Yunan mitolojisinde adalet tanrıçası olarak bilinen Themisin figürü ve genel itibariyle elinde terazi tutan kadın heykeli, hukukun ve adaletin sembolü olarak dünyanın çeşitli yerlerinde kullanılır.
Bu kullanıma paralel olarak,Themis figürlerini andıran bir heykel, Yargıtay binasının önünde de yer almaktadır. İşte bu sebeple, Türk yargı düzeninde hedeflenen değişikleri konu alacak bu yazı için Themise gönderme yapmayı yerinde buldum.
Başlıkta sözünü ettiğim reformlar ise Adalet Bakanlığının uzun bir süredir gündeminde olan Yargı Reformu paketine ilişkin.Yargının yüksek yerlerinden işitilen sesler, paketin yasalaştırılması ve uygulamaya konmasının pek yakın olduğu yönünde.
Aslına bakarsanız Bakan Abdülhamit Gül; Yargı Reformuna ilişkin beklentilerini, reformun amacını ve bu noktada nasıl bir yol haritasının izleneceğini Kasım 2018de, yargının zirvesi ile gerçekleştirdiği bir toplantıda açıklamıştı. Bu açıklamaların bugün eli kulağında olan paketin ana başlıklarını oluşturduğunu söylemek mümkün. Yargı reformu ile hedeflenen ve üzerinde çalışılması gerektiğine işaret edilen birçok isabetli nokta var. Fakat bu noktalardan özellikle ikisinin paketin bel kemiğini oluşturduğunu ve diğer tüm planların bu iki noktaya bağlı olarak gelişeceğini söylemek mümkün. Bu iki nokta; Sayın Gülün de neredeyse her cümlesinde vurguladığı güven veren ve erişilebilir yargı sistemi ile hukukçuların yetiştirilme sürecinin gözden geçirilmesi. İlk noktayı ele almayla başlayalım.
Bakan Gülün Sıhhiye Adliyesinin içindeki yargıçlardan, Adliyenin karşısında simit satan esnaflara kadar herkesin ortak derdi olduğunu belirttiği, güven veren adaleti tesis etme, misyonunun belirlenmiş olması iki açıdan önem taşımaktadır. Birincil husus; güven veren bir adalet sisteminin idealize edilmesi; bu amaç uğrunda gayret gösterileceğinin bir teminatı niteliğindedir. Güven veren adalet vaadine ilişkin ikinci önemli husus ise, bu söylemin şu anki adalet sisteminin güven vermediğinin bir manifestosu oluşudur. Bir diğer deyişle; Bakan Gül, bu gündem maddesi ile mevcut işleyişin toplumun yargıya duyduğu güveni tahrip ettiğinin bilincinde olduğunu göstermektedir. Bu bilinç ise, krizin farkında olan bir muhatap ile karşı karşıya olduğunu fark edecek halk için umut vadeden bir durumdur.
İkinci nokta ise,üniversite sıralarından başlayarak hukukçuların meslek içi ve meslek dışı eğitimlerinin iyileştirilmesi hedefidir. Bakanın da benzer şekilde belirttiği gibi görünür ve algılanır adaletin temel alındığı, maddi gerçeğe ulaşmada isabetli ve hızlı olan bir yargı düzeninin; ancak yargıçtan, savcıya, avukattan bilir kişiye kümülatif bir çabanın sonucu olarak ortaya çıkacağına kuşku yoktur. İşte bu aşamada da yukarıda sıraladığım yargının farklı aşamalarında farklı rollerle yer alan kişilerin hemen hepsinin geçtiği hukuk fakültesi sıralarının öğrencilere ne düzeyde bir eğitim sunduğu ve bu eğitimi almaya talip öğrencilerin kalitesinin ne olduğu hayati önem taşımaktadır.
Bugün paylaşılan verilere göre Türkiyede 118 hukuk fakültesi bulunmaktadır. Hukuk fakültelerinin sayısındaki enflasyonun ulaştığı nokta, siz bu yazıyı okurken Türkiyenin bir yerinde 3-4 katlı binanın kapısına hukuk fakültesi tabelası asılmıyor olmasını ummayı beraberinde getirmektedir. Öğrencisi, mezunu ile yüz binleri bulan hukukçu adaylarının yanında bir yandan da tüm yargı düzenlerindeki dosya sayısının toplamda 10 milyonu bulduğu; yani neredeyse her 8 vatandaşımızdan birinin yargıda çözülmesini beklediği bir dosyası bulunduğu düşünüldüğünde, sorunun hukukçu eksikliği değil vicdanı, bilgisi ve kuvvetli muhakeme yeteneği ile hareket edecek donanımlı hukukçuların eksikliği olduğu görülecektir.
Her açıdan iyi donatılmış hukukçular yetiştirmek, iyi hukukçuları yargıya şifa olabilecekleri şekilde tespit etmek ve uygun yerlere yerleştirmek için gündemde olan çözümlerden biri lisans sınavıdır. Sınav kavramını bütünüyle ele aldığımızda soruların hazırlanmasından, tetkik komisyonlarına, sınavların şeffaflığına kadar birçok soru işaretinin doğacağı görülebilir. İşte bu nedenle uzun tartışmalara gebe olan bu konuyu bu haftalık burada bırakmakta fayda var. Üzerinde uzunca düşünülmesi gereken sınav hususunu ve Yargıda Reform Paketinin içinde dikkat çeken diğer başlıkları haftaya tartışmak üzere