Demokrasilerde yönetim,dikey değil yataydır. Yani yönetim bireysel değil çoğulsaldır. Amaç bir kişinin, bir zümrenin mutluluğu değil en vasıflısından en vasıfsızına kadar herkesin mutluluk ve güven içinde yaşayabilmesidir. Mutluluk ise güven duygusuyla gelişir ve çoğalır. Demokrasilerde toplum kurallı, kişiler özgürdür. Yani toplumdaki tüm kurallar kişilerin özgürlüğü için tasarlanır, gelişir, uygulanır. Devlet denilen mekanizma güven vericidir. Korkutucu ve ürkütücü değildir. Devlet sadece suçluları kaygılandırır, dürüst insanların güveninin temini için.
Aslında Demokrasi bir yaşam biçimi bir kültürdür. Keskin sınırları olmayan ülke anlamı taşır. Yani evrenseldir. Kahramanlıkların, kavgaların olmadığı, sınırların anlamsızlığını keşfetmiş insanlar tüm dünyanın bir vatan olduğunu kavrayabilmesidir bu kültür.
Türkiye için demokrasi kültürü hangi aşamadadır. Hemen her işin kavga, kargaşa ile çözüldüğü-daha doğrusu arap saçına döndüğü-ülkemiz de hala rejim tartışması yapılırken demokrasi nutuklarının çekiliyor olması aslında rejimin adını ve şeklini belirlemiş oluyor. Rejimin adı; Dünyada hiçbir modeli olmayan "Demokratik Saltanat'tır". Yani saltanatın öngördüğü kadar demokrasidir. Bu durumun mimarı ise Devlet değil Halktır. Halk kendisine bir yaşam kültürü yapmaktansa,yapılmış bir yaşam kültürü beklemektedir birilerinden. Burada ki en büyük etkende din olgusudur ve ırk ayrımıyla oluşan üstün ırk temsilinin Hitler modeli uygulanışından kaynaklanır. Diğer azınlık denilen ırkçılar ise bu bitimsiz anlamsızlığı,ortadan kaldırma yerine olayları şiddet kültürü ile daha bir çıkmaza sokmaktadırlar. Sadece fakir, perişan, ölen konumunda olmayı ideoloji olarak benimseyerek aklı devre dışı bırakmaktadırlar. Mazlumu oynarken zalimi daha güçlü yaptıklarının farkında dahi değiller. Etnik kökenlerin haklarını savunmaktan, insan hakkını unutmuş haldeler. Bugün dünyada geçerliliğini koruyan ve gerçekliğini kanıtlamış tek bir rejim vardır; oda Demokratik Cumhuriyet rejimidir. Sadece Cumhuriyet krallığın form değiştirmiş modern aldatmacasıdır. Çeşitli düşünceler güven içinde yaşayamıyorsa, çoğunluk azınlıkları sindirir, azınlıklarda gayrimeşru yollara saparlar. Bu durum en çok klasik cumhuriyetlerde göze çarpar ve bugün Ortadoğu cehenneminin ateşi bu rejimlerce yakılır.
Artık üst insanı bulmalıdır insanlar. Üst insan ise insanın kendisinde saklıdır. Düşünce insanın diğer canlılardan en ayırıcı en üst özelliğidir. Düşüncesini tutsak edenler özgür değillerdir. Düşünce Yaratıcı tarafından kişiye özel verilmiştir,parmak izi, göz izi gibi. Can gibi, yaşam gibi. Başkalarına devredilemez. Bir lidere bir şeyhe, bir klavuza. Farklı düşüncelerin toplamıdır zenginlik. Bir düşünceye teslim olan akıl, akılsızlıktır. Rejim ne olursa olsun,o toplumun hakkı olmuş olur. Eğer gerçek bir mutluluk planlanıyorsa bu planı toplumun kendisi iki gerçekle yapabilir. Birincisi adalet, ikincisi her kişiye eşit adalet.
Halkların eşitliği olmaz. Hakların eşitliği olur. Halk bir tanedir oda İnsandır. Hak ise sayısız ve sınırsızdır tıpkı adaletin kapsamı gibi.
Her ne olursanız olun,yeter ki adil olun. Yaşam ölümden üstündür. Ölüm doğum gibi doğal olmalıdır. Hiçbir ideal yoktur ki ölümü amaç edinsin. Birbirimize korku değil, güven verebileceğimiz bir rejim temennisi ile dostça kalın.