleti mahvetti ülkeyi mahvetti
Sayın yazar çok doğru bir yazı doğru tespit ler ama sakın Mehmet Şener görmesin işinizden olursunuz