Ne hastahanelerden ne de hastalıklardan korkarım. Misal, hiç dişçi korkum yoktur. Acıya da dayanıklıyımdır ağrılara. Çok ilaç kullanmam, ameliyattan da korkmam. Bu kadar cesur birisi olarak (!) elbet benim de yüreğimi ağzıma, sinirlerimi tepeme toplayan korkularım yok değil!
Bir derdiyle ezik halde hastahaney düşmüş , aman bekleyen bir insanın ruh hastası, bir çalışan tarafından daha da ezilmeye çalışılması, saçma sapan bürokrasiyle sağa sola koşuşturulması, bugün git yarın gel denilmesi, rontgen sırasının tam sana geldiği an torpilli birisinin gelip içeri girmesi veya operasyo gerekiyorsa; okuyup doktur olmuş ama adam olamamış koca burun uzun kulaklı bir yaratığın ağzından saçılan şu sözleri, "şu kadar para getirirseniz girerim ameliyatına!" demesiydi korkularım
Üniversite hastahanesi ya da devlet hastahenesi. Hep aynıydı bir zamanlar.
Bunları az yazdım yazmasına da, az da yaşamadık hani o günleri zamanında. Haliyle de üzerimde o günlerin korkusu yok dersem de yalan olurdu.
Bildiğim kadarıyla söylemeliyim ki, son elli yılın en parlak üç beş kişisiniden biridir Sayın Recep AKDAĞ. Onu gözümde bu mertebeye getiren husus ise yaptığı devrim niteliğindeki reformlardan ziyade; mütavazi kişiliğiyle bir kenara çekilip; "bunları vatanım nilletim adına yaptım. Kendi Adıma yapmadım ki, her planda ön plana çıkıp egomı tatmin edeyim " dercesine vakur duruşudur.
Bilmez miyim, Sayın Akdağı'ın yaptıklarının yüzde birini (onu da başkasından alıp sahiplenen)yapıp da yeri göğü ben yarattım edasıyla tirbüne oynayanları!
Sistemden öte sistemi işleten ya da sistemin işlettiği insanlardaydı problem . Bu tespiti ise aynı sistemle çalışan sağlık kurumlarının grimsi yıldızlarının eskisi gibi parlamadığı kanaati yaptırdı bana.
Nereden geldim sahi ben bu konuya?
Op. Dr. Fatih BİNGÖL
Ah tamam, şimdi hatırladım. geçen hafta bademcik ve geniz ameliyatı oldum. O kibirli insanları görme ihtimali veya saçma sapan bürokrasi işlerinin korkusunun gölgesinde kalan bu ameliyatımı başarılı bir şekilde gerçekleştiren, korkularımın zerresini yaşatmayan Sevgili Doktorum Fatih BİNGÖL'den söz edecektim.
Kaç zamandır beni rahatsız eden nefes alma ve horlama problemi için Bölge Eğitim ve Araştırma hastahanesine gitmiştim. Tanıdığım bir doktor arkadaşım vardı aslında. O gün izinliymiş, ben de kimseyi tanımadığım için görevli memura "yaz bir doktora" dedim.
İlk muayene esnasında karşılaştım. Güler yüzlü, sıcak ve beyefendi. Genç bir doktor. Op. Dr. Fatih Bingöl. Rutin kontrol ve analizlerin ardından sordu; hangi gün?
O gün şükür korkularımın hiç birini yaşamadan 20 Nisan ameliyat gününü beraber kararlaştırarak ayrılmıştım hastahaneden.
Ameliyat günü geldiğinde ise "bugün git yarın gel" sözünü narkozun etkisiyle bayıldığım ana kadar beklesem de, uyandığımda kendimi hasta yatağında bulmuştum. Şükür bitmişti ameliyat! iyi ya da kötü geçmesi çok umurumda olmamıştı doğrusu, nazik ve gülür yüzlü insanlar arasından geçerek ve bir de bürokrasiye takılmadan ameliyat olmuştum ya, bu çok şeye değerdi benim için!
Bir gece kaldım temiz ve konforlu odamda. Sabah mesaisi bitene kadar takip için birkaç kere odama gelen ve ismin Seçil olduğunu öğrendiğim Hemşire Hanımın diğer hastalara da aynı hassasiyet ve zerafetle yaklaştığını görmem mi daha çabuk iyileşmeme vesile oldu? Yoksa Doktorumun yeteneği miydi?
Şuan kendimi çok sağlıklı ve iyi hissediyorum. Bu hissi bana yaşattıkları için başta Doktorum Fatih Bey ve Seçil Hemşire Hanım olmak üzere tüm KKB personeline şükranlarımı sunuyorum.